|
Konut kredilerinde yeni vaadler
ya da ölü gözünden yaş beklemek
Sayın Başbakan, BDDK Genel Kurulunda konuşmuş:
"En son konutla ilgili KDV'yi düşürdük. Benzer şekilde tapu harcında da
bir düşürme yaptık. Bu özellikle belirli bir metrekarenin üzerinde zaten
150 metrekare altında böyle bir vergi yok, zerindeki bütün konutlarda
bir stok var büyük şehirlerde.
Bunlarla ilgili de Ziraat Bankası ve diğer bankalar bir kampanya
başlatacaklar inşallah. Onun tarihini, detayını vermeyeyim, bugünlerde
ona yönelik de bir kampanya yapacaklar ve böylece piyasa hareketlenmiş
olacak.
Buradaki stoklar azaltılacak, oradan gelen parayla tekrar ekonominin
çarkları konut sektöründe dönmeye başlayacak."
Ne güzel…
Keşke bu son 16 yılda, her yıl yeni bir seçim olsaydı da hep müjdelerle
yaşasaydık.
Oysa döviz kurları saat başı yükseliyor, ekonomi yangın yeri…
Ve çok sıcak bir seçim atmosferindeyiz;
“Sen de söyle, bu günlerde söylenecek hiçbir şeyin mahzuru yok.
Zaten seçimlerden sonra da ortada bir başbakan yok” diye düşünsek de
durum farklı.
Hani bir atasözümüz var:
“İmam evinden aş, ölü gözünden yaş çıkmaz” diye.
Aynen öyle.
Gerçi biz yıllardır işin bu noktaya geleceğini çok yazmış, çok
söylemiştik ama yine de bu noktaya adım adım nasıl geldiğimiz konusunda
kısa bir özet yapalım:
Ekonominin kanunları kendi kurallarına göre işler.
İzlenen siyaset bile bile ülke ekonomisini üretimden düşürmüş, bu
üretmeyen ülkede bile yürüttüğü siyaseti rant dağıtarak beğendirmeyi
esas kabul etmişse, bu işin bir yerde tepetaklak geleceği belliydi.
Neden?
Çünkü kazanç olmadan para harcamanın yolu ya eldeki avuçtakini satıp
savmak ya da maliyeti ne olursa olsun uluslararası bankerlerden
borçlanmaktır.
Bu da bir yere kadar; çünkü satılacak malın da borçlanma imkanlarının da
bir sınırı vardır.
Siyasetinizin harcı bir gün biter.
Sonra da “Harç bitti, yapı paydos”
*
Türkiye, tasarruf oranı diğer ülkelere göre çok düşük bir ülkedir.
Yani Türkçesi: Bizde öyle aman aman para yoktur. Bakmayın o hemen her
yerde yükselen gökdelenlere, AVM’lere…
İçinde bankaların da bulunduğu özel sektör alabildiğine borçlanıp
binaları dikmiş, biraz reklam, biraz özendirme, biraz devlet teşvikiyle
bunların bir kısmı satılmış; ama “millet” dediğimiz geniş halk kesiminde
para olmadığı için “mal”ın büyük kısmı elde kalmıştır.
Şimdi buna “konut stoku” diyoruz.
Yani bitmiş ama alıcı bekleyen binalar…
Tamam, mal satılmasa da maldır, yine yerinde durur ama borcu ödenmeyen
mal da hiçbir zaman sahibi gibi görünen kimsenin malı değildir.
ina bekler ama faiz yürür.
Günü gelip borcu ödeyemezsen gelip alırlar…
*
Bu seçim ortamında iktidarın hoşluklarından biri de “konut alımında yeni
kredi imkanları”
Gerçi bu müjdeyi veren kişi “Bakın seçimlerden sonra ben yokum” diyor
ama, durumu hala “dizi arası” havuz medyasından izleyip onlar ne derse
doğrudur diyenler bu müjdeye ne kadar “atlarlar” bilemiyorum.
Oysa:
BDDK Başkanı’nın o toplantıda söylediği gibi;
Yurt içi tasarruflar düşük olduğu için yurt dışına kayılmıştır” Yani
vatandaşa “al” denen konut için verilmesi gereken “kredi” yurt dışından
ve döviz olarak tedarik edilecektir.
Bunun anlamı, o paralar bulunup verilse de son kaynağı yabancı para
olduğu için saat saat artan kurlar, aynı hızla bu kredinin maliyetine
yansıyacaktır.
Diyelim ki yurttaş bu gün 500 bin lira borçlandı bir hevesle dairesini
aldı.
Yarın da döviz ikiye katlandı…
O kaynağı yabancılardan alınan döviz olan borç, şimdi geriye 1 milyon
lira olarak ödenecekse, bu ikinci 500’lüğü kim üstlenecek?
-Vatandaş ödesin derseniz onda para yok, geliri dövizdeki kadar
artmıyor, evi haraç mezat satılacak.
-Banka ödesin derseniz, banka batacak…
Var mı bu müjde(!)nin akla yatan tarafı?
*
Bakın, bu iktidar sayesinde kağıt üzerinde epey kalkındık, bazı geceler
milli geliriniz bir anda arttı ya…
Bu “operasyon”la da, belki de kağıt üzerinde bir başka “hoşluk” olacak.
Şimdi şu kadar müteahhit bankalara “kapik” para ödeyemiyor ve bankalar
can derdinde ya…
Mesela o müteahhitler bu borçlarını trink diye ödeseler bankaların
bilançoları aniden düzelecek ya…
Bir bakacaksınız, ödeyemeyen müteahhitin elindeki(!) daireler yurttaş
Ahmet’e Mehmet’e geçmiş, onlara açılan kredi ile müteahhidin borcu
kapanmış, böylece bankalar müteahhit batıklarından kurtulmuş, ama bu
arada ortaya henüz vadesi gelmeyen, gelmediği için de sözde ödeyip
ödeyemeyeceği belli olmayan yeni borçlular, taze kredi müşterileri
vatandaşlar çıkmış.
Meseleye bilanço üzerinden ya da kağıttan bakarsanız ortada batık kredi
kalır mı bu durumda?
Borçlanmış ama vadesinde ödeyememiş konut alıcısı olur mu?
Olmaz…
Özetle: borçlu değişikliği ile batık örtmeden başka bir anlamı yok bu
operasyonun.
Peki, iş nereye kadar?
Vallahi onun için “gün” vermek zor ama, nasıl olsa bu seçimler
atlatılır,
Bu “müjde”nin sahibi, o günler gelip de kendisine sorulduğunda “eski bir
başbakan” olarak buna, kendine özel hoş üslubuyla uygun bir cevap bulur…
Ama vatandaş o güne kadar kaptırdıklarıyla kalır.
Yine bir atasözü ile bitirelim yazımızı:
“Yuvayı dişi kuş yapar”
Yani bu işlerde karar kadınlarımızındır.
Bu hesaplar da önce kadınların yapması gereken hesaplardır.
Birileri “Yuvanızı yapalım” dediklerinde bu söylediklerimize dikkat
edin,
Kendi imkanlarınızı iyi kontrol edin, her vaade kanmayın,
Kanmayın da, “yuvamızı yapıyoruz” derken birileri sizin “yuvanızı
yapmaya” kalkmasın.
|
|