|
Ülkenin yapısallaşmış işsizliği
ve cari açık üzerine
İşsizlik teknik olarak emek arzı ile emek talebi arasında, emeğin
aleyhine gerçekleşmiş bir olumsuz denge halidir.
Çok basitleştirerek bir örnekle açıklayalım:
Bir ülkede 10’ar kişiden adam ihtiyacı olan 100 işveren varsa emek
talebi 1000 kişiliktir.
Eğer bu ülkede çalışmak isteyenlerin sayısı da 1000 ise, 1000=1000 gibi
bir dengeden söz edilebilir.
Bu dengede işsizlik sıfırdır, buna iktisatta tam istihdam durumu denir.
Ekonomilerde böyle bir denge halini görmek pek mümkün değildir. Yüzde
3-4’lük işsizlikler bile ideal bir durumdur.
Kurulan bu denge bazı durumlarda bozulabilir:
1) Hızlı nüfus artışı ya da göçle ülkede işçi sayısı artarsa
2) Ülkedeki işverenler mal/hizmet üretiminden çekilirse, örneğin
100 işverenin 40'ı rantiye haline gelirse.
3) Ülkedeki işverenler pazar daralması vs. gibi nedenlerle üretimi
daraltırsa
(ithalat artışı, ihracat daralması dahil)
4) Ülkedeki üretim giderek makineleşir, işçi ihtiyacı düşerse.
-Türkiye’de nüfus hızla artmakta, hatta en az üç çocuk politikası ile bu
artışı teşvik edilmektedir. Nüfustaki her artışın sınırlı olan istihdam
imkanlarını biraz daha zorlayacağı, işsizliği arttıracağı matematik bir
gerçektir.
-Kırsaldaki tarım istihdam deposudur. Kırda, tarladaki çalışma işsizliği
gizlemeye ya da baskısını azaltmaya müsaittir. Örneğin 5 kişinin
çalışıyorum dediği bir tarımsal aile işletmesinden iki kişiyi çekseniz
bile üretimde bir şeylerin aksamadığını görebilirsiniz. Çünkü o iki kişi
zaten çalışıyor gibi kabul edilen iki kişidir.
Ancak köyden kente göç ve kentleşme buradaki nüfusu iş arar hale
getirir. Çünkü kentteki çalışma modeli kırdan farklıdır ve işsizlik her
zaman görünür haldedir.
-Türkiye dışarıdan büyük göç almış, çeşitli nedenlerle buraya göçenler
alt düzeyden başlamak üzere yerli halkın iş şansına ortak olmuşlardır.
Bugün örneğin 500 bin Suriyeli işe girmişse, 500 bin yurttaşımız işini
kaybetmiştir.
-Türkiye’de üretim zorlaşırken imar rantları, faiz rantı gibi rantların
cazibesi artınca ülkedeki üretici iş adamları birer rantiyeye dönmeye
başlamıştır.
-Tarımda, dış kaynaklı, tarlanı ekmesen de destek vereceğiz politikası
tarımsal üretimi kısmıştır.
-Yerli üretimin pazarı içte ve dışta daralmıştır.
-İçte daralmanın nedeni düşük kur sayesinde ithalatın kolaylaşması,
-Hükümetin fiyatları terbiye amacıyla çok sık ithalata başvurması,
-İhracat için pazarların önemli ölçüde kapanması (dış politika)
bu duruma yol açmaktadır.
-Üretim’de makineleşme de istihdamı kısar ama bu bizim bu günkü
koşullarımızda biraz teorik bir konudur. Türkiye yatırım ortamından
uzaklaşırken kolay kolay yeni yatırım yapmadığı, modernleşmesi zayıf
olduğu için teknolojik işsizlik de denen bu tür işsizlik çok belirleyici
değildir.
Bu durumda işsizliğin azaltılması için yapılacak olanları sıralarsak:
1.Hızlı nüfus artışını devlet eliyle teşvikten vaz geçilmelidir.
2.Dışarıdan göç edenlerin yerleşmesini, çalışmalarını teşvik yanlıştır.
3.Kırdan kente akın tersine çevrilmelidir.
4.Tarım ve hayvancılıkta üretim teşvik edilmelidir.
5.Tarımda tapuya değil ürüne destek verilmelidir.
6.İmar rantı asla himaye görmemelidir.
7.Yerli üretimin iç ve dış pazarı genişletilmelidir.
-İç Pazar; ithalatı kısmakla, kur politikasıyla, yabancı sermaye
mevzuatıyla
daralmaktan kurtarılır
-Dış Pazar, dış politikada dostlukların gelişmesi, ülke imajının
yükseltilmesi ve kur politikasıyla...
*
Cari açık, bu ülkeye gelen para ile giden para arasındaki olumsuz
farktır.
Türkiye yıllardır yüksek açıklar veren bir ülkedir.
Bu açıklar hep borçlanarak ya da sürekli bir şeyler satarak
kapatılmıştır.
Ancak ne sınırsız borçlanma imkanı ne de sınırsız miras vardır.
Üstelik, bu ihtiyaç arttıkça:
-Alınan her yeni borç daha yüksek faiz demektir, dahası siyasi tavizdir.
-Kamunun satılan her malı biraz daha ucuza gidecektir.
Cari açığı oluşturan kalemlerden:
-ihracattan sağlanan gelir yükseltilmek durumundadır. Bunun en büyük
itici gücü dış ilişkilerin normalleştirilmesidir.
-Yabancı sermaye girişleri giderek azalmıştır. Son zamanda Türkiye’nin
riskli ülkeler arasında görülmesi, hukuk düzenine güvenin sarsılması
girişleri azaltmıştır.
-Yurtdışı müteahhitlik ve diğer teşebbüs gelirleri önemli bir
kaynağımızdır. Ancak bu konuda da dış ilişkiler belirleyicidir. Yeni
pazarlar ancak dostlukla açılabilmektedir.
Bunun yanı sıra, yurt dışı kazançların ülkeye getirilmesi ayrı bir
konudur. Vergileme usullerinden kambiyo rejimine hatta aynen yabancılar
için söylediğimiz gibi yerli yatırımcının ülkesine güveni dahi bu konuda
önem taşır.
-Turizm gelirleri, dış ticaretteki gelir-gider dengesinden doğan farkı
kapatacak en önemli kaynaktır. Ancak yabancı turistin ülkeye gelebilmesi
için buradaki yaşamın beklentisine uygun olması, uygun olsa bile bu
konuda ikna edilmesi gerekir.
-İthalat rakamlarının yüksekliği çoğu zaman içeride üretilmesi mümkün
olan mal ya da ara malların dışarıdan daha ucuza bulunmasından
kaynaklanmaktadır. Buna zaman zaman piyasada fiyatı yükselen malların
kolayca ithalatı, gümrüklerinin düşürülerek adeta teşvikini de eklemek
gerekir.
-Yabancı sermaye anapara çıkışı ve kar transferleri giderek ciddi bir
para kaybına yol açmıştır. Türkiye’deki iç pazarın önemli bir kısmı
yabancıların elinde ya da kontrolundadır. Onların iç pazardaki
kazançları, fiyatlama, royalty, know-how gibi haklarından dolayı
kazandıkları paralar, borsa karları, tabii ki Türkiye’nin sürekli ve
önemli dış ödemeleridir.
-Yurt dışı yatırımlarımız normalde olumlu birer kalem olarak kabul
edilebilirse de, bu yatırımlar giderek yerli sermayenin yurt dışına
kayması anlamına gelmeğe başlamışsa -ki öyledir- cari açığımızı önemli
ölçüde arttıracaktır.
Türkiye, çeşitli hesaplamalara ve diğer ülkelere göre çok borçlu bir
ülke gibi görünmese de, bir ülkenin borcu ödeyebilme kabiliyeti bundan
farklı bir olgudur. Borcu kolay ödeyebilenler, ekonomisi üretip
"kazanan" ülkelerdir. Bu nedenle son zamanlarda ciddi bir cari açık yani
dış para sıkıntısı doğmuştur.
Bunun giderilmesinde en erken bulunacak kaynak biraz daha borçlanmak
olsa da maliyetinin yüksek olacağı açıktır.
Kısa dönemde bel bağlanacak olan; huzur ve güvenin, hukukun daha iyi
işlediğini göstererek hem dışarıya kaçmış yerli sermayeyi geri çağırmak
hem yabancı sermayenin güvenini arttırmaktır.
Turizm de nisbeten kısa vadede sonuç verebilen bir kaynaktır.
Ama kalıcı, dengeli, tavizsiz olan asıl kaynak tabii ki gereksiz
ithalatı kısan, ihracatı arttıran üretim ve onun pazar ortamının
geliştirilmesidir.
Aksi takdirde Türkiye’de cari açık ekonomide sürekli kan kaybettirecek,
siyasi tavizler verdirecektir.
İşsizliğin azaltılması ve bir bakıma toplumsal huzurun sağlanması üretim
artışıyla olacaktır.
Üreten Türkiye; cari açıktan işsizliğe, iç düzenden uluslararası itibara
kadar çok şeyin tek ilacıdır.
|
|