|
'
Vergide reform' adına otomobil ve
benzinin ÖTV’sini indirmeyi vaad etmenin büyük yanlışı üzerine
Aziz Nesin’in “Padişaha Giren Kazık” adlı hikayesini duymuş ya da
okumuşsunuzdur sanırım.
Hikâyede hayali bir ülkede, sade vatandaşından padişahına kadar, kademe
kademe hemen herkes bir şikâyet, bir feryat figan eder de ne hikmetse
sıkıntının nedenini bir türlü kendi gözleri ile göremezlermiş.
Bizim durum biraz o hesap.
Bu günlerde geniş kesimler ekonomik olarak had safhada sıkıntıya girdi
malum.
Genel nedenini aşağı yukarı herkes biliyor ve hissediyor da bu iş galiba
ayrıntıya gelince her zaman doğru bir nedene bağlanamıyor,
bağlanamayınca da işin çözümü olmayacak yerlerde aranıyor.
Hani Nasrettin Hoca’mızın iğneyi arama hikayesinde olduğu gibi:
Malum; Hoca karanlık bir odada kaybettiği iğneyi aydınlık bir odada
arıyormuş, sormuşlar:
“Yahu Hoca, sen iğneyi öbür odada kaybettin de şimdi neden bu odada
arıyorsun?”
Hoca adeta günümüz politikacısı, cevabı yapıştırmış:
“İyi de o karanlık odada aramakla bulunamayacağına göre başka ne
yapabilirdim?”
*
Gelelim günümüze…
Ekonomimiz, küresel kapitalizmin bunalımından pandemiye kadar bütün
dünyanın ortak dertleri içinde cebelleşirken bütün bunların üzerine bir
de bizim iktidarın yanlışları binince durum herkesi bunaltmaya başladı.
İşsizlik, pahalılık had safhaya yükseldi, halk yoksullaştı, iyiden iyiye
borca battı.
Sonuçtan ümitsiz olup başvurmayanlar bir yana, icrada 24 milyon dosya
var, her dört kişiden biri icralık.
Peki ümit nerede o zaman?
“Aman kardeşim, bunlar gitsin de bu sıkıntılar bitsin!”
Güzel tabii. Eğer işin başındakiler bu durumla başa çıkamıyor hatta
bizzat bunun nedeni sayılıyorlarsa ilk düşünülecek iş “bunlar gitsin,
düzeltecek olanlar gelsin” demek değil midir?
Öyledir tabii de burada asıl konu yani o yoksullaşan halkın ümidini
uyandıracak "mesele" bu talip olan kadroların daha şimdiden meydanlara
çıkıp halkın zihninde şimşekler çaktırması değil mi?
Öyle tabii de bakalım neler söyleniyor…
-Efendim, bu araba işinde bir ÖTV, bir de KDV var ya… işte biz
geldiğimizde bu işi bitireceğiz!
-Nasıl olur da Avrupa’nın, dünyanın en pahalı benzinini kullanırız, bir
arabaya şu kadar ÖTV öderiz? Bu ÖTV kadar kötü bir vergi olamaz, kökten
kaldırılmalı!...
-Bu çağda artık araba da lüks değil!
*
Doğrusu ümitlerim kırıldı…
Bu uzunca bir konudur ama, gelin neden böyle olduğunu kısa başlıklarla
anlatmaya çalışayım.
-Türkiye, ürettiğinden fazlasını tükettiği için bir biçimde bunu
dengelemek yani bir kısım tüketimini kısmak zorundadır.
-Türkiye, halen ve istikbalde dövize kurşun atan bir ülke durumundadır.
-Türkiye otomobilleri ve yakıtını borçlanarak bulduğu ve belki de
ileride daha da zor bulacağı yabancı paralarla satın almak zorundadır.
-Şimdi siz ÖTV'yi düşürdük deyip ufaktan bir rüzgar estirip her bin
kişiden sadece üç kişinin araba almasına yol verseniz, haydi yine de en
ucuzundan hesap yapalım; tanesi sadece 20 bin dolardan (Bu gün için
174.000 liradır) tam beş milyar doları bir anda bulup buluşturmanız
lazım. Katlayın kaliteyi gönlünüzden geçtiği gibi ikiye; Halkımız bu
tenekelere mi binecek deyin mesela, bu sefer 10 milyar dolar. Bu sadece
alımda. Bundan sonra da yıllar boyu benzinini nasıl ithal edip arabaya
koyacağınızı ayrıca hesaplayın.
-Türkiye’de büyük bir gelir dağılımı çarpıklığı vardır. “Çarpanlar”
istediğini alıp tüketirken geniş kitleler aynan o türküdeki gibi kuru
soğana muhtaç durumdadır.
-Türkiye'nin bütçesi çok büyük bir açıkla gitmektedir. Bu açık kısa
sürede ne çiftçinin kazancından ne sanayicinin üretiminden ne maaşı
geçimine yetmeyen ücretlinin vergisinden karşılanamayacaktır.
-Üstelik halkın beklentisi olan devlet yardımları, verilen sözlerden
anlaşıldığına göre "arttırılarak sürdürülmek" durumundadır. Yani zordaki
bütçemiz biraz daha zorlanacaktır.
-Türkiye’nin yeniden üretime dönerek büyümesi zaman alacaktır. Büyüme
için önce güven ve istikrar, sonra para, sonra yatırım, sonra üretim,
sonra pazar yaratma, sonra da kazanç ve vergi gelir. Bu süreç 3-5 yıldan
önce derde deva bir gelişme gösteremeyecektir.
-Ve bütün bu tablo karşısında; yani bu büyük parasal ihtiyacın
karşılanmasında, muhalif siyaset henüz ne kadar çözüm olacağı belli
olmayan "tasarruflar" dışında ortaya somut bir program koyamamış, en
azından henüz söylenenlerin altı dolmamıştır.
-Dolayısıyla, eğer uzunca bir süre kendi yağımızla kavrulmak
zorundaysak, içeride “vergi” yoluyla ve "parası olandan" alıp "olmayana"
harcamak dışında kısa vadeli bir çözüm görünmemektedir.
-Vergicilikte bu işin çözümü olan kazancı vergilendirmek zaman alıcı ve
ekonomi zaten üretemiyor, kazandıramıyorsa, çare “elinde imkanı
olanların” tüketiminden almaktır.
*
Peki durum buysa,
-“Efendim bu ne iştir, 500-800 bin liraya araba mı olur, bu lüks değil,
bunun ÖTV’sini indireceğiz”
-“Efendim, bu arabalara bu kadar pahalı benzin konur mu, biz vergisini
de indireceğiz”
Demek ne kadar doğrudur, yarısından çoğu yoksul insanlarımızla bu işi
biraz bilenlerin yüreklerine nasıl umut verebilir?
Ha bu arada söyleyelim:
Bu yazının yazıldığı tarihte Türkiye’de benzinin litresi 0,903 dolar
iken, Danimarka’da 2.006, Norveç’te 2.11, Yunanistan’da 1.973, İsveç’te
1.950, İtalya’da 1.942, Fransa’da 1.857, Almanya’da 1.804, Belçika’da
1.875, İspanya’da 1.651, Avusturya’da 1.873 dolardır.
Demek ki, ham petrol fiyatı bütün dünya piyasasında yaklaşık aynı
fiyattan alınıp satıldığına göre pompalardaki farkların tamamı, onların
benzini bizden daha yüksek vergilendirmesinden kaynaklanmaktadır.
(Ayrıntılı ve güncel tablo için bakınız:
https://tr.globalpetrolprices.com/gasoline_prices/
Yine bu tablodan anlaşılacağına göre ucuz benzin, dünya ülkeleri
karşılaştırıldığında sadece petrol zenginleri ile az gelişmiş ülkelerde
ucuzdur.
Azgelişmişlerde ucuz olması doğaldır çünkü oralarda vergicilik de az
gelişmiştir.
Araba fiyatlarına gelince: Tamamı ithal olan araca hem borç harç bir
yerlerden döviz bulacak, hem ona borç dövizle petrol tedarik ettirecek,
hem bütçeniz açık dolaşacak ve sonra da “yazık değil mi , bak arabası
adama 500-800 bin liralara mal oldu, örneğin bundan yarısını almayalım
diyecek, bu paraları verebilenleri sevindirecek, sonra da 16 milyonu aç,
50 milyonu yoksul, 10 milyonu işsiz insanlarınızdan umutlanmalarını
bekleyeceksiniz.
“Vergi” sadece devlete tahsilat ya da vatandaşa yüklenmek değildir;
Vergi aynı zamanda gelir dağılımı çarpıklığını düzeltmektir, dış
ticareti dengelemek, cari dengeyi sağlamak, ithalatı kısmaktır, hatta şu
yürümeyen trafiği azaltmak, toplu taşımayı cazip kılmak, çerideki
üretime destek vermek, yoksullara ödenecek fonlar yaratmaktır.
Yapmayın, bu işi bir kere daha düşünün, umutlarımıza kıymayın efendiler!'
|
|