|
|
TÜRK LİRASININ DÜŞÜŞÜNÜ
“DOLAR YÜKSELİYOR” DİYE ANLATMAK...
Hacivat hep şöyle bitirir o
hayal oyununu:
“Yıktın perdeyi eyledin viraaan,
gidip sahibine haber vereyim hemaaaan!”
Bu günlerde sahnelenen oyunda da artık “perde” yıkılmış; başta
sınırların güvenliği, ekonomi, hukuk, devlet düzeni, siyasi gelenekler
ve daha pek çok şeyle birlikte memleketin düzeni adeta bir viraneye
döndürülmüştür.
Şimdi, aklı başında olanlardan beklenen; Hacivat’ın dediği gibi, “bu
işlerin” bir an önce gidip “sahibine” yani halka anlatmalarıdır.
Hemen soracaksınız tabii:
-Peki halkımız zaten o ortadaki oyunu seyretmiyor muydu ki, gidip
memleketin sahiplerine haber vermek gereksin?
“Seyir” ediyordu tabii ki…
Ama görülüyor ki, sadece görmek, “seyir etmek” yetmiyor; bu işin sahibi
olarak halkın işin nerelere varabileceğini görmesi, sahneye fırlayıp bu
meselelere doğrudan sahip çıkması gerekiyor.
Son seçimde ve yapılan çeşitli anketlerin sonuçlarına göre “giderek”
erimekte olsa da, AKP oylarındaki erimeler; bu memleket ondan daha hızla
erimekte iken yangını söndürmeye, bu baştankara gidişi engellemeye
yetmiyor şu anda…
Maalesef “oyun” da perdede, "sahnede"; yani sıradan insanlardan oldukça
yukarılardaki bir düzey olan “siyaset sahnesinde” oynandığı için,
Hacivat’ın dediği gibi, birilerinin “aşağılara inip”, yani halkın
arasına girip durumun vahametini iyice bir anlatması gerekiyor.
*
Durum ne peki?
Her zaman söylediğimizi bir kere daha yineleyelim, bilenler de
bilmeyenlere anlatsın:
O bir aralar “epeyce yükseldi” dediğimiz milli gelirimiz, şimdiki döviz
kurları dolayısıyla 800 milyarlardan 600 milyar dolarlara düştü.
“Bunu yükseltenler hala işin başındayken nasıl olur da düşer durduğu
yerde” diyeceksiniz belki de…
Düşer kardeşim düşer, ekonomi denen meret öyle "ileri demokrasi"(!) den
falan anlamaz maalesef.
İsterseniz oturun hesaplayın şimdi yeni kurdan o rakamı:
(800.000.000.000x2,35/3.0=) 626 milyar dolar!
Milli gelir, yani bu milletin bir yıl içinde çalışıp çabalayıp yarattığı
tüm mal ve hizmetler, yıl başındaki kur üzerinden 800 milyar dolar
ederken şimdiki kurdan 626 milyar dolar anca ediyor. Her geçen gün hatta
saat-be-saat biraz daha aşağılara iniyor bu sıralar...
Peki Milli gelirden bize ne?
Şurası çok açık ki; “Milli gelir azalıp, bu ekonomi kaybederken,
“milletin ekonomisi” kazanamaz.
Kazanmak bir yana, elindeki avucundakini bile muhafaza edemez.
Çünkü “milli ekonomi”, sonuç olarak “bu milletin ekonomisi”dir; yani bu
millet kimlerden meydana geliyorsa, senin benim gibi “tek tek kişilerin
ekonomisinin toplamı”dır milli gelir.
Daha da açığı kendi ceplerimizdeki para, çoluğun çocuğun nafakası falan…
Biliyor musunuz bu kurlarla giderek “ceplerimiz” boşalmaktadır!
Neyi de atlamamalıyız mesela?
“Dolar başta olmak üzere döviz her gün yükseliyor” denir ya;
-“Acaba dolar mı yükseliyor, bizim para mı düşüyor?”
Soralım bakalım kendimize o zaman…
Dolar her gün yükseliyorsa, o yükseldikçe, aldığı sattığı dolar olan şu
Amerikalıların geliri de her gün bir o kadar artıyor olmalı değil mi “bu
hesaba” göre?
Sorun Amerikalılara isterseniz:
-“Hey Corc, bizim kurlar hızla yükseliyor ya, Allah versin, sayemizde
zenginliğiniz de bayağı artıyor bu arada”
Muhtemelen size garip garip bakıp “bu adamlar da ne diyor” diyecektir.
Biz düşüyoruz tamam da, onlarda pek “tık” yok. Olsa da başka başka
nedenlerle.
Yani bizim düşüşümüz kimseyi yükseltmiyor, o aşağıya hareket sadece
bizde.
*
Vatandaş günlük telaşesi içinde bunu gerektiği kadar değerlendiremiyorsa
ona bir şey demek mümkün değil.
AVM’leri, sarayı, lüks arabaları, başkalarına bırakıp “al buraları yap,
işlet, müşterin hazır” türünden işletmelerin açılışlarını gördükçe işler
tıkırında sanıyor.
-Çıkıp “Bak, Türk ekonomisi kötü gidiyor, bak döviz her gün artıyor!”
diyorsunuz adama,
-“Beni ilgilendirmez kardeşim, ben ne döviz alıyorum ne dövizli borcum
var” diyor.
Oysa bilmiyor ki, kendisi dövizle hiç bir ilgisi olmadığını düşünse
bile; yaktığı doğalgaz, kullandığı elektrik, bindiği dolmuşun mazotu,
geçeceğin Avrasya tünelinin bileti, hatta şimdi “aman ne kadar ucuza
satıyorlar” dediğin Çin mallarının fiyatı bile, o her gün kontrolsüzce
yükselen dövizle, daha doğrusu her gün değeri biraz daha düştüğü için
her seferinde daha fazla Türk Lirasını ödemek zorunda olduğun “elin
parası” ile alınıyor.
Hatta şu kontratı dövize üzerinden yapılmış mağazanın kirası
dolayısıyla, oradan aldığın iğne ipliğin fiyatı bile döviz kuruna bağlı.
Çünkü mağaza, kendi kazancından, tezgahtarın haftalığından önce kirayı
hesaba katmak zorunda fiyat koyarken.
Böyle olunca da; bırak alıp almamayı, sen evin yolunu değiştirip
dövizcinin önünden geçmesen bile o artan kurlar artık senin cebini
yakıyor ve daha da yakacak;
Senin maaşın aynı kalsa da; kurlardaki her artış, senin “satınalma
gücü”nü düşürüyor. O artışlar pazara çıktığında fileni ancak ne kadar
doldurabileceğini belirliyor…
Farkında mısın?
*
Döviz fiyatları alıp başını giderken “Gidici” bakan çıkmış yemin billah
ediyor:
Bu iş bize şu kadar daha yük yükledi ama merak etmeyin: “-Zam
yapmayacağız!”
Elin oğlu sana malı şu kadar dolardan satarken sen o kurdan doğan farkı
nasıl olacak da halka yansıtmayacaksın?
Bekliyor ki karşısındakiler saflık edip “Herhalde bizim bakan kur
farkını kendi servetinden ödeyecek!” diye düşünsünler ya da adam
bilimsel açıklamalar yapıyor galiba diye öyle boş boş baksınlar…
Bu kadar “hayal oyunu” yeter be kardeşim.
Bak o hayal oyununda bile Hacivat ne diyor sonunda:
“Yıktın perdeyi eyledin viraaaan,
gidip sahibine haber vereyim hemaaaan!”
Haydi hep birlikte bu işlerin sahibine gidelim, ar haya perdesinin bile
kalmadığını, memleketin viran edildiğini haykıralım da, daha fazla hayal
seyrettirmeyelim kimselere.
Haydi bir gayret, Haydi bir zahmet!
|
|