|
NE ŞAMIN ŞEKERİ NE ARABIN YÜZÜ DERKEN
ŞİMDİ DE YENİ BİR ŞEKER OLAYI
Bir zamanlar bu millet “Ne Şamın şekeri, ne arabın yüzü “ derken şimdi
al başına bir şeker meselesi daha:
Bu sefer de eldeki şeker fabrikalarını satıp savıp, çeşitli sağlık
sorunlarına neden olan “Nişasta Bazlı Şeker” yemek zorunda kalmak gibi
bir durumla karşı karşıya geliyoruz.
14 Şeker fabrikamız satışa çıkarıldı.
Ne yapacağız?
-Cumhuriyet döneminin birikimi ve kuruldukları yörelerde sanayinin
simgesi olmuş anlı şanlı şeker fabrikalarımızın satılmasına mı yanalım?
-Bu fabrikalara şeker pancarı yetiştiren çiftçilerimizin, oralarda
çalışan fabrika işçisinin düşürüldüğü duruma mı?
-Hemen herkesin sakıncalı bulduğu, "aman dikkat" deyip üretimini
kısıtladığı ve “kanser yapar, kısırlık yapar, daha çok şeker hastası
yapar” diye endişelendiği nişasta bazlı şeker (NBŞ) yemekle karşı
karşıya kalıp sağlığımızdan olacağımıza mı
-Bulundukları kentlerin adeta birer “vaha”sı konumunda olan bu
fabrikaların arazilerine dikilecek heyula binaların çirkinliğiyle yok
olacak yeşil alanlarımıza mı?
*
Önce bu konu ile ilgili iki alıntı ve bir demeçten söz edelim:
1.
Nişasta Bazlı Şeker(NBŞ) işinin dünya çapında etkili ve "namlı" patronu
Amerika’lı Cargill firması 18 Ocak 2018’de bir rapor hazırlayıp veriyor
bizim hükümete:
“Şeker Piyasası, Mevcut Durum ve Değerlendirme Raporu”
Ve orada diyor ki:
“ Türkiye’de uygulanan mevcut sistem, pancar bazlı şeker üretimini
destekleyen ve nişasta bazlı şeker üretimini caydıran bir yapıya
sahiptir.
Söz konusu politika ile pancar çiftçisinin sosyal olarak desteklenmeye
çalışıldığı açıktır.
Ancak pancar, gerek kaynak kullanımı ve verim yapısı gerekse üretim
süreci açısından ekonomik etkinlik kayıplarını beraberinde
getirmektedir.”
……
“Yürürlükte olan mer’i mevzuat gereğince 30 Haziran’a kadar belirlenmiş
olması gereken kotaların Bakanlar Kurulumuzca belirlenmesi ve nişasta
bazlı şeker kotası artışının aynı kararnameye derç edilmesini talep
etmekteyiz.”
……
Ve özetle şu vurguları da yapıyor Rapor:
-Pancardan şeker yapan fabrikaların özelleştirilmesi,ekonominin büyüme
performansı üzerinde pozitif bir etki yapacak, 2023 yılına kadar 32.7
milyar liralık reel büyüme etkisi, yüzde 0.1 ila 0.04 puan arasında bir
reel büyüme hızı artışı sağlayacaktır.
-Özelleştirme sonrası verimlilik artışının da etkisiyle 2023 yılına
kadar toplam 184 bin 513 kişilik ilave istihdam artışı olacaktır.
-Bu dönüşümün ihracat katkısı 4 milyar dolar, kamuya vergi artışı
sayesinde sağlayacağı ilave kaynak 1.8 milyar lira olacaktır.
-Kotaların kaldırılması ve özelleştirme halinde şekerin kilogram fiyatı
3.3 liradan 2023 yılında 2.1 liraya düşecektir.
(Dikkat edilirse bu "tavsiyede" satılan fabrikaların bir daha
çalıştırılmaması söz konusudur. Özelleştirin derken tasfiye edin
denmektedir.)
2.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin yayınladığı bildiride ise
şöyle deniyor:
“İMF ve Dünya Bankası güdümlü tarım politikaları çiftçilerin tarlalarını
terk etmesine yol açmıştır.
Kotalar ve dış kaynaklı tarım politikaları, şeker pancarı üreten
çiftçimizi doğrudan etkilemiş ve 2003 yılında pancar eken çiftçi sayısı
460 binden 2016 yılında 105 bine gerilemiştir. Tarlalar boşalmış ve
tarım dışı amaçlı arazi kullanımları artmıştır.
Ayrıca, Şeker Kanunu ile yurtiçi pancar şekeri üretimimizin %10`u kadar
mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotası belirlenmiştir. Bu
kota 28 üye devlete sahip AB`de %5 ile sınırlandırılmıştır.
Diğer yandan Şeker Kanunu NBŞ üretiminde Bakanlar Kuruluna kotayı %50
artırma ve eksiltme yetkisi vermiştir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini
hemen her yıl %35 civarında NBŞ kotasını arttırma yönünde kullanmıştır.
Bu çerçevede Türkiye, AB`nin ürettiği NBŞ`in neredeyse yarısına yakın
bir miktarı tek başına üretmektedir.
Piyasaya yüksek miktarda NBŞ girişi şeker fabrikalarımızın üretim ve
satışlarını olumsuz etkilemiştir. "Türkşeker" 2005 yılına kadar
üretimini karlı bir şekilde sürdürürken 2006 yılında zarar etmiş, 2009
yılından itibaren ise sürekli zarar eden bir kurum haline gelmiştir.
Türkşeker 2016 yılında 76 milyon TL zarar etmiştir. Bu zararın
içerisinde 25 şeker fabrikasının yukarıda kısaca izah edilen nedenlerden
dolayı zararı 32 milyon TL`dir. Bunun yanında Özelleştirme Yüksek Kurulu
Kararı ile devredilen varlıkları da 31 milyon TL olarak kurumun borç
hanesine yazılmıştır.
Yeterli şeker pancarı temin edilemediği için 4 şeker fabrikası ise hiç
çalıştırılmamaktadır.
Bunlardan bir tanesi Ağrı şeker fabrikası olup kentin tek sanayi
tesisidir.
Türkşeker fabrikalarının işleme kapasiteleri karşılayacak şeker pancarı
bulamamaları ve sonucunda sürekli zarar ediyor hale gelmeleri personel
istihdamını da önemli düzeyde etkilemiştir.
2001/2002 yılları döneminde fabrikalarda istihdam edilen memur ve işçi
sayısı yaklaşık 19 bin kişiden 2016/2017 yıllarında 8 bin kişiye
gerileyerek yaklaşık %60 azalmıştır.
3.
Kamuoyu bu bilgilerle dalgalanınca Sayın Maliye Bakanımız çıkıp bir
açıklama yapıyor ve diyor ki:
“Şartnameye şeker fabrikalarında üretimin devam etmesini sağlayacak
hükümler koyduk.
“40 bin kere düşündük. …Şeker fabrikalarıyla ilgili çalışmaya
başladığımız ilk andan itibaren bu konunun tarafı olan herkes ile
görüştük."
… Şeker fabrikaları üretime devam edecek. Şeker pancarının da,
fabrikaların üretiminin de devam edeceği şekilde asgari 5 yıl boyunca
üretimi garanti edecek hükümler koyduk. …
Kamuda mı kalmak istiyor? O arkadaşlarımıza ister fabrikada çalışmaya
devam etsin, ister kamuda başka bir yere geçmek istesin biz
arkadaşlarımızın oradaki istihdam kazanımlarını ve güvencelerini de
şartnameye koyduk.
Geçici, sürekli işçilerimiz var. O kardeşlerimiz bugün isterlerse aynı
ildeki bir başka kamu kurumunda çalışabilirler. İsterlerse şeker
fabrikasında çalışmaya devam edecekler. Ne zaman isterlerse de kamuya
geri dönme haklarını veriyoruz onlara. Bunu da sağladık" …
…Şeker kritik, stratejik bir ürün.
Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ama bu ürünün stratejik
olması, bunun serbest piyasa ekonomisi içerisinde yapılamayacağı
anlamına gelmiyor. …Yani şöyle bir düşünce mi var; 'bunlar bu
fabrikaları alacaklar sırtlarına yükleyip bir yerlere götürecekler'
şeklinde.
Niye götürsün ki... "
*
Anılan Rapor ve Sayın Bakan’ın demeci oldukça detaylı ve dolayısıyla
burada kısaltarak vermek durumundayız ama konunun özeti şu:
Şeker fabrikalarımızın ve pancardan elde edilen şekerin rakibi Amerikan
devi firma, oturmuş bizim kalkınmamızdan istihdamımıza, dış ticaret
dengemizden vergi gelirlerimize kadar yararlı olacak(!) bir rapor
hazırlamış ve “satın fabrikaları, siz ekonominize zarar vermekten, biz
de bir rakipten kurtulalım“ diyor.
Oysa açıklıkla görülüyor ki, bu nişasta bazlı şeker denen bela bizim
memlekette giderek yayılıyor ve o yayıldıkça bizim pancar tarımımız da
tarımsal istihdamımız da kötüye gidiyor.
Şeker fabrikaları zararda denen rakam da, her türlü üvey evlat
muamelesine karşılık 2016’da 76 milyon lira olmuş. Bırakalım tarladan
koparılan 300 bin işçiyi bir kenara, bu arada 10 bin kadar fabrika
işçisi işsiz kalmış.
Bu zararı bölün işini kaybeden 10 bin işçiye, (76 milyon/10.000x12 ay=)
ayda sadece 633 lira düşer adam başına. Bütün sıkıntı bu mu? Peki biz
şimdi adam başına 633 lira vermekle 10 bin kişilik yeni bir istihdam
sahası açabiliyor muyuz?
Sayın Maliye Bakanı, bu fabrikaların stratejik önemde olduğunu, ama
satılmasına rağmen 5 yıl daha çalıştırılacağını söylüyor. Soralım hemen
o zaman; bunlar stratejikse neden ayda en fazla adam başı 633 lira
zarara dayanamayıp bunları elden çıkarıyoruz? Bunlar gerçekten geri
teknolojili, kar etme şansı yoksa neden “piyasa yatırımcıları” bunları
satın alacak da devlet yerine kendisi zarar etmeye niyetlenecek?
*
Rapordaki tavsiyelerden sonra bu ülkenin kurucusu büyük Atatürk’ün
sözünü bir kere daha hatırlayalım:
“Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların
planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte,
böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla
karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı
yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok
gerilemiş, daha çok düşmüştür.”
Şimdi ortalık ve konu bu kadar “şeker renk” iken siz ne dersiniz?
-Bizi kalkındırmaya(!) kafa yoran, raporlar hazırlayan nişastadan şeker
üreticisi dünya devi o firmanin kalkınmamız konusundaki tavsiyelerine mi
inanalım?
-Büyük deha Atatürk’ün o müthiş tesbitine odaklanıp bu toprağın
verimini, üretimini arttırmaya çalışan, çiftçisinin geçimine çözüm
getirme çabasındaki kendi ziraat mühendislerimize mi kulak asalım?
|
|