Borcumu seviyorum,bize bir şey olmaz diyorum (!)
Borcumu seviyorum, bize bir şey olmaz diyorum (!)
Geçtiğimiz günlerde, CHP Milletvekili Prof. Dr. Esfender Korkmaz hocamız bir
araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
“İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezun ve Mensupları Vakfı”nın,
İstanbul’un 39 ilçesinde 2076 kişi ile yaptığı ankette çıkan sonuçlar en
azından bir yönüyle hayli ilginç: İstanbullular borçlu ama onların önemli
bir kısmı ekonominin yıl içinde daha iyi olacağı umudundan da pek
vazgeçmiyor!
Araştırmaya göre İstanbullular, herhangi bir kurum ya da kişiye borcunuz var
mı? diye sorulduğunda yüzde 68,23’ü evet borcum var demiş. 63,61’i ekonomik
krizin önemli planlarını ertelediğini söylemiş, buna karşılık 34,9’u
ekonominin bu yıl daha iyi olacağını söylemiş.
Doğrusu enteresan bir tablo.
Şu açıdan enteresan: Her insan borcu olup olmadığını çok net biçimde bilir,
çünkü bir eli devamlı cebindedir ama ekonominin yıl içinde düzelip
düzelmeyeceği konusundaki fikri kısa bir anket görüşmesi süresi içinde aynı
kolaylıkla ve açıklıkta oluşamaz.
Diğer taraftan ekonominin bu yıl içinde daha iyi olacağını düşünen yüzde
34,9’luk kesimi içindekiler de İstanbulluların yüzde 68,23’ünün yani büyük
kısmının borçla yaşadığını mutlaka bilmekte ama yine de bu gerçeğin
ekonominin hem de bu yıl içinde düzeleceği konusundaki umutlarını
kırmadığını göstermektedir.
Yüzde 68,23’ü borçlu, kalanının mutlaka tamamına yakınının bu borç
batağından bilgisi olduğunu kabul etmemiz gereken İstanbul’da insanların
yüzde 34,9’unun bu borçlulukla iyi bir ekonomik gelecek beklentisini nasıl
bağdaştırdığını mutlaka iyi analiz etmek ve doğru anlamak gerekir.
Hani insanın umutla soracağı geliyor Acaba sezgisi kuvvetli halkımız bu borç
batağını zaten yaşıyor, sıkıntısını çekiyor ve her şeyi biliyor da, yıl
bitmeden bu ekonomik gidişi tersine çevirecek bir iktidar değişikliği
olacağını mı bekliyor?
Durum böyle ise harika! Şapkamı çıkarır, böyle ince bir sezgi de ancak bizde
olur derim.
Bir de bunun tersi var:
Sayın Başbakan çıkıyor, “bakkalların devri geçmiştir, buna alışın” diyerek
genelde orta sınıfı oluşturan esnafın falını okuyor.
Üniversite mezunlarına “her üniversite mezunu işe girecek diye bir şey yok”
diyerek yetişmiş gençlerin umudunu kırıyor.
İşçinin kıdem tazminatını nasıl kaldırabilir de emeğini ucuza
getirebilirizin çalışmaları alttan alta sürüyor.
Sayın bakanlarımız işsizliğin önümüzdeki birkaç yılda ortadan
kaldırılamayacağını beyan ediyor.
Borcunu ödeyemeyen, iş bulamayanların tepkileri her gün gazete ve
televizyonlarda.
Eline geçen üç kuruşun önemli bir kısmını kredi kartı, tüketici kredisi
faizine yatıran halkımız bu borcun bu geliriyle kapatılamayacağını, aksine
her geçen gün yeni bir borç, yeni bir zamla karşılaşacağını biliyor.
Kendisine iş veren patronunun göz göre göre eridiğini, kepengi kapatmakta
olduğunu görüyor.
İşte böyle bu tabloya, bire-bir yaşadıkları sıkıntılara ve artan geçim
sıkıntılarına rağmen İstanbullularımızın yüzde 34,9’u ekonominin bu yıl
içinde düzeleceği umudunu taşıyor.
Bu nedir?
İnsanın kendi maişet motoru göz göre göre su alıp batarken yine de bazı
saplantılarla hayır biz şimdi mavi ufuklara doğru yelken açıyoruz demesi mi?
Ölürüm de kendi gerçeğimi görmem katılığıyla yaptığı bağnazlığın harakirisi
mi?
Yoksa hala onlara bile yanlışlarını iyi anlatamamış olduğumuzun bize tutulan
aynası mı?
Bunu mutlaka çözmek gerekiyor…
“…... ?”
|