Bizde benzin ne kadar pahalı”
demenin ucuz muhalifliği üzerine


Durum malum:
Milletin tabanı yandı ya…
“Ver tepkiyi, gör etkiyi…”
Ve maşallah, hiç ummadığımız ağızlarda bile aynı nakarat:
“Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz. Bir bak Almanın asgari ücretiyle kaç litre benzin alınıyor, bizimkiyle kaç litre…”
Dikkat edilirse "hedef gösterilen" bizdeki asgari ücretten ziyade benzin üzerindeki zam.
Yani isteniyor ki benzin bir ucuzlatılsın bir ucuzlatılsın da asgari ücretliler bile almanlar kadar ucuza araba kullansın.
Yahu tamam, iş yeterince sarpa sarmış ama senin bu işten çıkman için öncelikle neyin ne olduğunu görebilmen, sonra da ona göre gerekli tepkiyi gösterip çözüm istemen gerekmez mi?
Ama maalesef bu işte de sap ile saman karıştığı için insanlar yedikleri golün nereden geldiğini bilemeyip çoğu zaman “yel değirmenlerine” bayrak açmış durumdalar.
*
Hadi çok basitinden ve örnekler üzerinden anlatmaya çalışalım:
Bir kere “pahalılık” ile "satın alma gücündeki yetersizlik"in Türkçesi olan “fakirlik” çok farklı şeyler.
Ve asıl isyan edilecek, neden böyle denecek olan şey; kişiye bir şeyin pahalı gelmesinden çok kendi fakirliği olmalı.
Sonunda işi benzine falan bağlayacağız ama önce daha başka örneklerden başlamak lazım:
Domates mesela…
Diyelim ki bunun çiftçiye maliyeti, nakliyesi, dükkân kirası, makul bir kazancı falan hepsine bir toplam çektiğiniz zaman bu gün için kilosu 40 lira.
“Olur mu böyle şey” diyorsunuz, bakıyorsunuz ki “evet, neresinden baksanız fiyatı bu”.
Gelelim size…
Parası olan kilo kilo alıp yiyor da, sizin cebinizde ona bu kadar verecek para yok.
Şimdi böyle bir durumda tepki göstereceğiniz -hadi sizden yana ağırlık koyalım- “kahredeceğiniz durum”, acaba domatesin pahalılığı mıdır yoksa sizin parasızlığınız, fakirliğiniz yada teknik ifadesi ile “satın alma gücünüzdeki kifayetsizlik” mi?
Cevabı için iki seçeneğiniz var:
Birincisi, “bu domatesçiyi asmalı kardeşim, ne bu fiyat? Neden yine şu kadar zam yapmış” demek,
İkincisi ise, “yahu şunun şurasında bir kilo domates alırken bile param yetmiyor, niye ben kazanamıyorum, niye maaşım düşük, niye ekonomik gücüm yok!” düşüncesi.
Geliriniz düşükse, elinize geçen para size sıradan bir pazar alışverişinde bile yetmiyorsa, siz şimdi domates satan pazarcıya ya da manava mı yüklenmelisiniz bu durumda yoksa sizi bu fakru zarurete mahkum edenlere mi?
Tabii ki bu ikincisine…
Çünkü bu domatesin makul piyasa fiyatı budur ama sizde bunu alacak güç yok.
Şimdi gelelim şu herkesin dilindeki “pahalı benzin” meselesine…
Bilirsiniz, şu benzin denen zıkkım her seçimde bol bol petrol bulmamıza rağmen, kullanmaya gelince “dışarıdan ithal”dir.
Genellikle de Rustan, Acemden, Araptan çil çil dolar karşılığı satın alınır.
Aynen pazarda satılan domates gibi bunun da bir ithal maliyeti, bir nakliyesi, bir servis gideri ve kar payı ile birlikte bir “pazarlama maliyeti” vardır.
İşte bu maliyetin üzerine de devletler icraatlarını sürdürebilmek gerekçesiyle, pek çok tüketim malı için yaptıkları gibi bir miktar “vergi” koyarlar. Bunun adı ÖTV’dir, KDV’dir falan filan…
Şimdi bu konuyu daha iyi anlayabilmek için “varsayalım ki” bu benzinin litre maliyeti pompacıya kadar 1 dolara geliyor ve devlet de bunun üzerine ne ÖTV ne KDV hiçbir vergi koymuyor…
Ne güzel değil mi? Devlet vergi koymayınca pahalılık da olmamalı denecektir.
Bu durumda, devlet araya girip ithal benzini hiç pahalılaştırmadığı durumda fiyatı 1 dolardır değil mi?
Ve siz benzini o 1 doların karşılığı olan 27 liraya alacaksınız ama bütçeniz -aynen domates işinde olduğu gibi- bunu almaya yetmiyor ya da almaya kalksanız bile sızlanıyorsanız; şimdi şu karşılaştığınız durum o malın pahalılığı mıdır yoksa sizin "parasızlığınız" mı?
Tabii ki parasızlığınız.
Şimdi bir adım daha atalım…
Şeytan kulağına kurşun, diyelim ki bir gün bizim TL daha da değer kaybetti ve o doların karşılığı 27 liradan 40 liraya çıktı.
Ve satın almada daha da sıkıntıya düştünüz…
Peki şimdi düşünelim bakalım: 27 lirayken zorlandığınız ama kur 40 lira olunca yanına bile yaklaşamadığınızda, bu bedeli ödeyemediğinizde sizce benzin mi pahalılanmıştır yoksa liradaki ermeyle sizin satın alma gücünüz mü düşmüştür?
Tabii ki satın alma gücünüz düşmüştür ve sizin şikayet edeceğiniz konu benzinin pahalıya satıldığı değil, sizin elinizdeki paranın, gelirinizin satın alma gücünün düşmesidir.
Böyle bir durumda kime kızarsınız mesela?
Petrolü herkesle birlikte size de piyasa fiyatından satan araba, rusa, aceme mi yoksa memleketin ekonomisini idare edenlere mi?
*
Bakın, Dünya benzin fiyatları aşağıda verdiğimiz linkte(*) de görüleceği üzere her hafta yeniden ilan edilir.
Bu listeye baktığınızda, (ve özellikle sayfanın üst kısmındaki açıklamayı okuyunca) görürsünüz ki, Türkiye, üzerinden bu kadar da vergi almasına rağmen tüketiciye yine de pek çok ülkeden daha düşük fiyatla yani üzerine diğerleri kadar vergi koymadan satan ülkelerdendir.
Ama biz, kendi ekonomimizin durumu, paramızın dünya paraları arasındaki müthiş düşüşü dolayısıyla hep “Niye bizde benzin bu kadar pahalı” deriz de bu işin “niye”si konusunda pek fazla düşünmeyiz.
*
Sözünü ettiğimiz listede, kendi petrolünü çıkarıp kullanan ülkeler dışındaki bütün ülkeler petrolü dünya piyasasından yaklaşık aynı maliyetlerle alırlar. Üzerine bir miktar vergi koyarlar ve satarlar.
Burada pahalılık yaratma konusunda hükümeti sorgulamamızı gerektiren şey petrolün herkesle aynı olan maliyeti değil, üzerine eklenen vergilerdir değil mi? Ama her şey ortada ki, Türkiye benzini diğerlerinden daha düşük vergiliyor. Buna karşılık fakirleşme o kadar hızlı ki, kitleler bu fakirleşmeyi kendine konduramayıp faturayı yetişemediği benzin fiyatlarına kesiyor.
*
Şimdi yine başa dönelim:
Diyelim ki pazarda domates 40 lira ve bu, haklı-makul bir fiyat. Üstelik üzerinde devletin ÖTV-KDV’si de yok… Pazarcıya dönüp “bana bu kadar pahalı satamazsın benim asgari ücretim düşük, dolayısıyla satın alma gücüm de düşük, şimdi bana herkesten ucuza ver” diyebilir misiniz?
Arap'a "Ya haci, bizde asgari ücret mafiş, Almanya da değiliz, sen var bize ucuz petrol satmak" denebilir mi?
Ama anlı şanlı insanlar söylüyor işte "Biz almanyayla bir miyiz, bizde benzin asgari ücrete uygun olmalı" diye.
Hadi bir örnek daha; dünyada gıda fiyatları düşerken bizde “bize” neden el yakacak kadar yüksek görünüyor?
Bırakalım domatesi, benzini bir kenara; bakın şu dövizci tabelalarına; bizim TL’miz çakılı topçu gibi yerinde dururuken şu yetmişikibuçuk milletin parası da mı pahalılanıyor da alamıyoruz?
Efendim?
Aman sakın bu sefer de “pahalılığı yaratan dövizcidir, kabzımaldır, markettir” “benim gelirimde bir sorun yok” hele bunlar bir ucuzlatılsın her şey düzelecek falan demeyin.
Onların fiyatları inmez, zaten ne zamandır yerlerinde duruyorlar.
Ama fiyatlarına yetişebilmeniz için sizin çıkmanız lazım.
Bırakın kabahati “pahalılığa” bağlamayı ucuz siyaset yapanlarla rüzgârın estiği yönde konuşanlar söylesin.
Fakirseniz tabii ki size her şey pahalı gelir.
Siz gelin bu eko-politiğin memleketi neden bu hallere düşürdüğünü düşünün, gücünüz varsa asıl ona karşı çıkın.
--------------
(*) Dünyada benzin fiyatları
https://tr.globalpetrolprices.com/gasoline_prices/