Devletin uçurduğu talih
kuşu kimin başına konar?
Milli Piyango da
özelleştiriliyor.
Bu günlerde devletimizin “ürküttüğü” o nazlı talih kuşu bakalım yerli ya
da yabancı ama bu iş meslek edinmiş hangi büyük sermayedarın başına
konacak?
Merak ediyor musunuz?
…..
Kibarca “talih oyunları” denir ama bir dereceden sonra bunun adı “kumar”
dır.
Belki ilk okuduğunuz anda buna itiraz edeceksiniz ama gelin önce kendinizi
şöyle bir sınayın;
Diyelim ki damat adayının huyu suyu merak ediliyor da, mümkün olan en
diplomatik dille durumu anlaşılmaya çalışılıyor:
-“Efendim acaba ….mahdum bey (damat adayı) ufak-tefek de olsa şans
oyunlarıyla haşır neşir olurlar mı acaba?”
-“Aman efendim, oğlumuz diye söylemiyoruz haza melek, ne içki ne kumar; ha
bakın şans oyunları deyince… eh, kendine şöyle iyi kötü bir istikbal
sağlar umuduyla ayın 9, 19 ve 29’larında Milli Piyango alır, haftada bir
Sayısalı, Süper Loto’su vardır. Bir de atları çok sever, bildiğiniz gibi
değil… hipodroma gidemediği için yarışlarını ganyan bayiinden izler, öyle
başkaları gibi kumarı mumarı yoktur…”
dense acaba “Eh daha ne olacak ki birader, bir kumarbaz da bundan daha
kibarca anlatılamazdı…” deyip içinizden de olsa bir kanaat sahibi olmaz
mısınız?
*
Bizde “kumarın ufağı büyüğü olmaz” diye bir laf vardır.
“Şans oyunlarında da sanırım uygulamada pek bir sınır yoktur. Ne kadar
kazanmak(!) isterseniz o kadar oynayabilirsiniz.
Yani bizde büyüğüne pek engel yoktur.
O zaman ölçüyü şöyle koyalım isterseniz; ufak çapta ve eğlence için olanı
tamam da para kazanma hele borçtan kurtulma, istikbal temini amacıyla
girilen “şans oyunları” işi yukarıda belirttiğimiz gibi bizim toplumumuzda
pek de beğenilecek bir durum değildir.
Gidin, yağmur altında bilet
kuyruğunda bekleyenlere sorun:
-“Ne bekliyorsun?”
-Abi çıkması lazım, bir çıksın şu borçlarımın hepsini sıfırlayacağım
-Ne bekliyorsun?
-Bir çıksa önce kendime ev alacağım.
-Başka?
-Çocuğu evlendireceğim abi, para lazım!
Yüz kişiye sorun, çoğundan bu cevapları alırsınız.
Dikkat edin hemen hemen tamamı “yılbaşı eğlencesidir” “şans oyunu
oynayacağım” diye anlatmaz yaptığını. Adı budur ama alanların hepsinin
ortak tarafı, içinde bulundukları mali çözümsüzlükten çıkabilmek için
adeta bir mucize beklemeleridir.
*
Çıkmaz mı?
Çıkmaz olur mu? Tabii ki yapılan hesaba göre 10 milyon numaradan birine
büyük, efendim şu kadar yüz bin numaradan birkaç yüzüne de şu kadar yüklü
para çıkacak.
Ya bize?
Size de çıkabilir ama çok çok büyük ihtimalle o siz olmayacaksınız.
……..?
Ha belki şu kadar kişi de
yatırdığı paranın “mort” olmadığını yani ölmediğini görerek “kendi
parasını kazandığına” sevindirilecek.
Bak yüzde yirmiyle en yakın ihtimal bu.
*
Gelelim işin ciddi tarafına.
Kumar ölçülerindeki şans oyunu, ne din ne ahlak açısından özendirilecek
bir alışkanlık değildir.
Buna karşılık aşağı yukarı her toplumda bu merak olduğuna göre, bu toplumu
yönetenlerin yani hükümetlerin ülkedeki şans oyunu (!) merakını mümkün
olduğu ölçüde baskı altında tutmaları, bu tutkunun genişlemesini
engellemeleri gerekir.
Nitekim 1980 sonrası hızla çoğalan beş yıldızlı otellerin kumarhanelerinin
4302 sayılı kanunla kapatılma gerekçesi “toplumsal hayata verdikleri
zarar ve kamu güvenliği” olmuştur.
Demek ki devlet “şans oyunları” sahasına bu işten para kazanmak için
değil, bu tutkuyu kontrol altına almak için girer.
Acaba kontroldan kasıt senede bir defa piyango bileti alan vatandaşa bunu
bile çok görmek midir?
Şunu belirtelim ki, “şans oyununu” bir oyun düzeyinde oynayan ile bu
işlere aşırı tutkusu olanları rehabilite etmek için oynatılan oyuna
diyeceğimiz bir şey yoktur.
Sıkıntı, insanların “şans oyunu”nu kendi ekonomilerini düzeltecek bir yol
olarak gördükleri ve işin böyle algılanmasına yol açıldığı anda başlar.
İşin kötüsü, bu algılama o kadar yaygındır ki…
|