|
Kötü gidişatı
tersine çevirmek için
ele geçecek “ilk fırsata” hazırlıklı mıyız?
Büyük Atatürk “İdare-i
maslahatçılar esaslı ıslahat yapamazlar” demişti.
Gelmiş geçmiş en büyük siyasi dehalardan biri ve bu devletin kurucusu
olarak söylediği o özlü sözü çok sıradan bir nedenle söylediğini
düşünebilmek mümkün müdür acaba?
Değil elbette.
O zaman seçilen bu sözcüklerin anlamını derinliğine değerlendirmekte
yarar var:
Bunlardan birincisi, “idare-i maslahatçılar”
Ne demek bu? kimlerden söz ediliyor?
Sözlüklere bakarsak “iş görenler” yani kurulu düzenin yöneticileri”
falan gibi bir anlam çıkıyor.
Ama burada biraz da günlük kullanımdaki anlamıyla “sıradanları”, “durumu
idare edenleri” hedef alıyor sanırım. “Gidişatı” olağan karşılayıp, bir
şeyler yapılması konusunda pek bir arayışı ya da düşüncesi olmayanlara,
şimdiki halinden memnun olanlara bel bağlamayı doğru bulmuyor.
İkincisi?
“Esaslı ıslahat yapamazlar” diyor.
Nedir esaslı ıslahat? Şimdilerde bizim “devrim” dediğimiz bir şey mi?
Durum bir devrim gerektirdiğinde elbette bir devrim, çünkü O’nun
kurtuluş ve kuruluş döneminde yaptıklarını bir “ıslahat” yani kurulu
düzenin elden geçirilmesi, yürüyen düzenin islahı” olarak
değerlendirirsek en fazla "iyileştirme" denebilirdi.
Ama o yapılanlar bir yıkımı, bir geriye dönüşü durdurmak, bir kötü
gidişi “tersine çevirmek” gibi köklü bir değişim ise ve bu yapılanlar
ancak bir devrimle yapılabilecek şeylerse tabii ki bu yaptığı ve esaslı
ıslahat sözcüğüyle kastettiği şey de basbayağı devrim.
Peki, bunları söylediğinin üzerinden yaklaşık bir yüz yıl geçmiş, ama
biz bugün bile çözümü onun sözlerinde aramak zorunda kalmışsak; bir de,
ne yazık ki bazen söylendiği gibi “tarih tekerrürden ibaret”se düşünelim
bakalım: Bu gün yine bu sözlerin söylendiği günlerde olduğu gibi bir
“esaslı ıslahat” yapmak gerekiyorsa acaba ne yapmalı?
Tabii ki hareket noktamız memleketin herkesçe görülüp endişe duyulan
“manzara-i umumiyesi”
Ne görüyoruz bu manzaraya baktığımızda?
Hiç uzatmadan ve içine herkesin gördüğünü de sığdıracak biçimde “Görünen
köy kılavuz istemez” desek daha doğru bir anlatım olmaz mı?
Evet, “Görünen köy”
Bu çağda bile geriye dönük arayışlarıyla, “su akarken kovanı
dolduracaksın” anlayışıyla, günden güne bir şeyler yitirilmekte iken ve
bütün bunlar gözler önünde oluşurken…
Arada filizlenen bir umut: “Her şey düzelecek!”
İyi de nasıl?
Bu düzelecek olan “her şey” gerçekten özlediğimiz o “esaslı ıslahat” mı?
Ya da düne göre sadece bir adım daha ileride olmak mı?
Bir de kimlerle?
Bu işler, şu her zaman ortalarda dolaşıp “vatan kurtarıcılığını”
kendinden başkalarına uygun görmeyen idare-i maslahatçıların “yaparsak
yine biz yaparız”larına bırakmadan olmalı değil mi?
Aman dikkat.
Gerçi herkesin algıladığı sorun diğerininkinden başka da olabilir ve
ağırlık ölçüsü her zaman tartışılabilir ama evlerden, sokaklardan,
çarşı-pazardan gelen sesler öyle her zaman duyulmayacak kadar gür ve çok
sesli bir koroya dönüşmüşse “yaparsak yine biz yaparız”cılardan daha çok
“ben yaparım” diyenlere büyük iş düşüyor. Çünkü, sanırım artık
gecikmeyle geçen her gelen günün açtığı yaraların kolayca kapanmazlığı
karşısında, bu işin “her zaman yapanlar”ınkinden farklı bir kararlılığa,
her zaman düşünenlerinkinden daha derin düşünceye, daha esaslı bir
ıslahata ihtiyacı var.
Bırakalım bir kenara “acaba yarın ne olacak” sorularını; insanların daha
bugünden milyonlarcası aç, parasız, üstelik bir de borçlu. Yarın onlara
mutlaka bugün “her şey yolunda” diye anlatıp gezen, yarından habersiz
olan daha niceleri de katılacak ve bir süre sonra onlar da ağızlarını
açacaklar.
Buna hiç şaşırmayalım.
“Önce iş”, “önce ekmek”, “önce su”, “önce geçim” diyecek, ardından
umutlarının belirdiğini görüp hissetmek isteyecek milyonlar için -her
şeyin önüne geçecek- bir eylem planı daha bugünden konuyor mu ortaya
acaba?
Şimdiden ne masa ne koltuk gerektirmeyen ve en azından “kendi gıdasını
kendi yetiştiren ülke” olmak için şu boş tarlaları yeşertecek bir üretim
modeli oluştu mu kafalarda?
Bizi bu hale düşüren, çağdaşların gerisinde bırakan “orta gelir
tuzağı”ndan çıkaracak, bu kördüğümü çözecek o yöntemi aslında şimdiden
bulduk da heyecanla uygulayabileceğimiz günü mü bekliyoruz sadece yoksa
onu da o zaman mı düşüneceğiz?
Ne yazık ki, şimdi düşünülmeyenlerin yarın düşünülecek kadar vakti de
olmayabilir.
Bugünün dünyasında zaman öyle hızlı akıyor, atı kapan Üsküdar'ı o kadar
hızlı geçiyor ki...
|
|