|
|
TAKSİ PLAKALARINDAN GİRİP
BİR YERLERDEN ÇIKALIM MI?
“Kibarca söylenişiyle
“liberal” düzende birileri “korumalı” biçimde zenginleşebilir ya da
zenginleştirilebilir mi?
Üstelik bir taraftan taksi şoförünün emeğini sömürüp diğer taraftan
sokaktaki vatandaşın cebinden fazladan çıkacak paralarla…
“Gidişat”a bakarak söylemek gerekirse “vaziyet aynen onu gösteriyor”
Olur, olur…
“Bu düzen kimilerine, “göstere göstere” yürü ya kulum diyor maalesef...
Ama sistemin şehvetli savunucularına bakarsanız, sanki çarşıya pazara
hiç çıkmıyor da olanı biteni kitaplardan öğreniyorlarmış gibi “yok
canım” diyeceklerdir; “kapitalist düzende herkes piyasada serbestçe iş
yapabildiğine, rekabet edebildiğine göre böyle bir şey olamaz, kimse
kollanmaz.
Yani sözde “piyasa” denen mekanizma; fiyatları da, kazançları da her
zaman dengeliyor”. Haydi birileri bir “fırsat”(!) yakaladı diyelim, onun
bu dengesiz kazancı devletçe hemen vergileme yoluyla elinden alınıyor ve
kamu yararına harcanıyor, böylece düzenin adaleti yine de
sağlanıyor“muş” sonuçta.
*
Kara yoluyla tatile çıkarken ya da memlekete giderken uzun süre araba
kullananlar bilir: Yol bomboş bile olsa, şöyle sekiz saat falan
direksiyon sallamışsanız, yolun sonunda adeta sarhoşa dönersiniz.
Peki ya o yolu dur-kalk şehir içinde, örneğin İstanbul trafiğinde
yapmışsanız, üstelik sekiz değil de mesela on iki saat araba
kullanmışsanız; dahası bu işi gece-gündüz, orası-burası demeden yıllarca
yapıyorsanız halinizin ne olacağını bir düşünsenize.
Taksi “şöför”lerinin durumu aynen budur.
Taksiye bindiğinizde şöför arkadaşla sohbet edin; sorun:
-Kaçtan kaça araba kullanıyorsun?
-Bu günlerde “yevmiye” kaç para, plaka fiyatları hangi düzeyde?
-Bu “plaka” işleri kimlerin elinde? Kim alır, kim satar?
Ben çok sordum, dinledim; siz de sorun, anlatacaktır.
Çünkü dertli.
*
Şu günlerde İstanbul’da bindiğiniz herhangi bir taksinin kendisi değil
ama “plakasının fiyatı” 1.650.000 lira dolayında…
Her hangi bir “rent-e kar”dan kiralasanız en fazla 70 lira vereceğiniz o
arabanın tam gün kirası yani “yevmiyesi” ise 340-350 lira gibi, yani
normalinin beş katı.
-Neden?
Anlatmaya çalışalım:
Siz hiç altında 1.650.000 liralık serveti olan, bu yevmiyelerle elde
edeceği “kira”sı 10 bin liraya gelen bir iş sahibinin yan gelip yatmak
varken gecesini gündüzüne katıp bu yollarda kendini helak edebileceğini
düşünebilir misiniz?
Etmez…
Etmeyeceği için de o direksiyonda oturan kişinin bu arabanın sahibi
olmadığını anlamış olmalısınız.
Kimdir peki bu “sahip”?
Direksiyondaki bu işin emekçisidir.
Plaka fiyatlarının bu kadar etmediği küçük yerler ile bir sebeple
kendini yollardan ayıramayan “istisna”ları bir kenara ayırırsanız,
trafikte gördüğünüz taksilerinin çoğunun sürücüsü ile sahibi farklıdır.
*
Nereden çıkıyor bu fark?
Bizim yasal “düzen”imize göre arabası olan herkes ben taksicilik
yapacağım diyemez.
Taksicilik yapacak araç sayısı -trafiğin düzenlenmesi amacıyla- devletçe
sınırlanmıştır. Örneğin İstanbul içinde çalışma izni verilen taksi
sayısı 18 bin dolayındadır.
Ancak bu sınırlama, “piyasa”da inanılmaz bir rant yaratmış ve o 18 bin
taksiden her birinin hak sahipliliği, “sahibine” şu günlerdeki fiyatlara
göre 1 milyon 650 bin lira dolayında servet ve aylık 10 bin lira
dolayında gelir getiren bir “imkan”sağlamıştır.
Bunu yıllarca direksiyon sallayarak elde etmiş olanlara söyleyecek
sözümüz yok.
Ancak, “zaman içinde plaka”lar bu bedellere yükselirken yavaş yavaş
“mesleğin” yapısında ciddi bir değişiklik baş göstermiştir.
Nedir o?
Plaka’nın “ederi” ile “günlük getirisi” yükselirken, böyle bir hakkın
sahibinin artık o çileli mesleği sürdürmesi anlamsızlaşmış ve “plaka”lar
satılmaya, kiraya verilmeye başlanmıştır.
“Kaçta kaçı?” mesela diye sorabilirsiniz tabii…
Bunu bilmem mümkün değil, ancak bindiğiniz taksicilere sorun “plaka
senin mi?” diye.
Göreceksiniz ki çok büyük çoğunluğu “neredeee?” diyecektir; “Hiç benim
olsa bu rezil trafikte çalışır mıyım?”…
*
“Plaka” ticaretinin çok önemli başka sonuçları olmuştur:
1.Plaka devirleri gerçek piyasa değerleri üzerinden işlem görmemekte,
büyük ölçüde kayıt dışılığa yol açmaktadır. Sadece İstanbul’da;
piyasadaki 18 bin dolayındaki plaka için hesaplarsak, toplam 29,7 milyar
lira kadar servet hareketi, kayıt dışı işlem görebilmektedir.
2.Bu 18.000 aracın “kiraları” toplamı yıllık 2,26 milyar liradır. Maliye
denetçileri ufak bir bakkal dükkanının kazancını bile izlerken plaka
sahiplerince elde edilen bu “yevmiye”lerin gerektiği gibi
vergilendirilmediği ya da vergilendirilemediği açık bir gerçektir.
3.Bu “iş”in kayıt dışılığı, işin içine her türlü kayıt dışı ve kara
parayı sokmuştur.
Çünkü rüşvetten uyuşturucuya kadar çeşitli yollarla elde edilmiş ama
resmi ticarete girmeyen ya da giremeyen her türlü “sermaye” kendini
kolayca burada gizleyebilmekte, giderek artan bir karlılıkla
işletilebilmektedir.
4.Taksi müşterisinin ödediği ücretin yaklaşık yüzde 60-70’i bu
denetimsiz, vergisiz ve haksız “yevmiye” rantını oluşturmaktadır.
Sorarsanız, taksici günlük 350 lira yevmiye öderken, yakıt masrafından
sonra kendisine ancak 50-100 lira kaldığını söyleyecektir.
5.Bu hesaplara göre, “plaka” için “patron”a ödenen “yevmiye” olmasaydı,
yani bu işi yapanlar edindikleri herhangi bir otomobille taksicilik
yapabilselerdi, taksiye binmenin müşteriye ne kadar ucuza gelebileceğini
oturun siz hesaplayın.
6.Taksi plakası için söylediklerimiz tabii ki minübüsler için de
geçerlidir. Minübüs plakaları her zaman taksi plakalarından daha
pahalıdır ve yine minübüsleri de her zaman bu işin emekçileri
kullanırlar. Direksiyondaki asla işin patronu değildir. Dolayısıyla
şehir içi ulaşım sektöründe “plaka” olayı vatandaşın ve sektörün
sırtında önemli bir yük, ekonomide vergisiz, denetimsiz bir servet
dolaşımıdır.
*
Bu işin ciddi bir biçimde denetlenmesi tabii ki kamu yararınadır da,
acaba denetlenebilir mi?
Bu konuda bazı çabalar görülse de bunların ciddiyeti ve sonucu ne kadar
etkileyeceği konusunda endişeliyiz.
Şili’deki “Allende” olayından sonra bizdeki “Allende-Büllende”
söylemlerini hatırlayanlar vardır.
Şili’de solcu Allende Hükümeti, oradaki kamyoncuların kontak kapatmaları
ile devrilince bizdeki büyük sermaye, o zamanki Ecevit Hükümeti’ne
burada da benzeri bir eylemle devrilebileceğini bir biçimde
“hatırlatmıştır”.
“Plaka” arkasındaki kayıt dışı ve nereden gelip nereye gideceği
denetlenemeyen sermaye, her yıl inanılmaz biçimde yükselmektedir. Bu
yükselme, ne taksi müşterisinin artmasından, ne taksi ücretlerinin aman
aman yükselmesindendir. Bizce yükselişin en ciddi nedeni; müşteri ve
ücretler o ölçüde artmazken ülkede artan kara ve kayıt dışı paranın
çoğalarak bu “piyasa”ya yönelmesidir.
Hatta enteresandır, bu piyasada “gerçekte olmayan” taksi plakalarının
alış verişi bile vardır. Yani buradaki işlemler artık taksiciliği de
aşmış, kara para ticaretine, bir zamanların “banker”lik uygulamasına
dayanmıştır.
Ticarete, sanayie, bankalara gidemeyen “bir kısım para” bu piyasayı
kendi şartlarına uygun görüp buraya girmekte; onlar girip “plaka”
fiyatlarını ve “yevmiye”leri yükselttikçe de, bunun yükünü maalesef
taksi emekçisi şöförler ve onlara müşteri olan vatandaş çekmektedir.
Peki nasıl çözülecek?
Bu, tabii ki öncelikle; kara paraya, kayıt dışılığa karşı olan, taksi
emekçilerinin arkasında, halkın yanında, halkçı ulaştırma
politikalarının sahibi olmak durumunda olanların üzerinde durması
gereken bir konudur ve “bu tavırla yola çıkıldığında” yapılabilecek pek
çok şey vardır.
|
|