Ekonomi kayıt dışı ise
Memleketin ekonomisi yarı yarıya kayıt dışıdır derler.
Tam hesabını yapmak mümkün değil fakat yalan da değil derim.
Ama diğer yarısının kayıt içi olması neye yarar ki?
Hani adamın evinin sadece iki duvarının olması, gerisinin açıkta kalması
gibi bir şey.
Siz sağlam iki duvara bakıp en azından evin yarısı kale gibi muhkem
diyebilir misiniz?
Şimdi Maliye Bakanlığı bürokrasisi bu kayıt dışılığı azaltabilmek için yeni
çözümler bulmaya çalışıyor. Naylon fatura keseni atacaksın içeri ki millete
ibret olsun türünden bazı çözümler öneriliyor.
Mesele sadece faturaların yarısının naylonluğu mu? Yoksa ekonomideki düzenin
baştankara gitmesi mi?
Daha önce çok söylediğimiz gibi Türkiye ekonomisi, nedenleri çok eski
tarihlere, hatta coğrafyasına dayalı olarak çarpık biçimde gelişmiştir.
Sermaye yetersizliği vergiciliğin sadece para toplama özelliğini öne
çıkarmıştır.
Çok eskiden beri yapılanmış bir burjuvazi olmaması memlekette zenginleşme
şansını devlet kapısına bağlamıştır.
Gücünü devletten alan burjuvazi bunu sürdürebilmek için giderek kapı kulu
olmuş, yanlışa da doğruya da destek vermek durumunda kalmıştır.
Bir süre sonra bu yapı yetersiz kalıp umutlar yurt dışına bağlanınca içeride
direnmesi gerekenler de takımdan kesilmemek için sadece destekle yetinmemiş,
işi biraz daha büyüterek yapılan yanlışlıkların borazancılığını kabul etmek
durumunda kalmışlardır.
Aksi halde bazı kararlar belirgin biçimde ülke ve dolayısıyla uzun dönemde
kendileri aleyhlerine iken yerli burjuvazinin buna bu kadar açıktan alkış
tutması mümkün müdür?
Bir ekonomi kendi kendini bitirmek üzerine kurgulanmışsa, buna karşı çıkması
gerekenler ülke ekonomisini ve çocuklarının, hatta torunlarının geleceğini
düşünmek yerine “ya ben yarın ne olacağım” derdine düşmüşlerse zaten iş
bitmiştir ve memlekette hemen her şey buna göre belirlenecektir.
Böyle bir düzende kurumların kitaplarda yazılı biçimde çalışmakla ayakta
kalabileceğine, en azından kendini saran ve sarsan çarpıklıklara sadece
kurallara uyarak baş edebileceğine inanabiliyor musunuz?
Ekonomideki kötü gidiş bazılarını can derdine düşürünce tabii ki iş
şirazesinden çıkacak, tabii ki kural dışından medet umulacaktır. Hani derler
ya “kavgada yumruk hesabı yapılmaz” diye. İşte ekonomide yaşanan böylesine
bir boğazlaşmada da batmakla ayakta kalmak arasında gidip gelen hiç kimse
kolay kolay yiyeceği yumruğun da atacağı yumruğun da tek tek hesabını
yapmaz, kısa vadede alacağı sonuca bakar.
Şimdi şüphesiz çok iyi niyetli bazıları acaba şu naylon faturayı bitirmek
için adamları içeri atma formülüyle başarı elde edebilir miyiz diye
çabalıyorlar. Eğer başlarını oturdukları resmi hizmete mahsus masalarından
kaldırır ve sokaktaki gerçekçi tabloyu görebilirlerse bu işin böylesi
çabalarla çözülemeyeceğini, çözümün baştan belirttiğimiz çerçevede ele
alınması gerektiğini de görebilirler.
Dedim ya, kavga büyük.
Bu yarı yarıya kontrol dışı, aslında tamamı kavgalı gürültülü ve kütürtülü
ekonomide birilerine bir yumruk fazla yedirseniz ne olur, yedirmeseniz ne?
Adam belki bir yumruk fazla yer ama devran yine aynı döner.
|