|
Sosyal
demokraside kaynak nereden bulunur?
Şunu açıkça
söyleyelim: Burada yazılanlar sadece yazarının fikridir ve onu bağlar.
Yazan kişi düşüncelerini açıklarken başkalarından yararlanmamış mıdır ki
onun fikri olsun diye sorarsanız, bu doğru bir sorudur. Her konuda olduğu
gibi bu konularda da fikir ileri sürenlerin, daha öncelerden, yani bilgi
sahibi olmaları sırasında mutlaka kimi kurum ve kişilerden öğrendikleri bazı
şeyler vardır. Ama konumuz herhangi bir yazıda ileri sürülen düşüncelerin
“sorumluluğunu” taşımaksa, elbette ki bunları kendi imzasıyla topluma
sunanlar yazıp söylediklerinin sorumluluğunu da kendileri üstlenmek
durumundadırlar.
***
Sosyal demokrat düşüncenin gerçekleştirmek istediği değişime, o toplumun en
alt katmanlarının yani yoksulların ve işsizlerin durumunu düzeltmekten
başlamak istemesi, uygulayıcıların kendilerinin benimsemiş oldukları
öncelikleri değil, sosyal demokrasinin tanımı gereğidir.
Bilimsel olarak bakıldığında “Sosyal demokratlar” ile “Sadece demokratlar”
şu iki konuda önemli bir biçimde birlerinden ayrılırlar: “İcraatlarını hangi
kaynaklardan sağlayacakları” ve “yönettikleri kaynakları nasıl
dağıtacakları”
Sade veya sadece demokratlar, toplumdaki güç dengesi, daha doğrusu güç
dengesizliğini bu dünyanın tabii düzeni sayarlar ve dolayısıyla, kaynak
sağlama konusunda yürüyen düzeni değiştirecek herhangi bir ayrımcılık
yapmazlar. Güçlü güçsüz ayırımı yapmadan “herkes”in yani ekonomik olarak
güçlü olmayanlar da dâhil, tüm toplumun kamu harcamalarında üzerine düşeni
yapmaları gerektiğini kabul ederler.
Örneğin, herkesçe bilinen bir vergi olan KDV başta olmak üzere, kazananı
kazanmayanı ayırt etmeyen o dolaylı vergilerin genel vergi gelirleri içinde
yüzde seksen ağırlıkta olmasını, yani kamusal yüklerin zengin fakir demeden
herkese eşit yüklenmesini olağan işlerden görürler. Böylece alt gelir
gurupları “herkes” gibi vergilenmekten dolayı zararlı çıkarlar.
Sıra o “herkesten” toplanan kaynakların nasıl dağıtılacağına gelince ise
sistemin özü “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” olduğundan ve “biz
zengini severiz” iltifatından, bir zamanların “her mahallede bir milyoner
yaratacağız” ifadelerinden de hatırlanacağı gibi, güç ve güçlüden yana
olduğu için, kaynak dağıtımında aslan payı daima üst gelir guruplarına
giderken, alt gelir guruplarına, ancak seçim endişesiyle ve boğaz tokluğu
düzeyinde bir pay verilir.
Bu pay da hiçbir zaman ülkedeki yaygın yoksulluğu kaldıracak düzeyde
olamadığı gibi yoksulluğun genişlemesini dahi önleyemez.
Hesap ortadadır bir iktidar yoksulluğu kaldıracak düzeyde pay dağıtıyor
olsa, zaten “sade demokrat” değil iyi kötü “sosyal demokrat” sayılır.
Temeli kollektivist olmayan,yani devletçi olmayan ekonomilerde, yani “piyasa
ekonomileri”nde, devletin ana gelir kaynağı vergilerdir.
Dolayısıyla icraatın da.
Daha da açık söyleyelim, biz şunu yapacağız, şunu vereceğiz demenin de…
Vergi kaynağına, mülk gelirleri dediğimiz kamuya ait malların, kamu
kurumlarının gelirleri de eklenebilir ama yapacağımız yorum açısından sonuç
değişmeyecektir.
Biz kolay anlaşılabilir olması için şimdilik o detaya girmeyeceğiz.
Vergiler yetmeyince yapılan borçlanmaları da bir kenara ayırıyoruz.
Çünkü alınan borçlar da, belki bir dönem sonraya ötelenecek ama sonunda yine
toplanan vergilerle ve üstelik faiziyle birlikte geri ödenecektir.
***
Sade demokratların da, sosyal demokratların da icraattaki kaynağı sonuçta
vergi gelirleri olduğuna göre, artık “siz iktidara gelince kaynağı nereden
bulacaksınız?” diye sorulan soruların net cevabının her zaman bir tane
olduğunu kabul etmek gerekir. O cevap ta şudur: tabii ki yeni bir anlayışa
göre toplanacak vergilerden!
Burada, o sorunun arkasından gelecek olan “Hayır efendim bizim
toplayamadığımız vergileri yani bulamadığımız kaynağı siz nasıl
toplayacaksınız” biçimindeki olası itirazın altında yatan, aslında “siz
böyle bir vergiyi toplayamaz, dolayısıyla toplanamayan parayla da yoksulluğu
ortadan kaldıramazsınız” dır.
İşte bu mantıkla yaptığımız analizde, sosyal demokrat icraatın mali kaynağı,
“sade demokrasi” iktidarlarının yapamadığı ve aslında pek taraftarı da
olmadıkları vergileme düzeninin yeni bir düzene kavuşturulmasıdır.
Bu kolay bir iş midir?
Hayır.
Ama sosyal demokratlıktaki başarının ölçüsü de sadece budur.
İşe buradan başlanmadıkça, sosyal demokrat kaynak dağılımı ya da politik
deyimiyle yoksulluğu bitirecek, işsizliği giderecek söylemlerin “kaynak”
tarafı daima belirsiz kalır.
Buradaki belirsizliğin anlamının, “icraattaki belirsizlik” olacağı açıktır.
İşte bu nedenlerden dolayı, sosyal demokratların iktidar hazırlığında,
gelecekteki iktidarlarının paylaşımda ne kadar adaletçi olacağı, yoksulluğu
kaldırmaya ne kadar azimli olduğu anlatılmaya çalışılırken, aynı anda -ve
doğal olarak da partinin mutfağında- bu kaynak konusunun nasıl çözümleneceği
çalışmalarının yapılması gereklidir.
***
Bu arada, sık sık ileri sürülen vergi kayıp ve kaçağının önleneceği iddiası,
tek başına, ilerideki iktidar sırasında sosyal demokrat bir icraata kaynak
sağlamanın çözümü olabilecek bir vergi sistemi değildir.
Kayıp ve kaçağın önlenmesi konusu, olsa olsa doğru ya da yanlış kurgulanmış
olan kamu gelirleri, özellikle de vergi politikasının polisiye tarafıdır.
Dolayısıyla vergi yükünün dağılımında sosyal demokratça bir politika
belirlenmemişse, kayıp ve kaçaklar sıkı denetimle önlenebilse bile buradan
elde edilecek gelir fazlasıyla sosyal demokrat politikanın amacına ulaşılmış
olunmayacaktır.
Şu ya da bu kesimin yararına tercih edilmiş olan vergi sisteminde görülen
uygulama bozuklukları yani kayıp ve kaçak, yönetimin kendi koyduğu vergi
politikasındaki başarısızlığı, hâkimiyetsizliğidir. Bir ekonomide kamunun
piyasaya hâkimiyeti yetersiz kalıyorsa, tercih ettiği sistem ne olursa olsun
kayıp ve kaçak olacaktır. Sosyal demokrasiye uymayan ve alt gelir
guruplarını ezen bir vergi politikasında etkinliğiniz ne kadar artarsa, bu
çarpıklık da o kadar etkili olacaktır.
***
Sonuç olarak, vergi gelirlerinin, daha açıkçası sosyal demokrat icraatın tek
ve sağlam kaynağı, mevcut uygulamalardaki kayıp ve kaçağı önlemek değil,
emek dışı kazançlar ve üretim dışı serveti vergilendiren yeni bir sistemin
kayıp ve kaçaksız uygulanabilmesidir.
Bu uygulama aynı zamanda genel uygulamalardaki başarının da anahtarıdır
|
|