|
İDO’ya kızıp direnme adına körfezi dolanmak
İDO konusunda tarihe not düşmek için yazdığımız bir önceki yazı, bu yaz
sıcağına rağmen hayli ilgi topladı.
İDO konusu da, aslında bu hale geleceği gerçekten çok önceden belli olan
bir şeydi.
Sonra sizin bu devleti kurarken en temel iddialarınızdan biri olan kabotaj
hakkı ve bunun somut ifadesi olan Kabotaj Kanununu yok sayarak “Kabotaj
alıcının sorunudur, biz satarız” diyerek adeta pazarcı tavrı gösteren bir
yabancı sermayeli kurumun tek “yol göstericiliğinde” halkın malı olan
İDO’yu satıyorsunuz. Halkın ekonomisini korumak ve kollanmakla görevli
Rekabet Kurumunuz “tekelcilik bunun neresinde” diyor, bundan en az beş
milyar dolar beklerim diyen satıcısı, bunu beşte biri bile olmayan 860
milyon dolara sattığında bu satıştan da huylanmıyorsunuz. Taa ki yaz gelip gişeden bilet almaya gidene kadar… Hani rahmetli Aziz Nesin’in “Kazık bana giriyor” adlı ünlü hikâyesindeki gibi, sıra kendinize gelince de “Vayyyy efendim, kazık bana giriyor” diye bağırmaya başlıyorsunuz. Bu durum gerçekten de atalarımızın o “bir musibet bin nasihatten önce gelir” özdeyişini haklı çıkarmıyor mu?
Şimdi gelelim işin bir başka yönüne.
Bizde, bir devlet büyüğümüzün de dile getirdiği gibi “Sermayenin dini
imanı yoktur” derler. Ama nedense pek çok kişi gidip ey “İDO neden böyle yapıyorsun” diyor da, tutup onlara bu imkânı verenlere “Peki sen bunu neden yaptırıyorsun” demiyor.
İDO’ya kızmak, bağırmak, protesto etmek, hatta kızıp körfezi dolaşmak
durumu ne kadar değiştirir hiç düşündünüz mü? Merak etmeyin, siz tepkiyi gösterseniz de onlar bunu aşar, bir süre sonra işler tekrar yoluna girer. Çünkü siz körfezi dolaşınca belki iskele kuyruklarındaki izdiham biraz azalır ama bu gelir dağılımı çarpıklığında, bu fiyatlardan bilet almayı pek de dert edinip tatilinin tadını bozmayacak hayli hali vakti yerinde insanımız vardır ve bunların sayısı 75 milyon nüfus içinde her zaman bu gemilerdeki koltuk sayısından fazladır. Siz kızıp körfezi dolanırsanız, kendinize edersiniz ama onlar sıranın kendilerine ne de çabuk geldiğine bakıp sevinirler bile. Siz körfezi dolanırsınız, kendinizi zora sokar ama bu sorunu ortadan kaldırma anlamında hiç bir sonuç alamazsınız. Düşünebiliyor musunuz? Birileri sizin makul fiyatlarla bilet alma hakkınızı ortadan kaldırıyor ve git şu arkadaşların istediği parayı öde diyor. Siz ona “peki ben neden fazla para ödeyeceğim, beni neden buna mecbur ediyorsun, bu yetkiyi nasıl oluyor da kendinde buluyorsun” demek ve bunun hesabını sormak yerine, asıl işi fırsatını bulunca buradan para kazanmak olan adama kızıyorsunuz. Gelin daha da açık bir örnek verelim: Diyelim ki şimdi bu işlerde çok kızdığınız sermayenin İngiliz ortağının kendi memleketinde ticaret yapıyorsunuz. İngilizler de Liverpool limanındaki vapurculuk işini her ne hikmetse halkına, sendikasına falan sormadan size ihale etti ve “Al kardeşim, al sana istediğin kadar yolcu benden, sen özel sektörsün istediğin gibi bilet kes” dedi.
Baktınız iyi para kazanılıyor, bilet işini biraz geliştirdiniz daha da
para kazandınız, biraz daha geliştirdiniz daha daha para kazandınız…
Kime dua edersiniz?
Haydi gelin şimdi olayı tersinden düşünün;
Ha yine bu günden bir şeyi daha hatırlatayım mı? Ya "devlet yapsın bize satsın" formülüyle ya da “bak devletten beş kuruş çıkmadan yap işlet 30 sene sonra devret formülüyle” Yani "devletten beş kuruş çıkmadan" ama "milletten 30 yıl boyunca çeşitli tarifelerle aynen şimdiki gibi çıkaraktan".
Belki gözünüzden kaçmıştır, bunu da bir kenara yazıyorum:
|