|
|
Seçimler, Ege
Denizinin İki Yakası ve Çipuralar
Nihayet seçim “sath-ı
mailine” yani “eğik düzlemine” girdik ve geleceğimizi kendi ellerimizle
belirleyeceğimiz o kritik güne doğru yokuş aşağı yuvarlanmaya başladık
artık ya…
Yunanistan’ın 25 Ocak 2015’de yapılan erken genel seçimlerinde “birleşik
sol”un kazandığı zafere bakıp bakıp nasıl da iç çekiyoruz değil mi?
Türkiye’de yüreği sol için atanlar olarak nasıl da heyecanlandık hatta
umutlandık bile…
Az buz başarı değil:
2009’da % 4,60 olan oy oranını 2012 Mayısında %16,77'ye, aynı yılın
Haziranında 26,9’a, 2015’te de 36,29’e yükseltti “deli”kanlı.
“Syriza” yani Synaspismós Rhizospastikís Aristerás - Türkçesiyle Radikal
Sol Koalisyon.
Ve… 41 yaşındaki liderleri “Alexis Tsipras”
Adını hatırlayıp söylemek zor gelince “Çipura”dan aklıma gelsin diye
düşünmüştüm. Zorlandığımda hala da öyle hatırlatırım kendime:
“Çipura”
Ortak denizimiz Ege’nin balığı.
Ama denizde yetişeni olacak… havuzda falan değil.
Denizin engin sularında dolaşacak; sığ sularda gezmeyecek, sadece “önüne
konan yemle” beslenmemiş olacak.
Havuzda yetişeninde aynı lezzet yok çipuranın.
Görünüşte ikisi de aynı ama halk denizde yetişeni daha fazla beğeniyor
bu nedenle.
Erbabı ilk görüşte farkı fark ediyor.
Bu deniz çipurası, o yetiştirme çipuradır diye…
*
Haziran 2015 seçimlerine hazırlanırken biz “solcu”larda bir iç çekiş:
“Ah bu seçimlerde biz de bir “Çipras” başarısı gösterebilsek, biz de
“Syriza” efsanesi yaratabilsek!”
Neden olmasın?
Adamlarla yüz yıllardır aynı denize bakmadık mı?
Osmanlı’da 400 yıl birlikte yaşamadık mı?
Keyiflendik, aynı şarkıları söyledik; kızdık, aynı küfürleri etmedik mi?
Niye şimdi aynı şeyleri yapamayalım?
Farkımız ne?
*
Galiba en önemli fark Çipras’ın “radikal” söylemleri.
Birilerini arkandan mı sürükleyeceksin?
Söylemin radikal olacak; arkandan gelmeni istediklerinin aklından
geçenleri, yüreğinde hissettiklerini söyleyeceksin cart diye.
Yıllarca önce, usta gazeteci Nezih Demirkent’in ağzından dinlemiştim:
“Bir gazete” diyordu, “Okuyucusunun okumak istediğini yazmalı satabilmek
için. Adam kaynanasından mı şikayetçi; elinde olsa gidip kadının
kulağını mı ısırmak istiyor… Yazacaksın başlığa: “Kaynanasının kulağını
nasıl da ısırdı” diye.” “Bir zamanlar hemen maç sonrası basılıp satılan
bir futbol gazetesi çıkarıyorduk… adam statta maçı seyrediyor, çıkıyor
dışarıya; bizim gazetede maçın haberini okuyor bir heyecanla.
Olay bu!”
*
Demek ki siyasette halkı sürükleyebilmenin iki temel şartından birisi
“söylemi radikalleştirmek” ise, diğeri “doğrudan halkın duymak
istediğini söylemek”.
Sağda biri var ve sen de ona alternatif olarak mı çıktın? O zaman
otomatikman soldasındır.
“Devleti yönetmek ince iştir, bunu kitlelere hazmettirmek zor bir iş” mi
diyorsun?
Doğrudur ama, o zaman "az ve öz" şeyler söyleyeceksin o söyleyeceklerin
de radikal olacak ki seçim hay-huyunda oraya buraya savrulmasın, havaya
dağılmasın, insanların kafasına adeta “çakılsın”.
Ne diyor Çipras açık açık?
“AB’nin, IMF’in kemer sıkma politikalarına karşıyım. Onlara halkımı
sıktırmayacağım.”
“Yoksulluk sınırı altında yaşayanlara elektrik ve ısınma hizmetini
ücretsiz vereceğim”
“İhtiyacı olanlara gıda ve kira yardımı yapacağım”
“Sağlık ve emeklilik reformu yapacağım, ücretsiz sağlık hizmeti işini
düzelteceğim, emekli maaşlarını arttıracağım”
“Yoksulluk sınırı altında olanlara ve işsizlere özel toplu taşıma kartı
vereceğim”
“Ödenemeyecek banka borçlarını sileceğim”
“Asgari ücreti yükselteceğim”
“Bunları yaparken zenginleri %75’e kadar vergilendirip kaynak
sağlayacağım”.
Yapabilir mi gerçekten?
Hani derler ya “Yağmasa da gürlüyor”
Bunların yapılabilmesi şüphesiz kolay değil.
Ama, bir şey net: Gayret bu doğrultuda olacak! Hem zaten halkın aklından
geçenleri, duymak istediklerini söylüyor ya…
Gerisi Allah kerim.
Ha o söylemiş de yapamamış, ha halk istemiş ama olmamış.
Tam bir deniz çipurası bence.
Ne önünde bir balık çiftliğinin dalyanı olduğunu düşünüyor, ne tepesine
inecek bir ağdan çekiniyor…
Koca denizlerin büyük balıklarından korkmadan, nereden yemleneceğini
düşünmeden.
*
Bizde de, yani aynı denizin bu yakasında da olabilir mi böyle bir şey?
-Ama biz sayısız uluslararası anlaşmalarla bağlıyız
-Süper gücü halka sevdireceğiz dedik.
-“ABD, CHP’ye çok iyi bir partner olarak bakıyor, bakacak”
-“Arap Baharı’nda“Doğunun ve batının buluştuğu Türkiye'de, Arap
ülkelerinden esen değişim rüzgarlarını hissediyor, tarihin bu dönüm
noktasında Arap kardeşlerimizin özgür ve güvenli bir gelecek için
attıkları cesur adımları destekliyoruz.”
-Türkiye’yi… Avrupa Birliği’nin tam üyesi olarak evrensel uygarlığı
zenginleştirmeyi üstlendiğini, halkımıza ve tüm insanlığa beyan ve
taahhüt ederiz!”
-Sağdan adam devşirelim, devşirelim de sağa oy verenler “meğerse
bunların da bizimkilerden bir farkı yokmuş” desinler ve böylece solun
oylarını arttıralım.
-İstenirse Altıok’un yanına kuş da konduralım.
….
Olmaz…
Bu şartlarda bizim sahilimizde karşıdaki gibi bir şey olmaz, olamaz.
Elin oğlu oylarını katlayarak gelirken hiç de böyle şeylerden yola
çıkmamış.
Havuz çipurası hiçbir zaman deniz çipurasının yerini tutmaz demiştik.
“Çipurayı havuzda yetiştirsem de olur” dersen olmaz, o zaman onun
“aynalı sazan”dan bir farkı kalmaz.
Öyle olunca da:
“Beklerim her gün bu sâhillerde mahzûn böyle ben
Gün batar kuşlar döner dönmez bu yoldan beklenen”
deyip deyip daha yıllarca kendimize kahreder, kafa bulmak zorunda
kalırız.
*
Bakın, bu işlerde “komşu”nun şimdi söylediklerini daha 90 yıl öncesinden
söylemiş ve görüşünü çok “radikal” bir biçimde ifade etmiş olan büyük
devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk ne diyor:
“ …Milletin ve bilhassa ricalin (Yüksek makamlardakilerin) zihinleri
tamamen bozulmuştur.
Artık hayat bulmak için, hali iyileştirmek için, insan olmak için,
mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine
göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler
açılım buldu.
Halbuki hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların nasihatleriyle,
yabancıların planlarıyla yükselebilsin.
Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir…”
Ne dersiniz? Görünen köy kılavuz ister mi?
-Büyük önder bunları söylerken devlet yönetimi ve siyasette çok mu acemi
ve dolayısıyla heyecanlıydı?
-Türkiye'nin bu günkünden daha zengin bir tarafı mı vardı?
-Karşısındaki devletlerin Türkiye hakkındaki niyetleri bu günden daha mı
halisaneydi?
-Kapitalizm daha mı az vahşiydi?
Bir düşünsenize…
|
|