|
|
Demokrasinin aşağıdan veya yukarıdan olanı üzerine
çok basit düşünceler
Ne dersiniz?
Halk “yerinden yönetilse” mi iyidir yoksa “Ankara”dan mı?
Ya da aşağıdan mı yoksa yukarılardan mı?
“Yerelden” ya da “yerinden” yönetilsin diyenler, bir siyasi kararın ne
kadar yerinden ya da -devlet hiyerarşisi anlamında- ne kadar aşağıdan
yönetilirse o kadar isabetli olduğunu söylerler ve bunu da ısrarla
savunurlar.
Denir ki; “Halk eliyle tuttuğu, gözü ile gördüğü şeylere daha çok inanır.
Seçeceği adamı daha yakından tanır, icraatını beğenmezse eleştirir falan
filan…
Bu tartışmada karşı tezi savunanlar da “Hayır efendim, yerinden yönetimde
iş yerel yöneticilere bırakılırsa öyle memleket çapında bir güçlü düzen
kurmak zorlaşır. Bu nedenle özellikle temel kuralların Ankara’dan
belirlenmesinde, önemli kararların Ankara’dan verilmesinde ve hatta yerel
yöneticilerin de iyi kötü denetlenmesinde yarar vardır” derler.
İşi tartışmaya kalktığınızda ileri sürülecek o kadar çok malzeme vardır
ki, -Hani bazen derler ya; adam şöyle böyle ama işi de beceriyor diye-
işte sonunda “Aman kardeşim; iyi idare edilsin de neresinden edilirse
edilsin dersiniz.
Hatırlayacaksınız mutlaka; bir reklamda uyanık esnaf çocuğunun kendisine
sorulan soruyu cevaplandırmadan önce babasına “Alıyos mu yoksa satıyos
mu?” diye sorduğu o “pragmatik” soru var ya; işte bu kısa yazıda biz de
okurumuzu bu tür sıkıntılardan kurtarıp işi “basitçe” masaya yatırmaya
çalışacağız.
*
Yerel yönetimlerin üniter ya da merkezi yönetimlerden daha uygun bir
yönetim tarzı olduğunu; belediyelerin merkezi hükümete karşı daha
bağımsız, şimdiki duruma göre daha güçlü olmasını, kendi göbeğini
kendisinin kesmesini ısrarla isteyen kimdir bir düşünün…
-Mecliste yarıdan fazla milletvekili olan, genel seçimlerde oyların
yarısından fazlasını “götüren” parti değil mi?
-Evet, tam da “merkezi hükümet”i büyük bir güçle elinde tutanlar.
-E peki o zaman vatandaşımıza soralım bakalım: “Kitaplarda yazdığına göre
merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasında her zaman bir güç çekişmesi,
bir yönetim paylaşımı meselesi varsa, o zaman bizdeki merkezi yönetimin bu
güçlü iktidarı, neden gelip gidip “yahu bu güç bize fazla, bunun bir
kısmını yerel yönetimlere devredelim de memlekette demokrasi daha iyi
yeşersin, daha sağlıklı işlesin deyip iktidarına paydaşlar arasın ki?”
Madem “bu güç bende fazlasıyla oluştu, bu kadarı da fazla” diyor; o zaman
idare olarak yerel yönetimlere daha fazla para versin, onların
tercihlerini ve taleplerini daha ön plana alsın ve yarından itibaren yola
devam etsin!
Yani şimdi bu değişiklikler için ortalık ayağa kaldırılırken örneğin;
“İstanbul belediyesi bizim Ankara’daki ağırlığımızdan dolayı kendi başına
hareket edemiyor, İstanbul demokratikleşemiyor” mu deniyor?
Yoksa, İstanbul’u idare eden sayın belediye başkanı Ankara’ya fazla
direnemiyor, Ankara karşısında kendini güçlü hissedemiyor diye bir endişe
mi var?
Örneğin, İstanbul’a yapılacak bir büyük yatırım; Örneğin Karadeniz ile
Marmara’yı birleştirip ikinci Boğaz’ı yaratmak, örneğin Üçüncü boğaz
köprüsünü inşa etmek, Çamlıcaya cami, Ataşehir’e finans merkezi, Ali Sami
Yen’e gökdelen dikmeler gibi konularda İstanbul kendini Ankara karşısında
yeteri kadar savunamıyor; biz Ankara olarak ona destek verelim mi deniyor?
Örneğin, şu İstanbulluların belediye başkanlarının kim olacağı taa
Ankara’larda
kararlaştırılıyor da bunu İstanbul’un kendi halkının kararına bırakmadığı
için Ankara şimdi “nedamet duyup” kendi kendini kanunlarla sınırlamak,
öyle bir yasa çıkarayım ki ben bile buralara istediğim gibi karışamayayım
mı demek istiyor?
Oturun, yerel yönetimler ile merkezi yönetimler arasında gidip gelen
çeşitli görüşler hakkında bir fikir sahibi olmak isterseniz önce
yukarıdaki sorunun cevabını verin kendi kendinize doğruyu bulabilmek için.
*
Bu konuda ikinci ölçünüz, sıkı bir biçimde “yerelci” olanların;
mahallelerden köylere, köylerden kasabalara, kasabalardan ilçelere kadar
olan tüm yerel yönetimlerin; yani halkın neredeyse tek tek bir birini
tanıdığı, selamlaştığı, kuş uçsa haberi olduğu yerel yönetimlerin neden
“büyükşehir” adı altında bir başka türde “merkezi yönetim”e bağlanmak
istendiğini düşünün.
Öyle ya.
Farzedin ki siz 5-10 bin nüfuslu bir ilçedesiniz ve bu “yerel yönetim”
tartışmaları sırasında bir yandan sizi yerelden ayırıp il bazında
“merkezileştirmeye” çalışıyorlar bir yandan da birer ikişer o illerinizi
merkezden ayırma telaşını yaşıyorlar.
Sormaz mısınız? “Peki aslında bu işlemlerle biz yerelleşiyor muyuz yoksa
daha da merkezileşiyor muyuz” diye.
Ne dersiniz, bu işte hem “perhiz” hem “lahana turşusu” aynı anda
savunuluyorsa; peki arkadaş bunun “pragmatik” yanı nedir, yani bu işi en
çok kim ve neden istiyor, sonuçta kim kazançlı çıkacak demez misiniz?
*
Herkesin fikri kendine tabii.
Bizim yaptığımız sadece bu konuların daha iyi irdelenebilmesi için bir
parça “eşeleme”.
Ama kanaati okura bırakmak ve her düşünceye saygılı olduğumuzu söylemekle
birlikte yine de elimize fırsat gelmişken birkaç cümle ile -doğru ya da
yanlış- “kendi endişelerimizi” sıralayalım.
1.Yerinden yönetim talebi “asla” başta Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İzmir
gibi bu işte en fazla yerinden yönetime uygun olup bunu talep edebilecek
kentlerinin hatta Türkiye genelinin arzusu değildir.
2.Şimdiki yerinden yönetim merakı, mevcut yerel yönetimlerden değil de
merkezi yönetimden kaynaklanıyorsa, artık bir kademe daha ileri gidip, bu
merakın merkezi yönetimleri bu kadar “sarmasının” nedenlerini araştırmakta
konunun berraklaşması açısından büyük yarar vardır.
3.Dünya’nın bu kadar karıştığı, çeşitli sınır senaryolarının havalarda
uçuştuğu, bölgenin fokur fokur kaynadığı ve kaynatıldığı bu günlerde
“siyasetin” daha tek elden, “çok açık ve net” ve de merkezi bir güçle
yürütülmesi mümkün iken; birilerinin çok fütursuzca “sınırlar aşan
konfederasyonlar” konusunda fikir cimnastiği yaptığı bir dönemde, bu iş
için ortaya konan gerekçeleri aynen o reklamdaki çocuğun sorusuyla
karşılayıp;
“Bu yerinden yönetim işi için tabii ki biz de düşüncemizi belirteceğiz
amma velakin… “söyleyin bakalım, alıyos mu yoksa satıyos mu?” diyerek
“hukuki ve entelektüel değerlendirmelerimizi (!)” buna göre yapsak sonuçta
daha sağlam bir sonuca varmaz mıyız?
Öyle ya; alıyosak başka… satıyosak daha başka.
|
|