Şimdi al seçimlerden sonra öde kolaylığı

Bilirsiniz, piyasada bir malın peşin ve vadeli diye iki türlü fiyatı olur.

Aradaki farkın adı “faiz” ve “tahsilat riski”dir.
Satıcı peşin parası olmayan adama da mal satmak isterse, istenen vadeye göre önce peşin bedelinin faizini ekler; sonra bu parayı tahsilde ne kadar güvencesi olduğunu düşünerek fiyatına bir de “risk” primi yükler ve vadeli fiyatını bulur.
Vadeli fiyat her zaman peşin fiyattan pahalıdır.
Bu biçimde yükselen fiyatın “güzelleştirilmiş” ifadesi “ödeme kolaylığı”dır.
Adı kolaylıktır ama, uzun vadede düşünülürse, sürekli alışverişlerde peşin almaya yetmeyen ekonomik gücün pahalılaşmış olan vadeli fiyata yetmesi daha zordur.

Alıcı bunu anlar ya da anlamaz.
Tercihi böyle olunca hayat boyu hem mala hem krediye para öder durur.
Bunu geçelim.

***
Şimdi bunu siyasetçiler de uyguluyorlar.
Seçim havasına giren siyasetçi, bu memlekete ve seçmene ne kadar “çalışkan” ve “eser kazandıran” biri olduğunu göstermek ve beğeni kazanmak için gözle görülen her türlü yatırıma gaz veriyor.

Yapacak parası var mı?
Yok ama nasıl olsa bu işler borçla gelmiş borçla gidiyor ve ödemeler seçimden sonraya sarkıyor.
Şimdi harca, seçimden sonra öde!
Hem kredi verenler de durumu kavramışlar: Bir yıl ödemesiz, sonra da üç-beş-on yıla kadar sarkıtıyorlar.

Seçimi kazanırsa buna değer, kazanamazsa zaten nasıl ödeneceğini yeni gelen iktidar düşünecek.
Böyle kolaylık da doğrusu dostlar başına.
Gelsin seçim yatırımları, göstermelik harcamalar…
Ne kadar da sihirli bir formül değil mi: “Şimdi al, sonra düşün”

***
Yerel yönetimleri başta olmak üzere, iktidarın tarzıda bu olmalı ki çoğunluğu kendisinde olan belediyelerin İSKİ, İETT, EGO gibi “bağlı kuruluşlar”la birlikte, ama iştiraki olan şirketlerinki hariç toplam borcu 2009 sonu itibariyle 48,9 milyar lirayı bulmuştur.

Bu rakam 2008 sonunda 43,6 milyar liraydı.
Sadece son yıldaki artış 5,3 milyar liradır.
Yine bu rakam İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2009 yılı gelir toplamından bir milyar lira ya da yüzde yirmi beş daha fazladır.

***
Peki bu bir yılda Türkiye’deki belediyelerin gelirlerinde -bunca satmaya savmaya rağmen- böyle bir artış var mıdır?
Maalesef hayır.
Yine 2008 ve 2009 yılsonlarını bir birleriyle kıyaslarsak:

Tüm belediye ve bağlı kuruluşlarının 2008 yılı gelirleri 31,7 milyar lira iken 2009 yılında 2,4 milyar lira artarak 34,1 milyar lira olmuştur.
Bir başka karşılaştırma yaparsak, Türkiye’deki tüm belediyeler ve bağlı kuruluşlarının 2009 yılı sonundaki borçları, 2009 yılındaki gelirlerinin yüzde 143’ü, yani yaklaşık bir yıllık gelirlerinin bir buçuk katına ulaşmıştır.
Sadece 2009 yılı için bu borçlara 1,4 milyar lira faiz ödenmiştir.

Buna göre köylü, şehirli, varsıl, yoksul hiç ayırmadan Türkiye’de her dört kişilik aileye yılda 80 lira (eski parayla seksen milyon) faiz yükü düşmektedir.
Bu pay, büyükşehirlerde yaşayan aileler için 133 liradır.

Şimdi, yaklaşan referandum ve ardından gelecek seçimler dolayısıyla “seçim ekonomisi” tekrar işlemeye başlayacak, bu rakamların yükselişi biraz daha ivme kazanacaktır.

Harcayan ve “siz her şeye layıksınız” diye gaz vererek, bu gün çok iyi şeyler yaptığını söyleyerek caka satanlar kim?, bunun bedelini seçim sonrası ödeyecek olanlar kimlerdir acaba?

Onlar, bu “gelir yorganı”mızın dışına taşan “ben parayı nerden nerden bulur yatırımımı yaparım” ayaklarını bir şey sanan ve sonunda, çıkan faturaları “yine mi zam?” diye bağıra çağıra ödemek zorunda kalan biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları değil mi?

Hem de;
Adam başına şu kadar düşen milli gelirimizle demiyorum; o başka bir hesap;
Ürünü tarlada bıraktıran zirai düzenimizde,
Esnaf başına düşen ve artmayan, hatta giderek gerileyen gelirimizle,
İşsiz başına düşen “olmayan gelir”imizle,
Emekli başına düşen ve ancak “simit parası ile ölçülen maaş artışımızla!

Bakın şimdi İstanbul’lular için daha seçimler olmadan yeni bir kısım ödemenin ucu göründü bile:

“Ak”billerimiz onar lira karşılığında şekil değiştirip kart haline geliyor.
Proje tamamlandığında kullanıcı sayısının 7 milyona ulaşacağı beklendiği “beyan edilen” bu değişikliğin İstanbul’lular için “hediye”si 70 milyon liracık.

Yani şu; lükstür,çok pahalıya alındı dediğimiz ve İstanbul yokuşlarında zorlanması ile ünlü Phileas otobüslerin tamamına verilen para kadar bir şey.
Her neyse, demek ki bize kullandırılan “ödeme kolaylıkları”na bir tanesi daha ekleniyor.
Ha pahalı otobüsler almışız, ha “Ak”bili bırakıp yeni kartlar.
Hepimize kolay gelsin!