"İnadına muhalefetle siyaset"e inanmanın
büyük yanlışlığı üzerine



İnadına…
Nedir "inadına"?
Türk Dil Kurumu “Sırf terslik olsun diye” açıklamasıyla vermiş.
Hani biri “Ak” dediğinde “Kara” demek”, “evet” dendiğinde “hayır” demek gibi bir şey…

Bir de “İnadına siyaset” var.
Yani karşı görüşteki ne derse onun tam tersini söyleyerek sözde siyaset yapmak.
Ne dersiniz?
Böyle şeyler yapmakla hiç siyaset yapılmış olabilir mi?

Gel gelelim, siyaset bir hizmet yarışı olmaktan çıkıp “iktidara sahip olmak” anlamında bir gayrete dönüşünce ne yazık ki şu günlerde yapılanlar da bundan pek farklı bir anlam taşıyamıyor.
İktidar “inadına” bir şeyler yapıyor, muhalefet “inadına” karşı çıkıyor.
Peki kim kazanıyor bu inatlaşmadan?

Şimdi yine var mı bilmiyorum; eskiden bizim okul kitaplarımızda şiirli miirli bize öğretilmeye çalışılırdı bu konu. Hani iki keçi dar bir köprüde karşılaşıyorlar da sen geçeceksin – ben geçeceğim derken ikisi birden aşağıya yuvarlanıyor.
-Peki, eğer zaten iktidar bu işi inadına bindirmiş de sırf karşı tarafı bağırtmak, damarına basmak için bir şeyler yapıyorsa; bu durumda bize de bu yapılanlara karşı tavır almak, -inatsa inat- tepki göstermek gerekmez mi?

Hah, işte başından beri lafı dolandırıp getirmek istediğimiz noktaya geldik.
Tartışılmasını beklediğimiz konu özetle şuydu:
-İktidar her işi inada bindirmiş ve inat için yapıyorsa bize ne yapmak düşer?

Biliyor musunuz, biri inatla bir şey yaparken karşısına sadece inatla dikilmek bir şey kazandırmıyor.
Siyaseti İnatla yapanın her zaman yanlış yapabileceği çok açık bir gerçek de, ona sadece inatla karşı koyup durumun kurtarılacağına inanmak çok yanlış.

Ne gibi mesela?
-Buraya köprü yapacağım
-Yaptırmam
-Burayı imara açacağım
-Açtırmam
-Elimdeki yetkiyi keyfimce kullanacağım
-Kullandırmam.

Ne kolay bir muhalif siyaset değil mi?
O ne derse desin -ki çoğu da gerçekten yanlıştır, karşı çıkılması gerekir- her şeye karşı çıkıp siyaset yapmayı sadece böyle bir şey sanmanın ne kadar yanlış, ne kadar yetersiz, asıl amaçtan ne kadar uzak bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Çıkıp baktığınızda iktidarın, bir yandan güç sarhoşluğu, diğer yandan girdiği açmazdan çıkabilmek için olmadık şeyleri bile denemekte olduğu ortadadır.
Ancaaak…
Muhalefetin de “inadına muhalefet” kolaycılığı ve yüzeyselliği ile sözüm ona siyaset yapması o kadar ortalarda olan bir yanlış, daha doğrusu yetersizliktir.
Çünkü iktidar işi inatlaşmaya bindirmiş yani işi halka hizmet yarışından uzaklaştırmışsa, sizin bu hizmet yarışını bırakıp onun istediği mindere, yani inatlaşma minderine çıkıp güreş etmeye kalkmanız sizi “iktidara hazırlanma” “seçenek oluşturma” imkanından uzaklaştıracaktır.

İktidar çıkıp diyor ki “Benden böyle”
Muhalefet çıkıyor “Hayır, biz ona karşıyız, üstelik yaptırmayız da”
Adam iktidar ya… Yani kelimenin tam anlamıyla “muktedir”. O uyması gereken kanunu, düzeni zaten doğrudan kendisi düzenliyor ya…
O zaman nasıl olup da yaptırmayacaksın?
Yapıyor çatır çatır tabii…
Ve sen de işi sadece inatlaşma ile sınırlıyorsan, kusura bakma ama sadece ettiğin inatla, yaptığın inat gösterisiyle kalıyorsun.

Haa bir de dönüp partililerine “nasıl da karşı çıktık, ağzının payını verdik ama” deyip bir tür siyasi mastürbasyon yapıyorsun.
“İnadına inat” taktiği yetmiyor kardeşim.
Sen öyle karşı çıkıyorsun böyle karşı çıkıyorsun ama bu saatte bunlar yetmiyor.
Eğer siyaset yapıyorum diyorsan, en azından o inatlaştığın her konuda “ben buna karşıyım” demek kadar, hatta daha güçlü bir biçimde bu işin doğrusunu hazırlayıp halka anlatmalısın.
Çünkü inatlaşmada sana hak verecek olan sadece ve sadece o şimdiki inat yarışından muzdarip, zararını çeken, yarınından endişeli olan halktır.

Bir inatlaşmada, o rakibinin senin inadına bakıp da “haklısın yahu” diyeceğini bekleme.
Görünen o ki, bu “inadına siyaset”te işin sonucunu hangi tarafın daha büyük inatla çatıştığı, daha inatçı çıktığı değil, sonunda o köprüden nasıl olsa düşecek keçiler gibi, bu yanlış işler bir gün memleketi içinden çıkılmaz bir krize soktuğunda; işte o gün kimin reçetesinin daha gerçekçi, daha güçlü olduğuna bakılarak bu halk belirleyecek.

Tut ki bir gün iktidar çöktü.
-“Bak inadımızla nasıl çökerttik” demekle mi düzelteceksiniz işleri, yoksa “bizim ekibimiz de, reçetemiz de başından beri hazır” deyip yola çıkarak mı?

Siyasette çok güçlü bir noktada olan dostuma sormuştum:
-“Üstat, şunu şöyle bunu böyle…”
El cevap:
“Hele bir iktidara gelelim o işler de kadro kurmak da kolay”

Yani: Şu anda inadına inadına gitmekten başka yaptığımız bir şey yok.
Ve neticede bu anlayış, siyaseti ne yazık ki bir laf yarıştırma, bir inatlaşma, parti tribünlerine oynamaktan başka bir şey olarak çalıştırmıyor; bu durumu yakından takip eden, iç yüzünü bilenler de “bunlara da güvenemiyoruz ki” deyip adeta gelenin gideni aratacak olmasından çekiniyor, kenara çekiliyorlar.

Sonuç olarak:
İnatlaşma, iktidarın şu siyaseti “inat minderi”ne çekme politikasının ta kendisidir ve şu anda kendi hesabına büyük bir başarıyla sahnelenmektedir.
Muhalefetin inatlaşma değil, yanlışı görüp doğruyu yapacak modeli, kadroyu kurmak ve bu hazırlığını halka göstermek gibi bir siyaseti olmalıdır.

Bunu da nereden çıkarıyorsun diyenler için söyleyeyim:
Bu kadar yanlış, bu kadar yetersizliğe, umutsuzluğa rağmen bir ana muhalefet partisinin yıllardır kendi oyunu yükseltememesi, ideoloji değil ama koltuk uğruna oradan buradan gelene rağmen yine de şu oy düzeyinde dolanması açık bir siyasi zaaftır.

Bu öyle bir zaaftır ki, iktidarın kaybettiği oylar ana muhalefet yerine yine o iktidarın eski ortakları tarafından paylaşılmaktadır.
İşin kötüsü bu durum daha iktidar iyi kötü ayaktayken bu kadar.
Yarın siyaset oyununun kağıtları yeniden dağıtıldığında “yeni umutlar” kim bilir iktidarın hangi eski ortaklarına daha bağlanacak ama yine de gelmesi beklenen yerlere gelmeyecektir.

Şu söylenebilir:
Eh bunların hiçbiri bizden büyük olamayacağına göre biz de hepsini toplar bir “ittifak” kurarız.
Bak bu işin sonunun zaten buraya varacağı düşüncesine ben de katılıyorum.

Katılıyorum da, o ittifak hiçbir zaman “partinin iktidarı” olmaz. Partinin iktidarı olmadığı zaman da daha şimdiden ip uçları görüldüğü gibi, partinin kendi görüş ve programına göre bir şey yapılamaz. Oturup iktidarın eski ortaklarıyla anlaşır, birlik ve beraberlik içerisinde eski sayfaları birer birer kapatıp bütün ortaklara uygun, yeni beyaz
sayfalar açarsınız vesselam.

Bir şeyler değişir mi
Fazla bir şey değişmez, malum: Ortaklık başka bir şey.
Hele eski iktidardan kopanlarla ortaklıkta.
İstikşafi mistikşafi bir dizi görüşmeler sonunda o kadrolarla o koalisyon protokoluna ne yazılmışsa ancak o yazılanları yaparsınız.