|
Türkiye’de asgari ücret neden
“tek ücret” gibi?
Ünlü ekonomist Daron Acemoğlu bir demecinde
özetle şöyle söylüyor:
“Asgari ücretin bu kadar önemli olduğu çok az ülke var.
Niye öyle?
Çünkü ücretler artmıyor Türkiye'de. Ücretler artmadığı için asgari ücret
aslında birçok işçinin ücretini direkt olarak belirliyor.
Amerika'ya bakarsanız asgari ücret ile çalışan işçi sayısı yüzde 10.
Türkiye'de yüzde 50 kadar.
Ve asgari ücretin artması tabii ki enflasyona katkıda bulunuyor ama
artması lazım çünkü bakarsanız reel olarak asgari ücretler Türkiye'de
artmıyor, eşitsizlik artıyor…”
*
Değerli analizlerine bir vergici olarak biz de katkıda bulunalım
istedik.
1.Türkiye maalesef düşük teknoloji kullanan,
ar-ge yatırımı yapmayan, nisbeten vasat üretim yapan bir ekonomiye
sahiptir. Bu yapısı dolayısıyla ülkedeki ücret düzeyinin daha yüksek
olması beklenemez. Vasat üretim vasat ücret gerektirir.
2.Bu yapı ileriye doğru değişmedikçe, yani daha büyük, daha ileri
teknoloji kullanan, sürekli araştıran-geliştiren işletmelerimiz
olmadıkça reel ücretlerde önemli bir yükselme beklenmemelidir.
3.Üretimdeki vasatlık, bu üretimin önemli bir girdisi olan işçiliğin de
ancak bu vasattan alabileceği kadar pay almasına yol açmaktadır. Evet,
belki Amerika’da ve tabii ki Avrupa’da “asgari”den ücret alanlar nüfusun
önemli bir kısmıdır ama şu da bir gerçek ki, aslında yüksek ücreti
hakeden çalışanlar bizim gibi ülkelerden oralara gitmekte, oralardaki
kalifiye çalışan oranını yükseltmektedirler.
4.Türkiye, 10 milyon dolaylarındaki yapısal işsizliğinin üzerine bir de
5-10 milyonluk sığınmacı nüfusun eklenmesi ile “işgücü arzı yüksek,
talebi düşük” bir ülke haline gelmiştir. Bu piyasa şartlarında Türkiye,
ücret düzeyinin yükselme şansı olmayan bir ülkedir.
5.Ülkede istihdam üzerindeki vergileme ve onun bir başka versiyonu olan
sosyal güvenlik primleri, bu üretim ve dolayısıyla bu verimlilik
düzeyindeki işletmelerin ödeyebileceği ücretler üzerinde ağır bir baskı
yaratmakta, ücret düzeyini yukarıdan “bastırmaktadır”.
6.Türkiye, kayıt dışılığı oldukça yüksek, adı maalesef “gri”
kategorisinde anılan bir ülkedir. İşletmelerinde; biri resmi, diğeri
açıktan olmak üzere yaygın bicimde ikili ödeme yapılmaktadır. Bu nedenle
de, daha çok resmi kayıtlardan yola çıkan istatistik ve çeşitli akademik
hesaplamalarda, ülkedeki ücret ortalaması gerçekte olandan daha düşük
görünmektedir.
7.Hatta, yayınlanan ücret hesaplamalarında eğer “ücret”ten kasıt; devlet
memurlarının, belediyelerin ve kamusal işletmelerin ödediği ücretleri de
kapsıyorsa, buradaki hesaplar “devletin bir cebinden diğer cebine diye
açıklanabilecek kesintiler ve kayıt dışılığın olmaması dolayısıyla”
piyasa ücret düzeyini gerçekte olduğundan daha da yukarı çekmekte,
piyasanın gerçek ortalamasını saptırmaktadır.
8.Ülkedeki ortalama ücret düzeyi, asgari ücrete oldukça yakındır. Bu
üstten ve alttan iki yönlü etkiyle de olmaktadır. Geniş kitleler,
üretimdeki vasıfsızlık dolayısıyla ancak asgari ücret alabilirken daha
küçük bir kitle olan vasıflı elemanlara, istihdam üzerindeki ağır
vergileme ve vergiden kaçma dolayısıyla resmi ödemelerin üzerinde kayıt
dışı ödeme yapılmaktadır. Dolayısıyla ücretler her iki yönden asgari
ücrete yakın bir ortalamaya yaklaşmaktadır.
9.Türkiye’deki asgari ücretin yaklaşık ortalama bir ücret olmasında
mevcut popülist siyasetin de etkisi olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.
Tamamen piyasa şartlarına kalmış olsaydı daha da düşük bir noktada
dengeye gelecek olan düşük ücretler, başta asgari ücret konusunda
yaşanan siyasi “çekişmede” bir ölçüde de olsa yukarıya taşınmakta ve
asgari ücret bu etkiyle ortalama ücrete yaklaşmaktadır. Bu tabii ki alt
gelir grupları lehine bir gelişmedir ama sonuçta işletmelerdeki ücret
yelpazesini daraltmakta, düşük ücretlerle yüksek ücretler arasındaki
yelpazeyi daraltmaktadır.
10. Ve nihayet, Türkiye ekonomisinin yapısı, nüfus dengeleri, ekonomik
tercihleri, kayıtdışılığı vs. değişmeden bu ülkedeki ücret düzeyinin
yükselmesi, ücretlerde en alttakiler ile üsttekilerin arasındaki farkın
belirmesi yani liyakate göre ücretlendirmenin yapılması ve bunun
istatistiklere doğru olarak yansıması -kibarca söyleyelim- pek olası
görülmemektedir.
“Bak ama bir şeyler de oluyor” ya da “olmalı, olacak” denebilir ama
içtenlikle söyleyelim, en azından “Vay canına!” dedirtecek bir
değişiklik olmadıkça sadece güncel politikadır, hayal satmadır.
|
|