Laleler… Ah o Laleler
Bu günlerde “Laleler… laleler” dendikçe aklıma nedense hemen Azerbaycanlı
ozan “Talman Hacıyev”in ünlü türküsü geliyor:
Heyalımdan neler gelib ne geçer…
Benzeyir çemende köze laleler
1918 yılında Azerbaycan işgal altındadır. Enver Paşa’nın üvey kardeşi Nuri
Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu uzun bir yolculuktan sonra kendisini
hasretle bekleyen Bakü’ye varır ve ermeni işgaline son verir.
Bu arada çok kan dökülür. Bakü’deki şehitlikte halen o ordumuzdan 1130 şehit
yatar.
Laleler türküsünün laleleri de aslında başları kırmızı fesli Osmanlı
askerleridir.
İşin bu tarafı ile ne kadar ilgilidir bilemiyorum ama, internetteki
sitesinden öğrendiğim kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Kadir Topbaş’a ilham Hollanda’da gelmiş. Sayın Başkan, Amsterdam’a
altı yıl önce yaptığı bir gezide oradaki çiçek mezatı salonunu ziyaret
ettiğini ve laleyi İstanbul’a yeniden getirmeye karar verdiğini söylemiş.
Hayat ne kadar enteresan değil mi?
Lale bildiğimiz lale.
Amsterdam’da mezattaki çiçek
Osmanlı’da saltanat, zevk ve safa devrinin simgesi,
Azerbaycan’da vatan kurtarmaya gelip de orada şehit olan Türk askerinin
kırmızı fesi.
Demek ki her şey içinde bulunulan duruma göre çok değişik anlamlar
kazanabiliyor.
O zaman gelelim 1918 yılından bu güne.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (henüz rakamlarına ulaşamadığımız 24+2
şirketininkileri hariç) 2009 yılı sonu itibariyle borcu 9 milyar liradır.
(Eski parayla dokuz katrilyon)
Böyle bir borç altında nasıl “lale devri”ne öykünülür bilemem ama kaba fakat
insaflı bir hesapla böyle bir paranın yıllık maliyetinin yüzde on olduğu
düşünüldüğünde, bunun finansman yükünün de yılda 900 milyon lira (Eski
parayla 900 trilyon) olduğunu hesaplamak mümkündür.
İsterseniz daha anlaşılır olsun diye günlüğe dönelim:
Yani kabaca, günlük faizi 2,5 trilyon lira.
Yine Belediyenin internet sitesindeki bilgilerden öğrendiğimiz kadarıyla bu
yıl lale dikim maliyeti 1.488.000 lira imiş. (Eski parayla 1,5 trilyon lira)
Bu lalelerin (9.300.000 adet) dikildiği alanı kabaca hesaplarsak, o da her
on santime bir lale hesabıyla tüm İstanbul sathında 93 dönüm ya da 93.000
metrekaredir.
Şimdi gelin başka bir hesap yapalım.
Bilindiği gibi laleler bu mevsimde dikilir ve dikildikten sonraki ortalama
ömrü 30-40 gündür.
Demek ki aynı yerlere
Mayıs ayına kadar bir tertip çiçek ekiliyor,
lale mevsimi gelince onlar sökülüp yerine lale dikiliyor,
lalelerin ömrü olan kırk gün geçtiğinde yerine yeniden başka çiçek ekiliyor.
Her bir tertipte 1,5 trilyondan… yaptı mı size her yıl 4,5 trilyon…
Tamam, lale güzeldir, Osmanlıda “çok keyifli” bir dönemi anlatır da, kırk
günlük ömürlü lale yerine bir yıllık süs bitkileri dikip her yıl o fazladan
ödenen üç trilyonu Amsterdam’da ayaküstü aklınıza gelen işe harcamasaydınız,
bu borç yükü altında ezilip ikide bir, bir başka servetini elden çıkarmak
zorunda kalan o gözbebeğimiz İstanbul için daha da hesaplı işler yapsaydınız
olmaz mıydı acaba?
Ama bize ve bu Şehr-i İstanbul’a da böylesi yakışır diye söylediğinizi duyar
gibiyim…
Bırakın duygularınızı bir yana, şöyle gerçekçi bir hesap yapın: lale
ektiğiniz yerlerin tüm alanı 93.000 metrekare (Dubaili Emir El Makdum’a
satılmak istenen İETT arsasının sadece iki katı alan) iken İstanbul’un tam
5.712.000.000 metrekare yani lale ektiğiniz alanın 61.419 katı olduğunu göz
önüne getirin.
Sonra bu şehrin, Avrupa’nın 30 büyük şehri arasında “çevre yönetimi”
açısından sondan ikinci yani 29. sırada olduğu konusunda ciddi bir
uluslararası raporunun bulunduğunu, bunu da cümle âlemin öğrendiğini ya da
öğreneceğini bilin (bundan ilerideki bir yazımızda söz edeceğiz)
İsterseniz daha sonra da bu şehre hangi maliyetlerle neler yaptığınızı
halkımızın takdirine bırakalım.
Ha bu arada 13-15 Nisanda Dünya Lale Zirvesi için Amerika’ya gidip yapılacak
sunumunuz da hayırlara vesile olsun.
Sizi mutlaka orada görmek istiyorlardır.
Ne demiş ozan Talman Hacıyev:
Meylim üzündeki gara haldadır
Hicranın elacı ilk vüsaldadır
Ne vahdır aşığın gözü yoldadır
Bir gonağ gelesiz bize laleler
Minik sözlük:
Meylim: eğilimim
Üzündeki: yüzündeki
Vüsal: buluşma, kavuşma
Elac:ilaç
Gara:kara
Hal:hal
Ne vahdır: bir süredir
Gonağ gelesiz: misafir gelin
Heyal:hayal
Benzeyir:benziyor
Çemen:çimen, kır
Köz:ateş, kor |