|
“Yap işlet”teki
yanlışı yanlış tarafından anlatma yanlışı üzerine
Bu konudan kısmen de olsa
daha önceden söz etmiş olabilirim.
Ancak, yukarıda başlığa aldığım olayı bugün bir kere daha anlatma
gereğini duyuyorum.
Çünkü, yapılan yanlışı “hissediyor” ama bakar ya da eleştirirken yanlış
tarafından yola çıkıyorsak, haklı olduğumuz konuda sağlıklı bir sonuca
varamayabiliriz.
Olayı adım adım ve daha somut anlatabilmek için rakamlarla
örneklendireceğim.
*
Diyelim ki örnek olayımız memleketin falan bölgesinde yapılacak olan
“Filanköy Hava Alanı”. Tutun ki siz iktidarsınız ve bir nedenle bunu
gerçekleştirmeye karar verdiniz.
1.Tartışılması gereken ilk konu tabii ki devletin böyle bir yatırıma
girişmesinin gerekli olup olmadığıdır.
Burada birkaç değişik görüş tartışılabilir.
-Bu bölgede taşımacılık açısından bir havaalanına ihtiyaç vardır ya da
yoktur.
-Bölgede taşımacılık açısından ihtiyaç yoktur ama askeri ya da diğer
stratejik nedenlerle yapılmalıdır.
-Çok ihtiyaç vardır ama bölgenin daha öncelikli ihtiyaçları vardır.
-İhtiyaç vardır ama ne yazık ki bunu yapacak para yoktur
-İhtiyaç yoktur ama siyaset böyle bir gösteriş yapmak istiyordur.
-İhtiyaç yoktur ama bir yatırımcı burayı kendi parasıyla yapıp işletmeye
gönüllüdür.
-İhtiyaç vardır ya da yoktur ama burada yapılacak bir inşaatla
birilerine rant yaratma fırsatı da yaratılacaktır.
2.Yukarıdaki durumları tartışır, uygun olup olmadığına ve dolayısıyla
yapılmasına karar da verebilirsiniz.
Bu kararı verdiğiniz zaman ortaya şu yeni seçenekler çıkar:
-Devlet olarak kararlıysanız ve paranız varsa verir parayı ihale eder
yaptırırsınız.
-Kararlısınız ama paranız yoksa bunun için kredi kullanır, borçlanır
yaptırırsınız.
-Kendi parasıyla yapıp işletmek isteyen yatırımcı varsa ona “buyur yap
kazancı sana ait” dersiniz.
-Böyle bir istekli çıkmıyor ama hem devlette para yok hem yapmaya
istekli yok hem yapılmasını çok gerekli görüyor ve çok istiyorsanız
ortaya bir "karma” formül atarsınız:
"Hazine garantili Yap-İşlet modeli".
3.Türkiye, parası kıt ama yatırıma “ilgi ve sevgisi” çok büyük bir
memleket olarak yukarıdaki modelle işe kalktığında, işin içinde tamamen
iyi niyet olduğu zaman şu hesap yapılacaktır.
-Havaalanı yapılmalı ama ne devlette ne de yap-işlet ile yatırıma
girecek firmada böyle bir para ya da kredi kullanma imkanı yoktur.
-Böyle bir durumda ortaya çıkan maliyetin, aralarında bu havaalanından
kısmen de olsa yararlanacak olan halkın da bulunduğu birkaç tarafa
bölüştürülmesi gerekir.
-Bu model, tartışmasız; yapılması “gerekli”, hesapları “samimi” bir
yatırımda gayet başarılı bir finansman yöntemidir.
Kötüye kullanılması ya da yapılan bir beceriksizlik asla modelin suçu
olamaz.
-Karar verip projesini hazırlarken, devlet olarak; eldeki imkanları
kullanıp araziyi tahsis edecek, Havaalanına ulaşacak yolları,
elektrik-su gibi altyapı yatırımlarını yapacak, gerektiğinde
kullanılacak kredilere garantiler, ithal edilecek malzemeye gümrük
kolaylıkları, işletme safhasında vergi bağışıklıkları getireceksinizdir.
-Şimdi burada üzerinde durulması gereken en kritik ama belirleyici olan;
bu işin “yapım maliyeti”dir.
Bu konu; ciddi istatistiklere, ciddi tahminlere, ciddi bir ihtisasa
ihtiyaç gösteren bir iştir. Hatta alana kaç uçak ineceği, dükkanların
kaça kiralanacağı, alan hizmetlerinin ne olacağı işletme süresi bile
birincisi belli olduktan sonra üzerine düşünülecek olan ikincil
konulardandır. Modelin sonucunu belirleyecek olan ve eleştirilirken
genelde göz ardı edilen işte bu “yapım maliyeti” konusudur.
-Örneğin “Bu iş şu kadar milyar dolara çıkar” deyip abartılmış ya da
büyük bir yanılgıyla belirlenmiş “maliyet bedeli” bu işte kaybı ya da
suistimali belirleyen temel ölçüdür. İniş kalkış sayıları, kaç
müşterinin uçtuğu gibi konular işin ikincil detaylarıdır.
-Yine örneğin 10 milyar dolara çıkar diye belirlenen maliyet eğer
aslında 7 milyar dolarsa, bundan sonraki hesap şaşmaları işte bu 3
milyar dolar fazla yüzünden ortaya çıkacaktır. Çünkü bundan sonraki
hazine garantileri, işletme süreleri, uçuş-kalkış sayıları hep bu 10
milyar kabul edilen "abartılmış maliyeti" karşılamak için yapılmaktadır.
-Şimdi iki durumda da modelimize çalışalım:
Burada çıplak maliyet 10 milyar denmiş, yatırımcıya %20’lik makul kar
payı tanınmış, örneğin 10 yıllık işletme dönemi faizi ile birlikte
kendisine bir şekilde 14 milyar lira ödenmesi ya da ödetilmesi uygunsa,
bu modelde Yap-İşlet’te devlet için söz konusu olan para, uçaklar az da
inse, çok da inse hatta hiç inmese bile yine 14 milyar dolardır. Çünkü
yatırımcının haklı beklentisi de yatırımın maliyet bedeli de budur.
-Daha sonraki hesaplar işte bu örnekteki 14 milyar doların belirlenmesi
üzerinden türetilir.
Denir ki, “bak arkadaş, sen sonuçta 10 yılın sonunda hakkın olan 14
milyar doları cebine koyacaksın” tamam.
Ancak, bu paranın bir kısmını işletmeci olarak yolcudan, kalanını
devletten alacaksın.
Sen önce buraya inen kalkan uçaklardan belli bir para kazanacaksın, bu
tabii ki yetmeyecek. İşte o 14’ü tamamen alabilmen için kalanını da
benden “hazine garantisi” adı altında alacaksın. Eğer buraya -olmaz ya-
beklenenin üzerinde bir iş çıkar, 14’ten fazla hasılat elde edersen
aradaki sözleşmeye göre ya tamamı senin olur vergisiz mergisiz hepsini
kazanırsın, ya da hakkındır ama vergisini verir sahip olursun.
-Bu örnekten anlaşılacağı üzere: Yap-İşlet modelinde eğer varsa “hazine
zararı”, alana inen-kalkan uçak sayısındaki abartma ya da yanlıştan
değil, bu işin maliyet hesaplarının yanlış ya da abartılmış olmasından
kaynaklanır.
Yine bu işlerde, devlet “buraya bir havaalanı yapılması gereklidir”
demiş, siyasetçiler halka şirin görünmek için “yılda 10 bin uçak inecek”
demiş ama 400 uçak bile inmemişse, burada tartışılacak zarar asla
aradaki 9600 uçak için garanti edilip ödenen para değil, sonuçta o alan
işinden yatırımcının alacağı toplam hasılattır.
Anlaşılacağı üzere bu modelde yapılan şey; o yatırım zorunlu ama elde
para yoksa, yatırımcı-işletmecinin beklediği paranın önceden belli
olmayan bir kısmının müşteriden, üstünün devletten ödenmesidir.
-Burada şu da düşünülmelidir: Eğer bir havaalanı 7 milyar dolara
yapılabilecek iken bu maliyet bilerek-bilmeyerek 10 milyara çıkar denmiş
ama bu arada işler işler umulandan iyi gitmiş ve o alana 10 bin uçak
inecek iken 12 bin uçak inmiş, işletmeci garanti edilen 14 milyar yerine
20 milyar dolar kazanmışsa burada yine de ciddi bir yanılgı-suistimal
yapılmadı mı diyeceğiz? Tabii ki yapılmıştır diyeceğiz. Çünkü bu kadar
karlı bir iş devlete kalacak iken birine “hediye” edilmiştir.
-Sözü çok uzatıp okuru rakamlara boğarak işin daha da detayına
girmeyelim:
Sonuç olarak, Yap-İşlet modelinde inen-kalkan uçak sayısı değil, o
yatırımın yatırımcıya toplam maliyetinin sorgulanması, kendisine
sağlanan toplam garantinin gerçek maliyet ve makul kar miktarıyla ne
kadar bağdaştığı tartışılmalıdır.
Yine söyleyelim; yatırım zorunlu, hesaplar samimi ise bir havaalanına
hiç uçak inmese de bu modelde tartışılacak bir konu olamaz.
Bu işlerde samimi hatalar ya da beklenmedik nedenler bir yana, eğer bir
kötüye kullanma aranacaksa ilk bakılacak şey, bu yatırımın maliyet
hesaplarının abartılmış olup olmadığıdır.
Buradaki doğru rakamı bulur, bilir ve esas alırsanız gerisi sadece bir
dört işlem, yani toplama-çıkarma, çarpma bölme işlemidir.
Çünkü bu modelin “fıtratında” diyelim, her zaman bir hazine garantisi
vardır ve her zaman inip kalkmayan uçaklar için bir garanti bedeli
ödenecektir.
Siz yanlışlıkla modeli kötülerseniz, bu her zaman kullanılabilir ve
muhtemelen kullanılacak ve yine de Hazineden üste para ödetecek bir
finansman modelini kötülemiş, şaibe altına almış, üstelik -Nasrettin
Hoca misali” kaybolan iğneyi kaybolduğu odada değil aydınlık olan diğer
odada aramış ve tabii ki bulamamış olursunuz.
Haydi konuyu son ama daha da basit bir örnekle kapatalım, hafızalara
daha kolay yerleşsin:
Diyelim ki şehirde boş bir arsanız var, üzerine bir dükkan yapılsa iyi
para getirecek ama sizde de hiç para yok ve kendiniz yapamıyorsunuz.
Gidiyorsunuz bir müteahhide, “Buraya şöyle bir dükkan yap, yalnız bende
para yok. Kirasını şu kadar yıl sen al, kendi paranı çıkar” diyorsunuz.
Müteahhit haklı olarak “İyi ama ya bu dükkan kiraları düşük kalır beni
zarara sokarsa, ben bu riske neden gireyim” dediğinde şunu demez
misiniz:
“Yap kardeşim, işlet kardeşim. Bu işten kaç para bekliyorsun? 10 Yıl
işlet, yine de çıkaramazsan üstü benden”
Olay aynen bu ve zaten yaşadığımız hayatın içinde de var.
Öyle ya, dükkanlar o sırada beklenen kirayı getirmese, müteahhit buna
güvenip işe girmiş olsa, arsa sahibi olarak sizin ödeyeceğiniz “garanti”
bedeli gerçek bir zarar mıdır yoksa ertelenmiş olarak ödenen inşaat
maliyeti mi?
Siz siz olun, inşaat maliyetini doğru hesaplayın, artık kiralar ne
kadarını kurtarırsa…
Yineliyorum; Maliyeti bırakıp "Şu kadar uçak inecekti ama bak bu kadar
indi" lafına hiç takılmayın.
“.
|
|