|
Bir demokrasinin içinde
bazen kaç demokrasi olur hiç düşündünüz mü?
Zekâ ve dikkat ölçen bir bulmaca şekli olmalı… internette çokça
karşılaşmışsınızdır:
Bir çizim gösterirler size ve sorarlar:
Mesela “Aşağıdaki şekilde kaç tane üçgen görüyorsunuz” gibi …
Üstünkörü bakarsanız üç, beş, yedi… falan gibi küçük sayılar
söylersiniz.
Ama biraz dikkat ederseniz ya da başkalarının verdiği cevaplara göz atıp
yeni bir bakış açısıyla incelerseniz, o çizimde aslında iç içe geçmiş o
kadar çok üçgen vardır ki, şaşırırsınız.
Amaç da kişiyi şaşırtmak, dikkate davet etmektir zaten…
*
Demokratlık da bunun gibi bir şey bence…
Sorarsınız; Demokrat mısın?
Cevap her zaman hazır:
“-Şüphen mi var”, boşuna mı her gün “demokrasi… demokrasi…” diye bağırıp
duruyoruz!”
Ne dersiniz böyle bir cevapla karşılaşınca?
Bir yerde demokrasi isteniyorsa, sadece istenmek ve söylemekle orada bir
demokratik yapılanma isteğinin var olduğunu kabul edebilir misiniz?
“Eee… isteyip durduğuna göre vardır herhalde” derseniz o üçgenli
şekillerdeki gibi yanılabilirsiniz.
Neden?
Adam “ille de demokrasi” diye bağırıp durmuyor muydu?
Tamam, bağırıyor ama, tut ki “al sana demokrasi” dediler ve bu konuda ne
isterse yaptılar…
Ne dersiniz? Ortaya demokratik bir düzen çıkar mı?
Ya da o demokrasi arayanın içerlerinde, daha gerilerde, daha
derinlerinde de demokrasi merakı olup olmadığını aramaz mısınız?
Eline imkan geçtiğinde ne kadar demokrat olacağını falan merak etmez
misiniz?
Ya o demokrasi isteyen, bunu sadece kendisi için istiyor ama
gerisindekilere demokrasiyi falan yaşatmıyorsa?
Aslında demokrasi denen “sistem” hemen herkesin o demokrasiden nasibini
alabildiği, seçme seçilme hakkından söz söyleme hakkına kadar bütün
haklarını kullanabildiği bir “sistem” değil midir?
Hadi biraz karikatürize edelim:
Bir kral, bir sultan örneğin; gerisindeki “kulların” her türlü hakkını
bastırıp aklına asla demokrasi falan gelmezken; dışarıya karşı “hak,
hukuk, adalet, demokrasi istiyorum” diye bağıracak olsa, oradakilerin
karşısında pek komik bir duruma düşmez mi?
Kendisine al “sana” istediğin kadar demokrasi deseler, o demokrasi
sadece “kendine demokrasi” olmaz mı?
Hani bizde herkesin hakkını yiyip, sıra kendisinin gelince hak
arayanlara “Bu kendine Müslüman” dendiği gibi… “Bu kendine demokrat”
denmez mi?
*
Demokrasi, “ancak”ı, “şu kadar”ı olmayan;
Bir sistem anlayışıdır.
Bir bileşik kaplar olayıdır,
Bir dişliler takımıdır…
Eğer bir işin “bütününde” demokrasi yoksa, yani o resimdeki gibi
birbirine geçmiş iç içe sayısız demokratik çarkların bir arada işleyiş
yoksa; ortada bir demokratik sistem de yoktur, “ ve dolayısıyla, ”al
sana o istediğin demokrasiyi verdik” dendiğinde de ortada demokrasi
yoktur.
*
Bu durum bizim siyasetimizde oldukça ahval-i adiyeden, yani olağan
işlerden…
Örneğin, “Demokratlık” tanımına göre her kademede insanların seçme ve
seçilme hakkı var ve buna saygı gösterilmeli değil mi?
Ama maalesef olay öyle gelişmiyor hayatın içinde.
Bakın bir siyasi partide “örgütlenme” demokratik usullerle tabandan
tavana doğru gelişmeli değil mi?
Yani tabandaki “sıradan partililer” önce mahalle delegelerini seçmeli,
Mahalle delegeleri ilçe yönetimi ve il delegelerini,
İl delegeleri il yönetimini ve kurultay delegelerini,
Kurultay delegeleri de Parti Meclisini ve genel başkanı değil mi?
Ve tabii ki, bu seçimler de büyük bir demokrasi anlayışı içinde,
seçme-seçilme hakkına saygıyla yapılmalı…
Çünkü bunun kitabını yazacak olsanız böyle yazmanız gerekir.
Ama dönün şimdi uygulamaya…
Olay tam tersine çalışmaktadır.
En yukarıdan başlamak üzere her kademe öncelikle kendini seçecek
olanları belirlemekte ve seçtirmenin yolunu aramaktadır.
Peki oyun böyle oynanıyorsa, böyle bir işleyişte, her kademede başı
sıkışan “demokrasi istiyoruz” deme hakkına sahip olabilir mi?
Bunu istemeye yüzü olabilir mi?
Hadi istedi diyelim…
Yahu sen bu demokrasiye ne kadar itibar ediyorsun ki şimdi tutmuş
kendine demokrasi istiyorsun denmez mi?
Velhasıl, özellikle tabandan başlamak üzere demokrasiyle örülmemiş
siyasette, üsttekilerin demokrasiden söz etmesinin ne samimiyeti ne de
haklılığı kabul edilebilir.
Bu iş, yukarıya doğru al gülüm-ver gülüm gelişmişse, ama bütün bunlara
rağmen hala demokratik usullerden söz edilecekse ne diyelim?
“Hadi canım sende!” mi?
*
Bunları niye söyledik?
Bir memlekette tabandakilerle tavandakiler arasında demokratik
ilişkiler, karşılıklı sevgi ve işbirliği yoksa, iş yarıdan bir fazla
hesaplarına bağlanmışsa, orada taban başka sularda gezmektedir tavan
başka sularda…
Ve siyasi parti denen şey aslında yurttaşların belirli bir görüş
etrafında gönüllü kümelenmesiyse; buradaki birliktelikle bir şeylerin
başarılabilmesinin yoluysa; siz o sistemin hemen her noktasında
demokrasiyi işletemezseniz asla başarılı olamazsınız.
Çünkü bir yerde aksama varsa, bütün sistem aksar.
Tıpkı insan vücudundaki kanın kılcal damarlara kadar dolaşımı gibi,
Tıpkı bir saatin birbiriyle bağlantılı çalışan bütün çarkları gibi,
Tıpkı bir şehrin su şebekesinin barajdan çıkıp evdeki musluğa kadar
uzanan boru sistemi gibi…
Demokrasiye kimse üstünkörü ve sadece kendisi açısından bakmasın.
Hele de memlekete demokrasiyi geri getirme konusunda görev üstlenmiş
olanlar…
O Demokrasi; her zaman bir demokratik işleyişler bütünüdür, bütün yapı
taşlarıyla birlikte çalışan bir düzenin adıdır.
O demokrasi çarklarından biri bile “teklese” sonuçta bütün sistem
tekler.
Ve kendi demokratlığı tekleyenlerin başkaları için demokratlık peşinde
olduğuna kimse inanmaz.
|
|