Birisi şu fitch’e mutlaka bir şeyler söylemeli


“Fitch”
Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu.
Bundan tam 102 yıl önce, 1913 yılında Newyork’ta Mr. John Knowles Fitch tarafından kurulmuş.
“Küresel sermaye”nin işaret fişeklerini atıyor dünyaya.
1999 yılından beri bize de hizmet vermekte. Türkiye’de banka ve banka benzeri kuruluşlar, sigorta şirketleri, portföy yönetim şirketleri ve kurumsal firmalar ile uluslararası kamu finansmanı dahil olmak üzere 80’a yakın kuruluşa kredi notu vermekte.
Fitch ayrıca, Türk bankaları tarafından ihraç edilmiş olan tüm yabancı para cinsinden tahvil ve sukuk ihraçlarına ayrıca reel sektör şirketleri tarafından çıkartılan yabancı para cinsinden tahvil ihraçlarına rating hizmeti veriyor.
Dünya’nın üç önemli kredi değerlendirme kuruluşundan biri ve şu anda. Türkiye de dahil 50’den fazla ülkede ofisi, 2000’den fazla çalışanı var.
Kurucusunun soyadıyla anılıyor burası doğal ama adı biraz ters bize, kelime olarak bizdeki “Kokarca”nın amerikancası.
Hani şu etoburlardan, orta boyda, kendini korumak için düşmanına pis bir sıvı fışkırtan, ince uzun kürk hayvanı.
Buradan kim ne mana çıkarırsa çıkarır… O tarafını bırakalım şimdilik bir yana ama; ne hikmetse Türkiye ile başı her zaman dertte.
Tabii bizim de onunla.
Ağzını açıyor bizde “olay”.
*
Tarih 2012’nin Kasım’ı.
Fitch, Türkiye’nin uzun vadeli yabancı para birimi cinsinden kredi notunu BB+’dan yatırım yapılabilir seviye olan BBB-’ye yükseltti. 1994’ten bu yana Türkiye’ye bu seviyede not veren ilk kuruluş oldu.
Fitch, Türkiye’nin bu notuna, kısa vadede finansal risklerin azalmasını ve sürdürülebilir büyümeye geri dönme yolunda olmasını gerekçe gösterdi. Ekonomistler, yatırım maliyetlerinin düşeceğini, faizlerin ineceğini ve yabancı sermaye girişinin hızlanacağını ifade ediyordu. Kararı ‘yerinde ancak gecikmeli’ olarak nitelendiren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Diğer kuruluşların da benzer kararı daha fazla gecikmeden almasını ümit ediyoruz.” dedi. İş dünyasının sevinçle karşıladığı karar, piyasaları olumlu etkiledi. Dolar 1,78 lira, faiz yüzde 6,8’e kadar gerilerken Borsa çifte rekor kırdı.
Tesadüf bu ya, aynı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor” diyordu.
Fitch Türkiye temsilcisi “Çok talihsiz bir tesadüf oldu. Bizim hiçbir şelkilde, not arttırım kararının açıklanması o toplantıya denk gelsin diye bir planımız yoktu. Sadece çok talihsiz bir gelişme olarak düşünüyorum” dedi.
Ortaya bahtsız bedevi” konulu siyasi(!) atışmalar çıktı falan…
Fitch iyi şeyler söylemiş muhalefete yaranamamıştı.
*
Tarih 2014’ün 11 Eylül'ü.
Fitch “Türkiye ekonomisinin yeniden dengelenmesi giderek daha zor hale gelmeye başladı” dedi. “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra altını çizdiğimiz siyasi riskler konusunda hala endişeliyiz.” Öyle deyince de Erdoğan, "Türkiye'nin önünde herhangi ekonomik risk söz konusu değil, bunlar bu açıklamaları siyasi yapıyor.
Bu açıklamaların ekonomik bir temeli, bilimsel bir temeli yoktur. Bunu geçmişte de yaptılar. S&P ile ilişkiyi kestik.
Bunlar tavırlarını böyle sürdürürlerse başbakana söylerim; 'bunlarla da ilişkiyi kes, bize bunlar bir şey kazandırmış değil.'
Bunlarla gelmedik buraya. Batan ekonomileri değerlendireceksin Türkiye gibi bir ülke büyüyor, sen kalkıyor hâlâ 'durağandır' diyorsun. Siyasi yaklaşımlar... Bunların perde arkasında nelerin olduğunun sizler de benim gibi farkındasınız" diye cevap verdi.
Fitch bu kez de iktidara yaranamamıştı.
*
Geldik bu güne.
Fitch, karamsar bir tablo çiziyor.
Seçime bir ay kala söylediklerine göre önümüzdeki dönemde:
-Dolar yıl sonunda 2,92 TL’ye ulaşacak.
-Kişi başına milli gelir 10 bin 500 dolardan 9 bin 560 dolara gerileyecek.
-Her bir vatandaş 1000 dolar fakirleşecek.
-İhracat gerileyecek
-Enflasyon hızla yükselecek,
-6 milyonu aşan işsiz sayısı artacak
-Avrupa Birliği hedefi en az 10 yıl ötelendi.
-Sınır bölgesindeki istikrarsızlık ve terör nedeniyle Türkiye riskli ülkeler arasında.
-Türkiye’deki cari açık hala çok yüksek.
Oysa iktidara sorsanız bunlar “geçici”.
Ama bundan sonrasını yönetmeye talip olan muhalefete sorsanız “Bu seçimlerden sonra yoksulluk bitecek; çalışanlar asgari ücretin yükseltilmesiyle, emekliler bayram ikramiyeleriyle daha çok gelire kavuşacak, kimse işsiz kalmayacak, ihracatta artık domates biber patlıcan yerine daha teknolojik mallar satacağız, bankalar borcun yüzde seksenini silince kredi kartı mağdurları borç baskısından kurtarılacak, pahalı benzin için bir şey yok ama ziraatçinin mazotu ucuzlayacak falan…
Gördünüz mü şimdi şu “Kokarca” ile aramızda çıkan yeni sıkıntıyı.
Anlayabildiniz mi bu sefer kimin daha doğru şeyler söylediğini?
Kokarca haklıysa eyvah ki ne eyvah; ama kitapların yazdığı gibi, tabiatı icabı “sıkıştıkça, kendini korumak için düşmanına pis sıvı fışkırtmadan ibaretse “Kokarca”nın bu yaptıkları;
O zaman artık birileri şu “Kokarca”ya mutlaka bir şey söylemeli!