Kimsenin kimseyi sevmediği siyaset ile nereye kadar?


“Sevgi…”
Günlük yaşamımızda ağzımızdan nasıl da bir çırpıda çıkıyor değil mi?
Dilimizin ucundan kolayca akıp giden bu kelime üzerine tabii ki pek çok şey yazılıp söylenmiş ama sanırım en iyi ve en doğru tanımlamayı Türk Dil Kurumu yapmış olmalı.
“Büyük Türkçe Sözlük” ve “Güncel Sözlük”te, “Sevgi” için “İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” diye yazıyor.

Enteresan değil mi?
“İnsanı, bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu”
Kime örneğin?
Örneğin “Şey” derken Parti, “kimse” derken “partililer” e “yakın ilgi ve bağlılık” da öngörülmüş müdür acaba bu tanım yapılırken dil bilimciler tarafından?
*
Partinin Genel Başkanı Ayaş’ta anlatıyor:
“Yeni bir siyaset anlayışı, sevgiye, hoşgörüye dayanan bir siyaset anlayışı… Kızgınlığa, kine değil sevgiye ve hoşgörüye ihtiyaç duyan. Sevgi ve hoşgörü üzerinde yeşillenen, büyüyen bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Sizler destek verirseniz inanın Türkiye’yi bu coğrafyanın en güzel, en temiz, en sağduyulu, en sağlam ülkesi haline getirmek mümkün.”
Yani sevgi olmazsa bu iş zor kardeşim diyor.

*

Gazeteci sormuş, görüşmeyi anlatıyor:
- Ne oldu? Niye ipler koptu? Yollar ayrıldı?

Durdu. Derin bir nefes aldı.

Sonra “Sevgi!” dedi.

“Nasıl yani?” dedim. “Hepsi bu mu?”

“Evet bu çok önemli” dedi. “Çünkü sevgisizlik hâkimdi. Bu yüzden olmadı!”

Bendeki şaşkınlığı anlayınca biraz daha açıklama gereği duydu:

“Sevgi yerine baskı vardı. Sevginin olmadığı yerde insan olur mu? Baskının olduğu

yerde özgürlük hedefi olur mu?”

Yolları ayırmak için bundan daha güzel bir gerekçe olabilir mi?

Bu kadar sahici.

Bu kadar içten.

Bu kadar kendisi gibi olan bir tanım.

Doğrusu yönetim değiştiren bir liderden ilk kez böyle bir gerekçe duydum.
*
Bir büyük gazetenin adı çok bilinen köşe yazarı olayı dışarıdan nasıl gördüğünü anlatıyor:
“Sevgi eksik:
Sevmiyorlar birbirlerini...
Sevemiyorlar.
Ne sevmesi? Birbirlerine kinleniyorlar ve ellerine geçen ilk fırsatta eski defterleri açıp intikam almaya çalışıyorlar. Sevgisizlikle bir yere varılamayacağını anlayamıyorlar.”

*
Şimdilerin gözde bir siyasetçisi birkaç yıl öncesinde partisini anlatıyor:
Sorun sevgisizlik… Oysa …’de öyle mi?
*
Bir zamanlar genel başkanlık makamının hemen bir altında uzun yıllar görev yapmış deneyimli bir başka siyasetçi, o günlerde bana çok anlamsız gelen ama mutlaka içten bir itirafta bulunmuştu:
“Siyasette kimse kimseyi sevmez”

*
Ve daha bir dolu örnek…
Yine de merak eden girsin internete, partinin adını ve  “sevgisizlik” kelimesini yan yana yazıp küçük bir tarama yapsın, görsün durumu.
Hepsini buraya alıp iç karartmanın da anlamı yok ama galiba ortada genellikle kimsenin kimseyi sevmediği bir durum; “sevgisiz” bir siyaset var.
“Yok, canım seninki de laf mı” da denebilir ama inanın yukarıdaki sözlerin tamamı hemen herkesin bildiği ünlü siyasetçilerin söyledikleri ile ünlü yazarların aktardıkları.

Peki niye?
Eskiler daha iyi bilirler; bizde -görünürde bir neden olmadığı halde- dargın duranlara “Ne o babanın arpa tarlasını mı çiğnedik” diye bir söz vardır:
Gerçekten de insan merak ediyor.
Nereden baksanız bakın; görünüşte aynı düşünce ve eylem için bir araya geldikleri kabul edilen ama her nedense ciddi bir biçimde birbirlerini sevmedikleri ileri sürülen kimi “siyasetçiler” arasında acaba pek de alenen söylenmeyen ama alttan alta işleyen bir “arpa tarlası” meselesi mi vardır?
Özellikle belirli idealler doğrultusunda bir araya gelmiş oldukları varsayılan bu insanlar neden birbirlerine “bir şeye ve bir insana yakın ilgi ve bağlılığın işareti olan  “sevgi”yi göstermezler de bu yakınmalar ayyuka çıkar?
*
Siyasetin insanları bir araya getiremediğinden, onları bir birine bağlayamadığından, dolayısıyla örgütlü siyasetin başarısız kaldığından şikâyetiniz mi var?
Orada önce “sevgi”yi arayın.
Bakın bakalım, var mı, yok mu?
Varsa merak etmeyin her şey yolunda demektir.
Yoksa hele hiç sebepsiz yere yok gibi görünüyorsa şöyle bir sorun onlara bakalım; Acaba babalarının arpa tarlalarını çiğnediğinizden ya da çiğneyebilecek olabileceğinden dolayı mı etraflarına böyle davranıyorlar?
Olur ya, bakarsınız belki siz bile farkında olamadan birilerinin arpa tarlasının tam da ortasına dalıvermiş, duman etmişsinizdir bütün düzeni.
O zaman da kusura bakmayın ama biraz etraftan dolaşmak zorunda kalabilirsiniz.

İyi de ne yapmalı diyeceksiniz…
Bu iş galiba sadece “sevgi” ile olmuyor; daha doğrusu bu güne kadar oldurulamamış.
O zaman sonuç almak için daha kuvvetli bir yapıştırıcıya ihtiyaç olmalı.
Ne olabilir ki?
-“Sevgi”den daha üstün… yan “Aşk” falan mı?
-Hayır, film adı gibi olacak ama: “Aşktan da üstün”… İdeoloji… Yurtseverlik.