|
Komşunun külü ve Türk müteahhitlik
sektörünü kurtarmak
Kendimize üst üste birkaç soru soralım ve hemen
yanıtlayalım bakalım:
1.Türk müteahhitlik sektörü zorda mı?
“Evet, hem de çok zorda”
2.Şöyle ya da böyle; bu sektör büyük bir birikime sahip mi?
“Evet, zamanında çok iş, çok para ve çok destekle epeyce birikim sahibi
oldular”
3.Türkiye ekonomik olarak zorda ve bu durumdan kurtulmak için elindeki
her imkânı kullanmak zorunda mı?
“Evet, kimsenin kimseyle kavga edecek zamanı değil. Ülkenin hayrına
olacaksa şudur budur demeden herkes seferber edilmeli. Kimseyi reddetme
şansımız yok”
4.Türkiye’de özellikle konut üretiminde fazla var. Dolayısıyla
müteahhitlik sektörü bu pazar koşullarında kendini kurtaramaz ve hem
devlete hem millete yük olur mu?
“Evet, zaten şimdiden bu olmaya başladı bile”
5.Konut sektöründe şansı kalmayan hatta batan müteahhitlik sektörüne
devletin doğrudan yeni altyapı işleri vererek onu ayakta tutması için
kaynağı var mı?
“Orada da sıkıştı iş. Metrolar gibi altyapı yatırımları tamamlansın
yeter.”
6. Türkiye'nin güneyi yaşanan savaşlar dolayısıyla harabeye dönmüş
durumda ve çok büyük bir inşa faaliyetine girişmek zorunda mı?
“Evet. Neredeyse taş taş üzerinde kalmadı. Alt yapı çöktü. İnsanlar bu
nedenle bile ülkelerine geri dönemiyorlar. İhtiyaçları çok büyük.
7.Oraların imar olması, insanların yeniden imar edilmiş kendi
memleketlerine dönmesi bizim de çıkarımıza mı?
“Hem de nasıl”
8.Peki bu ülkeleri yeniden imarı için neredeyse hiç paraları yok ama
binaları yıkılmış olsa da arazilerini ekip biçme, tarım ve hayvancılık
yapma imkanları yok mu?
“Olmaz olur mu? Biz zaten onlardan çeşitli ürünleri satın alıyoruz şu
anda.”
9.Bu ülkelerin ekonomilerinin toparlanması, imar faaliyetlerini
başlatmaları için diğer ülkelerden birkaç yüz milyar dolar gibi büyük
destekler almaları mümkün mü?
“Bu zamanda zor. Herkes kendi derdinde”.
10.Bizde “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” diye güzel bir söz vardır.
Buna katılıyor muyuz?
Yoksa “bize gereken külü Arjantinden, Çinden de olsa gider alırız ne
uzaklıklar ne parası sorun olmaz” düşüncesinde miyiz?
“Hem ekonomik hem siyaset açısından çok doğru bir sözdür. Komşuyla
alışveriş hem kazanç hem dostluk yaratır.”
11.Peki, bu saydıklarımıza evet diyorsak buna engel olan bir şey var mı?
“İyi ama biz onlara demokrasi getirmek, daha çağdaş ve müreffeh bir
yaşam sürmelerini istiyor ve onun için savaşıyoruz yıllardır.”
12.Peki oldu mu bunlar? Ya da kim kazandı, kim kaybetti?
“İşin içine o kadar çok devlet girdiğine göre mutlaka birileri kazandı
ama maalesef işin faturasını ödemek bize düştü. Hem ülke mülteci doldu,
nüfus yapımız bozuldu; hem dışarıdan borçlanıp onlara harcadık. Üstelik
bu işin sonu da görünmüyor şimdilik”
13. O halde bu işlerin düzelmesi için ülkeler arasına barışın gelmesine,
demokrasi işini de yine kendi halklarının iradesine bıraksak çok mu
yanlış olur?
“Ne alakası var. Öyle olunca kavga biter, mülteciler döner, başta büyük
şehirler kendine gelir, piyasa açılır, ekonomimiz nefes alır.”
14.Peki, diyelim ki barıştık. İşin içine imarı, komşuyla ticareti falan
da soktuğumuza göre nasıl olacak bu iş?
“Önce barış olacak. Ülkeler bu yıkımdan birlikte çıkma konusunda
anlaşacaklar.
Kapsamlı bir ticaret anlaşması yapılacak.
Türkiye müteahhidiyle, mimarıyla, makine parklarıyla oraya gidip imar
faaliyetine başlayacak.
Müteahhitlerin oralardaki işlerini doğrudan Türkiye denetleyip istihkaka
bağlayacak.
Müteahhitlerin alacağı parayı Türkiye kendi cebinden ve Türk lirasıyla
içeride ödeyecek, o ülkeleri döviz üzerinden borçlandıracak.
Bu ülkeler, Türkiye’ye olan borçlarını tarım ve hayvancılıktan elde
ettikleri ürünlerini bize kolayca satarak ödeyecekler. Biz de
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan koca koca fabrikaların bedelini
dövizle değil, narenciye vererek ödemedik mi Ruslara?
Böylece bizim dışarıdan tarım ve hayvancılık ürünlerine ödediğimiz
dövizimiz cebimizde kalacak. Ya da onlara para aramaktan kurtulacağız.
O komşuların da bizim de bu işler için döviz ihtiyacımız olmayacak,
bölgede Türk Lirası önemli bir alışveriş aracı olacak.
Bölgede bizim de onların da istihdam ihtiyacı önemli ölçüde
karşılanacak.
Gelişecek ticari ilişkiler, inşaat sektöründen sonra dayanıklı tüketim
mallarını, tekstil ve konfeksiyonu da bu çerçevenin içine sokacak. Çünkü
yapılan her konutun dayanıp döşenmesi de gerekli.
15.Peki ya böyle bir modele inanmasak?
“O zaman ekonomik çöküntüden çıkmamız için bir başka tarihi fırsatın
doğmasını bekleyecek ama çok gecikeceğiz.
Ekonomi boşluk kaldırmaz.
Bölgede imar işleri de bu imarın ardından gelecek dayanıklı tüketim
malı, tekstil, konfeksiyon sektörünün patronluğu da başka ülkelerin
eline geçecek.
Onlar bu işleri yine bize yaptıracak ama kimimize taşeronluk kimimize
amelelik vererek.
16.Başka soru var mı?
“Bir tek soru var: Peki niye bekliyoruz o zaman?”
|
|