|
"Gayrimenkul sertifikası" üzerine farklı düşünceler ve
kuşları simitle beslemek
Ekmek ya da simitle kuşları beslediniz mi hiç?
Besledinizse iyi bilirsiniz; kuşların, önlerine atılanları ufacık
gagalarıyla yakalayıp yutabilmeleri için elinizdeki ekmeği, ya da simiti
küçük küçük parçalara ayırmanız gerekir.
Başka türlü yiyemezler, yediremezsiniz; “gaga”ları küçüktür çünkü.
Çoğu insan için hayatının yatırımı denebilecek gayrımenkul edinmelerinde
de aynı durum doğdu son zamanda farkındaysanız.
Birkaç gün öncesi, iktidar “hadi gene iyisiniz” der gibi bir müjde(!)
Verdi:
“Gayrı menkul yani “ev, daire” almaya gücü yetmeyenler artık onun yerine
“sertifika”sını alabilecekler!"
Yani “metrekare” “metrekare” ev.
Peki, şu kadar metrekarelik de olsa siz o sertifikanın üzerine
oturabilir ya da içinde yatabilir misiniz?
Hayır...
Bana yukarıdaki durumu anımsatan bu “müjde”nin birkaç detayı da şöyle:
-Tamamını almaya paranız yetmese (ki yetmiyor), belirli bir payını
alabileceksiniz.
-Böylece sizin şimdi “ödeyemediğiniz” o yüksel bedeli taksit taksit
ödeyebileceksiniz.
-Biriktirdiğiniz sertifikalar bir süre sonra, o satılan gayrı menkulün
tamamını almaya yetiyorsa bu birikiminizle onu alabilirsiniz.
-Dilerseniz bu sertifikaları başkalarına satabilirsiniz de.
Özetle şöyle deniyordu “satır aralarında”:
-“Konut piyasasında büyük bir durgunluk var, artık halkımızın geliri
bunları almaya yetmiyor.
-Biz “yabancılara kolaylık gösterelim, yanında bir de vatandaşlık falan
verip özendirelim de alsınlar” da dedik ama günün koşullarında o da bir
yere kadar.
-Dolayısıyla konutta, daha doğrusunu söyleyelim; aslında “müteahhitlik
sektöründe” sıkıntı var.
-Tabii müteahhitlerimizin sıkıntılarıyla sıkılmak durumunda olanlarda
da.
-Bu sıkıntının aşılması için son yıllarda kamu inşaatlarını arttırdık
yetmedi. Ucuz arsalar, olmadık imar izinleri verdik yetmedi.
Bütün bunlar da bir yere kadar çözüm oluyordu tabii.
-Sonra bankaları yirmi yıl vadeli kredi vermeye “davet ettik” yetmedi.
-Bu işi bir şekilde çözemezsek önce müteahhitlik sektörü çökecekti sonra
da “maazallah”bu ekonomi.
-Çünkü bizim ekonominin -ve hatta siyasetin bile diyebiliriz- lokomotifi
bu inşaat işiydi.
Lokomotif durursa “tren” dururdu.
Falan filan….
-Ne yapalım? Biz de son olarak “gayrımenkul sertifikası” işini deneyelim
dedik.
İşin özeti bu...
*
"Olayı piyasaya sürenlerin anlattıkları"na bakarak dinlerseniz iyi güzel
de;
Gelelim cebinde en fazla üç-beş kuruşu olan ve zaten bu nedenle peşin ya
da yirmi yıllık vadelere rağmen konut sahibi olamamış ve olamayacak
insanlara “şeytanın ne dediği”ne:
1.Türkiye’de konut sektöründe bir arz -ya da piyasa deyimiyle- “stok”
fazlası vardır.
Ancak bu "fazla" konusunu biraz açmak lazım:
Hani şimdiki fiyatlarını örneğin şöyle yarıya falan indirsek 24 saatte
bir tanesi bile kalmaz ama,
olaya "bizim müteahhitlik sektörünün istediği fiyatlar üzerinden
baktığımızda” piyasada bir “arz fazlası” görülür.
Yani satıcılar “dairelerimiz bunlardır fiyatları da budur” derken, olası
alıcılar “daire tamam, güzel de biz bu fiyattan alamayız” demekte ve
dolayısıyla “bu fiyatlardan” bir arz fazlası oluşmaktadır.
2."Bu fiyatlardan arz fazlası"nı eritmenin yolu iki tanedir:
Ya müteahhitlerin bu fazlalar ufak ufak eriyene kadar beklemesi gerekir,
ya da fiyatların düşürülmesi.
3.Hükümet KDV indirimi falan gibi müdahalelerle elinden geleni yapmaya
maliyetleri indirmeye çalışmıştır ama, gelinen bu noktada yine de her
iki yol tıkalıdır.
Bu indirim de alıcı ile satıcıyı bir ortak fiyatta buluşturmaya
yetmemiştir.
-Satışlar bekletilse, üstlenilen finansman yükünün artık taşınamıyor
olmasından;
-Ucuza satılsa, beklenen hasılat elde edilememekten dolayı batılacaktır.
4.Döviz fiyatlarının yükselmesi, her durumda, önemli ölçüde inşaatın
bünyesinde var olan “ithal girdileri” pahalılandırmaktadır.
Bu pahalılık, bitmiş inşaatlarda yatırım maliyetini, bitmemiş
inşaatlarda o maliyetle birlikte projenin finansmanını her geçen gün
biraz daha zorlamaktadır.
5.Müteahhitlik sektörünün konut işinde düştüğü darboğaz kamu
yatırımlarının arttırılması ve müteahhitlik sektörüne yeni ufuklar
açarak aşılmaya çalışılmışsa da hükümetlerin bu işe aktarabilecekleri
kaynaklar günden güne daralmaktadır.
6.İnşaat sektörünün alıcıya da "pahalı" gelen maliyetlere ve stok
artışına direnebilmesinin, yani bir yerlerden ek kaynak bularak zaman
kazanabilmesinin yolu bankaların müteahhit firmalara verebileceği
kredilerdir.
Müteahhitlik sektörü bu sıkıntılı yapısı ve piyasadaki koşullar ile
önümüzdeki günler konusundaki beklentiler dolayısıyla, kullanabileceği
kredileri fazlasıyla kullanmış olduğu için limitlerini tüketmiştir.
Bu durumun sıkıntısı içinde olanlar, bu kez müteahhitlerin
kredilendirilmesini zorlamak yerine müşteri olabilecek yurttaşları
kredilendirerek sektöre bir nakit girişi sağlamaya niyetlenmiş ve 240
aya yani 20 yıla kadar kredilendirmeyi zorlamışlardır.
Neresinden bakılırsa bakılsın; başta bankaların sınırlı sermaye ve
mevduat imkanları, ticari tercihleri ve 20 yıllık dönemde ekonomide
karşılaşılabilecek kırılganlıklar dolayısıyla “alıcıyı” kredilendirmenin
çok fazla yürüyemeyeceği açıktır.
7.Kaldı ki, yurttaşların da bu uzun vadeli alımlara girmek için kendi
kafalarında yapacakları hesaplarda, aldıkları konutların 20 yıl boyunca
ödenecek olan meblağdan fazla artacağına yani aldığı o konutun “prim
yapacağına” inanmış olmaları gerekir.
Konut satışlarının durağanlaştığı bir dönemde kolay kolay pek kimselerde
böyle bir beklenti oluşamaz.
Çünkü ekonomi bilimi, bugünün şartlarında “Para mı mal mı” diye
sorulduğunda “malın” değil, “nakdin” tercih edilmesinin daha uygun
görüleceğini söyler.
8.Yukarıda anlatılanlar dolayısıyla, müteahhitlik sektörünün artık
kendilerini de aşan bu günkü sıkıntıları giderilemeyince, şimdi de
“gayrı menkul sertifikası” adıyla yeni bir yol denenmeye başlanmıştır.
Görünen o ki, burada da pek fazla yol almak olasılığı yoktur.
Çünkü:
-Gayrımenkul sertifikası, alıcısına bir gayrı menkulün bir kısmını
tapulamamakta, bir mülkiyet sağlamamakta; sadece bu ad altında ve banka
yerine müteahhitlik sektörü nezdinde para biriktirme yolunu
önermektedir.
-"O sertifikalar", karşılık gösterilen projelerin şimdi varsayılan
bedeli üzerinden değerlendirilip çıkarılacağı için, o konut projeleri
yarınlarda şimdi varsayıldığı kadar bir değer bulamazsa ya da o bedel
biraz “iyimser” bir tahmine dayanıyorsa, sonuçta sertifika sahipleri
kazançlı çıkılacak diye bir şey söylenemez.
-Bu arada, karşılığında sertifika çıkarılan projeler bu yolla elde
edilecek nakit ile de tamamlanamayacak, müteahhiti acze düşecek ve iş
yarım kalacak olursa, sertifika biriktirenler zarar da
görebileceklerdir.
Zaten bu ihtimal daha şimdiden dile getirilmekte, “sertifika” işinde kar
da zarar da edebilirsiniz denmektedir.
-Son olarak: Bu fiyatlarıyla ve bu kredilerle bile alınamayan konutun
tapuyla, krediyle değil de “onu temsil eden sertifikalar” üzerinden
satılması halinde fiyatlar yine aynı, konut sektöründeki prim
beklentileri aynı iken, iş kağıda döküldüğünde alıcıya nasıl bir avantaj
sağlanmış olacaktır acaba?
Peki, durum özünde buysa müteahhitlik sektörünü destekleyeceğiz derken,
sınırlı geliri ve birikimiyle başını sokacak bir konut edinme
özlemindeki yurttaşı bu “deneyim”e davet etmek, bu davet sahiplerini
ileride hem ekonomik hem siyaseten şimdikinden daha büyük sıkıntılara
sokmayacak mıdır?
|
|