Yükselen döviz fiyatları sarı öküz için ne kadar hayati?


“Ekonomi” denen şey aslında yaşamın ta kendisi olduğu halde bazen insanlarımız bunun ne kadar da “karışık” bir denklem olduğunu düşünür.

Aslında doğru noktalarından hareket edildiğinde işi çözmek çok da zor olmamalı.
Örneğin dolar yükseliyor, borsa düşüyorsa “vaziyet” ne durumda diye sorulduğunda ne diyeceğiz?
Gelin bunun üzerine kolay anlaşılır ve kolay anlatılabilir bir akıl yürütelim.

İşe en basitinden başlayalım mı?
Öyle borsadan, ithalattan, ihracattan, sanayi üretimi kapasite kullanım oranlarını falan bir kenara bırakaraktan düşünelim: En basit “tüketici”yi, en basit “tüketim malı”nı ele alalım.

Örneğin bizim sarı öküz.
Yaşamında, saman yiyip geviş getirmekten başka bir renk yok değil mi?
Ama bakın yükselen döviz fiyatları hayatını nasıl da “kan kırmızı”ya döndürüveriyor.

*
Ankara’dan bakıldığında “tarımda istihdam” günden güne artarken (!) her ne hikmetse bizim köylümüz ahırındaki hayvanına saman bulamamaktadır.
Çözüm kolay: “Mademki küreselciyiz, derhal çözüm üretiriz” diyen hükümet 2 Eylül 2012 günlü Resmi Gazete’de çıkan Bakanlar Kurulu Kararı ile samana ithalat yolunu açıyor.

2 Eylül 2012, Dolar 1,80
Türkiye, iki ay içinde bu ithal samana tam 25 milyon dolar ödüyor.
Bu gün 1 dolar 1.96
Yarın kaça tırmanacağını Allah bilir.
Bölün aradaki 16 kuruş artışı 180 kuruşa; şimdilik artış yüzde 9 dolayında.
Bu durumda sarı öküzün yediği samanın yani ona göre “gıda” maddesi yüzde dokuz arttı mı?; arttı tabii.
Demek ki en basitinden sarı öküzün geçim endeksi yükselmiş, hayatı yüzde 9 pahalılanmıştır.

*
Gelelim onun daha başka “gaile”lerine.
Sarı öküzün sahibi Hüsmen agam “yatırımcı” ya da “sanayici” midir?
Eh, olayı en basitinden ele alacağımıza göre aynen böyledir.
Çünkü o da bu memleketin her türlü sanayi, ticaret, ziraat erbabı gibi işine para yatırmış ve buradan kazanç sağlayacağını düşünmüştür.

Aynen tencere üreticisinin kullandığı saç levha, kumaş üreticisinin kullandığı iplik ve pamuk gibi “Saman” da onun için kendi yatırımı olan hayvan besiciliğinde bir “girdi” ya da bu yatırımının sürmesi için yapılması gereken harcamadır değil mi?
Evet, aynen “girdi” dir.
Üstelik “ithalat yoluyla, dövizle giren” bir girdi.
Şimdi bu girdinin fiyatı yüzde dokuz arttığında yaptığı işin maliyeti kabaca yüzde 9 artmış ya da bu işteki kazancı bu ek “girdi” kadar azalmış mıdır?
Evet.
Peki bir düşünelim bakalım; acaba girdi fiyatlarının yükselmesi halinde bizim yatırımcımız bu işi sürdürebilir mi?
Bir ihtimal; bu işten karlılığı çok yüksekse yani hayvancılık Türkiye’de karlı bir iş olsaydı “haydi kardan zarar ettik” der, işe devam edebilirdi.
Ama biliyoruz ki bu alanda karlılık oranı aşağı yukarı şimdi üretici olan bütün sektörlerde olduğu gibi olsa olsa bu dolaylardadır hatta çoğu için bıçak sırtı bir durumdadır.

*
“Vaziyet” bu ise, yatırımcımız Hüsmen agam ne yapar?
Besbelli ki “Yatırım”ını yani sarı öküzünü götürür kasaba teslim eder sonra da gider kahvede pişpiriğe oturur.
Yine en basit anlatımla bu durum nedir?
“Yatırım ve istihdam bitmiştir”.
Kazanç  zaten “mafiş

Peki ya sarı öküz diyeceksiniz değil mi?
Belki de kendisi için bu kötü sonun bir ara ahırdan kaçıp komşunun çayır- çimenini çiğnediği için başına geldiğini düşünmüş, hatta kendini suçlamış bile olabilir.

Ama maalesef O, hayatını ha bire “Kalkındırılan Türkiye”nin  ekonomi politikaları dolayısıyla “hayatını kaybetmiştir”.
İşte en basitinden bir ekonomi  açıklaması.
Siz sapın samanın yerine başka malları, sarı öküzün yerine yatırımları, Hüsmen Aga’nın yerine dilediğiniz birilerini koyun ve işi geliştirin, düşünün, anlatın…

Düşünün, çünkü şimdiki zaman artık ne kimi TV’lerin aptal dizilerini, ne penguen belgeselini, ne komşuya nasıl demokrasi getireceğimizi konuşacağımız; ne de saçma sapan politik çekişmelerin zamanıdır.
Bütün gelişmelerin aslı ekonomiktir, o ekonomi de çoğumuz için aynen örnekte olduğu gibi “hayat-memat” meselesidir.