Köprüyü kim yaptı?
İşçisine parayı kim ödedi?
Hasılatı kim toplayacak?


Hani “siyaset algı yönetimidir” derler ya…
Aynen öyle.
Ama herhalde her ülkede değil de daha çok bizim gibi “algı” ile yönetilen, geniş kitlelerin işleri öyle derinliğine göremediği toplumlarda.
Algı dediğin de Televizyonda gördüğün, gazetede okuduğun neyse o değil mi?
Yani neler “yazdırılmış”, neler “gösterilmiş” ise sadece “o kadarı gerçek” ve “o kadar gerçek” diye kabul görüyor.
Yok mu peki işin başka yönü?
Var mutlaka ama hangi gazete yazar, hangi televizyon gösterir?
-Sen neler okudun, neler gördün mesela?
-“Valla müthiş adam, yaparım dedi mi bak nasıl yapıyo…”
-O zaman yapanın hakkını vereceksin; haydi hüloooooooooggggghhhh!
*
Politikacı çıkmış kürsüye atıyor nutkunu:
“Biz var ya biz, bunlar gibi değiliz.”
-Kim gibi değilsiniz mesela?
“Sen o zaman yoktun, ben de yoktum tabii… hani ekmeğin vesika ile dağıtıldığı harp yıllarında varmışlar ya… onlar gibi işte, bi cep telefonunun bile olmadığı yılların adamları”
-Eeeee…
-“Eeee”si var mı? Bak adam ne diyor bu gün:
“Hazineden beş kuruş harcamadık, Yap-işlet üstelik de en iyisini yap yapmışken dedik ve yaptırdık…”
-Niye başkasına? Hazinenin paralarını nereye harcadınız ki?-
-Orasını karıştırma, sen bu işe hazineden vatandaşın beş kuruşunu harcadık mı harcamadık mı ona bak
-….?
-Başka?
“Güzel olsun” dedik.
“Güzel olsun, dünyanın en bi uzun köprüsü olsun”
-Başka?
“Bayramlarda para almayın” dedik.
-Başka?
“Çalışan adamlara şu kadar da ikramiye verin”
-Başka?
Öyle dalga geçmek yok, şu kadar zamanda da bitirin”
-Kime dedik?
“Bazı kuvvetli müteahhitlere tabii… işi bilen, tuttuğu işi bitiren, yabancı sermaye ile ortaklığı olup parada darlanmayan…”
-Peki onlar ne diyor bu işe?
“Ölçüp biçiyorlar tabii, hatır gönülle olacak iş değil bu. Oturup hesaplıyorlar; kaç koyarsak kaç alırız, kaçı bizi, kaçı para koyacak yabancıyı memnun eder falan…”
-Başka?
“Tabii piyasa bu; ya köprüyü yaparız da millet bu paradan geçirilmesine razı gelmezse diye bir de garanti istiyorlar…”
-Eeee?
“O garantiyi de veriyorlar tabii.. Öyle ya, adam parayı bulacak, sana şu kadar- bana bu kadar-ona da o kadar düşecek diye ortaklıklar kuracak, işi yapacak ve sonunda da şu kadar yıl bu işten para toplayacak, hesap bu. “
Ama diyelim ki o sene vatandaşın durumu müsait değil, ne bileyim dolar çok arttı biletler yüksek geldi de geçmekten vazgeçti, başka yerden dolanacak… Şimdi vatandaşın işine gelmedi diye müteahhit ağzını havaya mı açsın?”
“Vatandaş geçse de geçmese de sen bu parayı alacaksın merak etme diyoruz.”
“Nereden alacak ki?”
“Devletten tabii, hani bu vergiler sana yol olarak köprü olarak dönecek diyoruz ya..” İşte oradan müteahhide takviye...
-Yani vatandaş geçse de geçmese de mi?
“Aynen öyle; geçerse bilet olarak, geçmezse vergi olarak”
-Yahu bak bu bana aklı evvel atalarımızdan birinin hikâyesini hatırlattı. Yaşasaydı bu gün o da öyle yapardı sanki”
-Karıştırma orasını, bak adamlar öyle böyle yapıyor işte…
-Hangi adamlar?
-Yahu şu ihaleyi alan, parayı yatıran, işi yapan, parayı toplayanlar…
-Hiç aklıma gelmemişti ama ortalarda da görmedim zaten hiç birini o gün.
Onlar ortada görünmezler zaten, kürsüye falan çıkmazlar, nutuk atmazlar, her zaman biraz geride dururlar”
-Neden?
“Canım, biz yaptık derlerse insanlar peki köprüyü sen yaptın sen işleteceksin de bu politikacı ne yaptı ki bu kadar anlatıyor demezler mi?”.
-………?
Sen boş ver, hadi öde parayı da geçirsinler.
Bak arkadan korna çalmaya başladı bile sıradakiler.