İDO’nun Bağdattan dönecek yanlış hesabı 
şimdilik Bursa dolaylarında


 Ne zamandan beri bağırıyorduk:

 -İDO’nun satışı, en hafif deyimi ile İstanbul halkına karşı yapılmış bir yanlıştır!
 -Toplu taşımacılık bir kamu hizmetidir, ticarete konu edilemez!
 -Vapurun baca şeklini, belediye otobüsünün rengini sözde halka sorup “bak senin istediğin gibi oluyor” diye yapılan gösterişten sonra tutup bunları kökünden birilerine satarken “Ey İstanbullular vapurlarınızı, iskelelerinizi özel sektöre verelim, bu işi halka hizmet olmaktan çıkaralım siz de onların müşterisi oluverin, bunu kabul eder misiniz ?” diye sorulmaması aldatmaca değil de nedir?

 -Toplu taşımada birilerine fiilen “taşımacılık tekeli” sağlanması, bu tekeli ele geçirenin haklı olarak işin tadını çıkaracağı, “piyasa ekonomisinin” raconu değil midir?
 Bunun anlamı aslında kamu hizmeti olması gereken bir işin birileri için “ballı bir yatırım” haline getirilmesi, onlara sağlanan kazancın ise aynen halkın cebinden çıkmasından başka nedir?.

 -Bu gün İDO’yu satarken ileri sürülen gerekçe, yarın eldeki eski vapurlarla çalışan “Şehir Hatları A.Ş”nin satışının da peşin gerekçesidir. Çünkü ileri sürülen tezler “Biz bu işi özel sektör kadar beceremeyiz” “kamu elindeki şirketlerin özel sektöre devri zaten bizim siyasi tercihimizdir” “Bunu satalım, parasıyla daha iyi işler yaparız” şeklindedir.

 Çok geçmeyecek onu da yapacak ve toplu taşımayı hepten özel sektör tekeli haline getireceksiniz!

 -İskelelerini 30 yıllığına vermişseniz, İDO’yu bu işlerde tekelci konumuna getirmişseniz, yarın “Şehir Hatları A.Ş”yi de satıyoruz dediğinizde, bu sularda başka alıcınız olamayacağından görünüşte istediğiniz kadar ihale açın İstanbullunun bu malı, karşınızdaki tek alıcıya diğerinden daha da ucuza elden gitmeyecek mi?.

 -Tekel durumunu önlemek için kurulmuş Rekabet Kurumu maalesef bu tekelleşmeyi doğru değerlendirmemiş, engellememiş “uygundur” demiştir. Dolayısıyla şimdi halka uygulanan yüksek tekelci bilet fiyatlarında onun bu takdirinin de payı yok mudur?

 -İDO’nun satışı yanlışsa, yabancıya satışı bir kat daha yanlıştır; Çünkü Kabotaj Kanunu’na açıkça aykırıdır. Bu aykırılık şu anda liman idarelerinin derhal gemileri bağlamasını gerektirir. Yapılmaması kanunu rafa kaldırmaktır, bir gün gelir bunu yapmamanın kanuni müeyyidesi ile karşılaşırsınız!

 Dedik mi dedik.

 Ne oldu?

 İstanbul’un çukurlarına adam düşse hemen bir basın açıklaması yapanlar yukarıda söylediklerimiz için bir tek kelime edip “yaptık ama bu gerekçeyle yaptık” ya da “o senin söylediğin de hikayedir” bile diyemediler.

 Liman idaresi, Ulaştırma Bakanlığı, Deniz Ticaret Odası, Sendika “bir dakika beyler bu işte bir yanlışlık olabilir” dedi mi?

 Onlar da demediler.
 Maalesef kendi geçim derdine düşmüş İstanbulludan da beklendiği gibi bir ses çıkmadı.
 Ne yapalım; bekledik, istemeyerek de olsa bizi haklı çıkaracak gelişmeleri bekledik.
 Yanlış hesap nasıl olsa bir gün Bağdat’tan da olsa geri döner dedik.

 *
 Hesabın yavaş yavaş dönmeye başladığı haberi Bağdat’tan değil ama Bursa’dan geldi.

 Bursa’nın AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, İDO’nun esnek fiyat uygulamasıyla vatandaşları mağdur ettiğini belirterek, Mudanya’dan İstanbul’a yolcu taşımak için çalışmaya başladıklarını açıkladı:

 “Bugüne kadar İDO güzel bir şekilde götürüyordu. Özelleştirmeden sonra her yerde önemli sıkıntılar oluşmaya başladı.
 Bu, benim de hiç beğenmediğim bir politika. Hiç hoşuma gitmiyor. Bir bilet 10 liradan 30 liraya çıkmaz. 10 liradan olsa olsa 12 lira olur. Böyle bir dengesizlik olunca herkes rahatsız oluyor. Keşke İDO aynı şekilde işletmeye devam etseydi.”

 *

 Ardından, HAS Parti Bursa İl Başkanlığı Mudanya İskelesinde bir basın toplantısı düzenledi ve İDO’nun vatandaşa her gün bir sorun yarattığını söyleyerek tepkisini dile getirdi:

 "Türkiye'yi bir imtiyazlılar ülkesine dönüştüren, vatandaşı insan değil sadece müşteri olarak gören zihniyet; fahiş zamlara, imtiyazlı geçişlere, adaletsizliklere kulaklarını tıkamaktadır. Feribot sırası beklerken, fark ücret ödeyen yolcu imtiyazlı bir şekilde sıraya girmeden öne geçiyor. Bu uygulamayla tüm yolcuların birden hakları gasp ediliyor. Özellikle Bursa, Yalova, Balıkesir gibi kentlerimizin İstanbul'a en kısa bağlantısı olan İDO hatlarında devlet, bir tavan fiyat uygulaması getirmelidir.

 Çiftçiler bile ÖTV’siz mazot kullanamazken İDO kullanıyor.  Bu avantajını vatandaşa yansıtmadığı gibi tedarikçilerine de kolaylık sağlamıyor.
 Hizmet bedeli altında ekstra ücretler talep ediliyor. Bu da Rekabet Kanunu'na aykırıdır. İDO'nun bu ayrıcalıklarına rağmen vatandaşı bu kadar mağdur etmesi kabul edilemez.
 İDO, imtiyazlarını ve Tekel olmasının avantajını kötüye kullanıyor. Bakanlıkça İDO denetlenmekte midir?  Devlet, bu keyfiliği ve hukuksuzluğu mutlaka denetim altına almalıdır."

 İskelede bir de tiyatro oyunu sergileyen Has Partililer, sabrı taşan vatandaş rolünü oynayan bir partiliye geçenlerde bir temizlik işçimizin yaşadıklarından esinlenip “İDO bak git!” dedirterek İDO’yu sembolik olarak süpürge ile kovaladılar.

 Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhan Parseker özelleştirilen İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş.’nin iyi bir özelleştirme sınavı veremediğini söyledi.

CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, İDO Bandırma Terminali önünde basın toplantısı düzenleyerek İDO’nun uygulamasının Rekabet Kanunu’na aykırı olduğunu belirtti,
Havutça, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi ile konuyu TBMM gündemine taşıdığını da anımsatarak, özelleştirildikten sonra İDO’nun para tuzağı kuran bir şirket görüntüsüne dönüştüğünü öne sürdü.

 *

 Gelelim İstanbul’a.

 “Bu satıştan en az beş milyar dolar bekliyorum” deyip sonunda belediye kasalarına sadece 861 milyon dolar girerken bile güle oynaya İDO’nun satışını yapanlara bir şey demeyeceğim.
 “Hayır, tekelci bir durum oluşmuyor” diyen Rekabet Kurumu’na da.
 Bu durum Kabotaj Kanunu’nun acaba neresine sığıyor diye merak etmeyen yetkililere de.

 Sözüm İstanbullulara.

 Metrobüs hattında kullanılan “Phileas” otobüslere, “bunlar manyetik takozlarla yolunu bulur, şoförsüz gider, yan yan yanaşır falan…” dendi, dünyanın parası verildi, eski parayla tanesi üç trilyona alındı, parası siz bizden çıktı; o arabaların çoğu şimdi garajda takoz üzerinde durduğu için bir bakıma gerçekten “şoförsüz kullanımda” oldukları halde bir şey demediniz.

 Vapurlarınız satıldı, iskeleleriniz 30 yıllığına kiralandı sesiniz çıkmadı.

 İDO şirketi tam da işe gidiş geliş saatlerinde “yoğun saatlerde fiyat yüksek olmalı” dedi, daha patronluğunda dokuzuncu aya gelmeden yüzde kırk zam yaptırdı, başında Topbaş’ın bulunduğu UKOME adlı kurul bu tarifeyi “makul” bulup onayladı, bir şeyler demediniz.

 Neden?

 Bursalının AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanının, Has partilinin bile karşı çıktığı “İDO bak git” dediği zamlar sizi neden pek ırgalamıyor?

 Hani o şarkıdaki gibi:
 “Bursa’nın ufak tefek taşları” da
 “İstanbul’un taşı toprağı altın” olduğu için mi böylesi ufak tefek paralara ses çıkarmıyorsunuz?