Dün gece dehşet bir rüya gördüm
Biraz
daha yaşlanmış olmalıyım.
Salondaki video sisteminin kamerası bizi gösterdiğinde tepemin oldukça
açılmış olduğunu farkediyorum. Turkey Business Men Association (TBMA)
toplantısındaymışız. İngilizce bilmeyenler için söyleyeyim, Türkiye
İşadamları Derneği yani şimdiki TUSİAD gibi bir anlama geliyor.
Bir kuyudan geçerek içine girilen, nedense yeraltına yapılmış ama müthiş
görkemli bir salondayız.
Tepeden, yeryüzünde günlük telaşları içinde koşuşturan halkın ayak sesleri
duyuluyor. Delegeler bir süre sonra yapacağı konuşmasıyla toplantıyı açacak
olan başbakanımızı merakla bekliyorlar. Merakın büyük olma nedeni,
önümüzdeki yıl uygulanacak ekonomik programı belirleyecek olan kişi ve
ekibinin bu toplantıda açıklanacak olması diyorlar.
Yanımdaki siyahi delegeyle her nasılsa anlamadığım bir dilde ve bazen el kol
hareketlerinin yardımıyla konuşuyoruz yanlış anlamadımsa, içinde
bulunduğumuz yıl ingilizlerin dönemi imiş. Bana, üst üste görev yapılmasına
karşıyız, bence bu yıl almanlara dönülmeli diyor.
Sonra birden sayın başbakanın, yanında isimlerini sonradan öğrendiğim Mr.
Hamsey ve Mr.Dubai ile birlikte içeri girdiğini görüyorum. Bizimkine pek
benzemiyor ama yanımdakiler evet evet, kendisi bizim başbakan dediler.
Yan taraftan birileri Mr.Hamsey’in soyadının bir zamanlar Hamsi olduğunu
söylüyorlar.
Yabancılarla ortak olunca onlar rahat telaffuz etsinler diye değiştirmiş.
Coşkulu ama fazla abartmadan alkışlanıyorlar.
Salondaki dev ekrana yansıyan video gösterisinde üzerindeki dokuz muhteşem
köprüsüyle İstanbul Boğazı gösteriliyor. Fonda bir marş çalınıyor. Şimdi
“Kaç kere geçtik köprülerle asyadan avrupaya on yılda, bakın daha neler
göreceksiniz bu son yılda ” gibisinden sözlerini anımsayabiliyorum.
Ekranın altında bu sözlerin ingilizcesi bant halinde geçiyor. Demek ki bu
gurur vesilelerimizi ve coşkumuzu yabancıların da anlamasını istemişler
diyorum.
Derken Başbakan kürsüye çıkıyor ve birkaç dilde salonu selamlıyor.
Bu selamlama sırasında “MOSSİAD” yani Moslem Sanayici ve İşadamları Derneği
üyelerininde salonda olduğunu farkediyorum.
Sayın Başbakan konuya girerken ülkeye yabancı sermayenin gösterdiği
teveccühten sözediyor ve rakamlar veriyor.. biliyor musunuz diyor, bir
zamanlar bir elin parmaklarını geçmezken şimdi ekonomimizde en büyük 500
şirketin 445 tanesi bu yabancı sermayedendir, TBMA’nın yönetim kurulunun
tamamı bize teveccüh gösteren, bize istihdam getiren, ihracatımızı patlatan
yabancı sermaye sahiplerinden oluşmaktadır.
Bu onların bize olan güveninin göstergesidir.
Ülkeye yabancı sermayenin deneyimini, gücünü, ileri görüşlülüğünü biz
getirdik. Şimdi onların katkılarıyla, önümüzdeki yıl ekonomide neler
yapılması gerektiğini planlayacağız.
Özelleştirmede evelallah görevimizi neredeyse tamamladık gibi.
Devletin ve milletin üzerine yük olan ne varsa hepsini sırtımızdan attık,
onların hepsini modern işletmeler haline getirdik. Buradan soruyorum,
yediğiniz ekmek şimdi daha güzel, içtiğiniz su şimdi daha berrak değil mi?
Sabah işe giden vatan evlatları yeni ulaşım imkanlarımızla batılı
ekonomilerde olduğu gibi en fazla yarım saat içinde organize sanayi
bölgelerindeki tezgahlarının başında olmuyorlar mı? Şirketi Şehriye
vapurları belki biraz pahalı ama şimdi daha iyi servis sunmuyor mu?
İnsanlarımız layık oldukları iyi şeylere kavuşmadı mı? İsteyen uçağa
atladığı gibi Kanarya adalarındaki sayfiyesine uçabilmiyor mu?
Eskiden devlet dairelerinde biriken, kuyruk olan insanlarımızın sıkıntısı
kaldı mı? Biz o devlet dairelerini de oralara işi düşenlerin sayısını da
küçültmedik mi?
Etrafımızdaki ülkelerle sıkıntımız kaldı mı? win win dedik, sen de kazan biz
de kazanalım dedik, sorunları ortadan kaldırmadık mı?
Yine buradan soruyorum, hep birlikte istihdamı çözmedik mi? Bu salonda
toplanan sizler, şimdi halkımızın yüzde doksanını siz çalıştırmıyor musunuz?
Onlara iş veren siz değil misiniz?
Değerli işadamlarımız… Ülkemizin değerli işadamları, inanıyorum ve size
güveniyorum ki önümüzdeki yılda bu vatanın kalkınmasının, dünyanın sayılı
ekonomileri arasına girebilmesinin adımlarını yine siz atacaksınız. Halkım
adına sizlere güveniyor ve burada aranızda yapacağınız yararlı
değerendirmelerde başarılar diliyor, bu arada bizim her zaman arkasında
olduğumuz garip gurebayı da ihmal etmeyeceğinizi umuyorum.
En son başbakanın alkışlar arasında yerine geçerken olan sahneyi
hatırlıyorum. Otururken parmağını bana doğru uzatıp “sen de, senin gibiler
de bir gün anlayacaksınız bunları” diyordu.
Aman allahım, o ne rüyaydı.
Kan ter içinde uyandım ve bunun sadece bir rüya olduğundan, şimdi nerede
olduğumdan emin olmak için doğru pencereye koşup önce dışarıya, sonra
banyodaki aynaya baktım.
Ohh, neyse ki değişen hiç bir şey yokmuş.
Hayırdır inşallah dedim kendi kendime.
Anladığım kadarıyla, gün boyunca aç acına koşturup akşam geç saatlerde
katıldığım resmi davette ikram edilen o köfteleri hazmedememiş olacağım.
Lanet olsun, bir daha böyle hazmı zor şeylere özenmeyeceğim dedim kendi
kendime.
Şehir uyanmamıştı.
Yeni açılan hiper marketin personel aracı henüz köşede bekliyordu.
Demek ki saat daha altıbuçuk olmadı dedim.
Tekrar yatmadım artık bu saatten sonra uyunmaz dedim, giyindim.
Gün içinde yapmam gereken bir sürü işim olacaktı.
|