|
Kiralar yükselirken üfe'den-tüfe’den
medet ummak
Kiralar bir süredir hızla yükseliyor değil mi?
Yeni bir seçime aylar kala iktidar da bu yükselişi biraz frenleyebilmek
için tedbir arayışında.
Sarıldığı çözüm ise; yıllık artışların artık üretici fiyat endeksi (ÜFE)
ye göre değil tüketici fiyat endeksi olan (TÜFE) ye bağlanması.
İşe ne kadar yarar bu?
Doğrusu “gidişatı” ve bu gidişattan kaynaklanan memnuniyetsizliği pek
fazla değiştirmez.
Çünkü sadece kiralar artmıyor, ele geçen ücret ve kazançlar da düşüyor.
Böyle bir tedbir(!) olsa olsa, yeniden yaşanabilecek bir döviz şokunda,
tam da o sıralarda yıllık sözleşmesini yenileme dönemi gelen kiracıları
bir parça korur.
Gerisi ÜFE-TÜFE olayından tamamen farklı bir şey:
Çünkü kiralık yer talebi yüksek, kiracıların elleri dar.
*
Önce konuya yakınlığı olmayanlar için şu tanımları basitçe açıklayalım:
Diyelim ki ülkede sadece bir tek mal; örneğin “domates” üretilip
tüketiliyor.
Köylünün tarlada yetiştirdiği domatesin kendisine maliyeti de
istatistiklerde (Ü)retici (F)iyat (E)ndeksi ile izlenirken, aynı
domatesin manavdaki satış fiyatı ise (T)üketici (F)iyat (E)ndeksi ile
izleniyor.
Yine örneğimize göre, domates tarlada 100 kuruş iken, manavda 300 kuruş
olsun.
Bir gün aniden dolar kuru yükselip dışarıdan gelen tohum ile köylünün
kullandığı mazot eskisinden daha pahalı hale gelir ve sonuçta o
domatesin tarladaki fiyatı 150 kuruşa yükselirse, bu durumda; “ÜFE
endeksi geçen döneme göre yüzde 50 arttı” denir.
Ancak üretim maliyetindeki her yükseliş bizim örneğe göre manavdaki
domates fiyatına "birebir" yansımaz…
Çünkü tüketicilerin kişisel gelirleri, üretim maliyetlerini etkileyen o
dövizdeki artış kadar artmadığı için insanlar artık bu fiyattan domates
almaya pek yanaşamazlar. Bu durumda da manavlar müşterisini kaybetmemek
için kendi kazancını düşürerek fiyatı, aslında olması gereken 450 kuruş
yerine daha aşağılarda, örneğin 400 kuruş gibi belirler.
İşte bu durumu istatistiklerle izleyenler, ÜFE yüzde 50 artarken TÜFE
yüzde 33 oldu derler.
Özetle, tüketici fiyatları üreticinin fiyatından daha az artmıştır.
*
Peki, böyle bir durum ne zaman olur ve ne zamana kadar geçerlidir sizce?
-Piyasadaki fiyatlar üretim maliyeti oranında artmazsa yani piyasa 450
kuruşluk yeni fiyatı kaldıramazsa köylü domates ekimine devam edebilir
mi?
-Kazancı kendi dükkanının kirasını, elektrik-su, elemanı, nakliyeyi
kurtarmamaya başlamışsa o manav işe devam edebilir mi?
-Piyasadaki fiyatlar, ilk anda %50 artamasa da giderek üretim
maliyetindeki orana doğru yükselmeye başlayıp bir süre sonra her ikisi
de bir noktada aynı düzeye yani dengeye gelmez mi?
-Bir gün tam tersi olur ve domatesin üretildiği zamandaki "dolar"
örneğin 7 lira iken aradan geçen zamanda ve domatesler manava geldiğinde
5 liraya inerse, üretim maliyetleri hızla düşer ama piyasa eski
zararlarını karşılamak için ya da üretimi kısa sürede yükseltemediği
için piyasa fiyatları hemen düşmezse, bu sefer de sistem tersine işleyip
TÜFE ÜFE’den daha yüksek çıkmaz mı?
*
İktidar, kira artışlarında; “şu anda” yüksek çıkan ÜFE fiyatları yerine
düşük olan TÜFE fiyatları esas alınsın diyor.
Bu durum, şüphesiz:
-ÜFE-TÜFE arasındaki dengenin TÜFE lehine düşük çıktığı “şu dönem için”
küçük bir rahatlatmadır
-Ve tam da o dengenin henüz değişmediği bir kısa dönemde kira kontratını
yenileme durumunda olanlar için “matematik olarak” yarar sağlayacak bir
hesap gibi düşünülmüş.
Ama gelin görün ki bu denge;
Aslında oldukça kısa süreli olup bir ay sonrasında hayli değişecekse,
hesaba vurduğumuzda tüm kira kontratlarından ancak onikide birinin
kiracısına bir yıllık ufak bir katkı sağlayabilir.
Fakat çok enteresandır; Bu tedbirin yasalaştırılmasının düşünüldüğü,"YEP)
Yeni ekonomi planının ilan edildiği günlerde dolar artıp üretici
fiyatları yükselirken şu günlerde iş tersine döndü ve doların 7 lira
olduğu dönemin maliyetleri şimdi oldukça geriledi. Ama yapılmış zamlar
geri alınmadığı için tüketici fiyatları yukarılarda kaldı.
Yani o tedbir yasalaşana kadar işleyiş (aynen doğalgaz, elektrik
fiyatlarında da olduğu gibi) tam tersine döndü.
Bu durum, Nasrettin Hoca fıkrasını andırmıyor mu biraz?:
Adamın biri minareye çıkmış, köylüler bir türlü indiremiyor…
Gidip Hoca’ya sormuşlar ne yapalım diye.
Hoca, “bağlayın boynuna bir ip, çekin gelsin” demiş.
Yapmışlar yapmasına da, ip çekilince adam lappadak aşağıya düşüp ölmez
mi?
Şaşırmışlar, dönmüşler Hoca’ya: Aman Hoca sen ne yaptın? Adamı minareden
indirelim derken aşağıya düşürüp öldürdük.
Hoca şöyle sakalını sıvazlamış, biraz düşünmüş, sonra da:
“Yahu demiş biz bir zamanlar bir adamı kurtarmak için böyle bir adamın
boynuna ip bağlayıp bir şey yapmıştık, iyi de olmuştu. Ama o
kurtardığımız adam bunun gibi minarenin tepesinde miydi, yoksa kuyunun
dibinde miydi -geçmiş zaman- onu tam hatırlayamadım şimdi.
*
İktidar bunu niye yapıyordu?
Kiracılar kira ödemede çok zorlanıyorlar diye değil mi?
İyi de bu işi fiyat endekslerinden çok kiracıların gelir durumuyla
ilgili değil mi?
Ve de piyasa ekonomisinde “kira” denen şey kiralık yerlerin arz ve
talebine bağlı olarak belirlenen “kullanma fiyatı” değil mi?
Kiracı çok, kiraya verilecek yerler yetersizse; kiralar memlekette öyle
tefeye tüfeye bakmadan bildiği gibi yükselmez mi?
Halkın ve esnafın satın alma gücü düşmüşse, kiralar sabit de kalsa kira
ödemek giderek ağırlaşan bir yük olmaz mı?
*
-Türkiye’de iktidarın “ona da razıyız” diye artışı tüketici fiyatı
endeksine bağlaması bile kiraları şu anda %25 arttırırken, ama
insanların gelirleri aynı oranda artmazken “kira” bir geçim sıkıntısı
olmaktan çıkar mı?
-Türkiye’de nüfus artışı yüksekse, hatta yetmezmiş gibi en az üç çocuk
öneriliyorsa, tarım ve hayvancılık durmuş ve köylü kente akıyorsa, bütün
bunlara ek olarak bir de dışarıdan 4 milyon yabancı girmişse memlekete…
Şimdi söyleyin bakalım; her şey güllük gülistanlık olsa bile büyük
şehirlere akan bu artan nüfus kiraları patlatmaz mı?
*
Türkiye ne yazık ki ekonomisi kırılgan, nüfusu giderek yükselen ve
dolayısıyla kişi başına milli geliri çok aşağılarda dolanan bir ülkedir.
Bu koşullar tabii ki her şey gibi kiraları da etkileyecektir.
Dolayısıyla bu kadar dalgalı bir ekonomide geçim şartlarını düzeltmek,
ekonomiyi geliştirmek, ekonomi üzerindeki yük fazlasını tasfiye etmek
yerine; hukuk üzerinden tedbirler(!) alarak, bir tür “kiraya narh
koyarak” işi çözmek olsa olsa asıl çözüm arayışlarını geciktirir.
Çözümün doğrusu; İç ve dış göçü durdurmak, ekonomide üreticinin ve
tüketicinin gelirini arttıracak bir dinamizm yaratmaktır.
Gerisi, artık daha hızlı dönmeye başlayan bu dünyada boşa zaman
harcamak, refahta birilerinden çok gerilere düşmektir.
|
|