|
|
Siyasal partiler ne zaman
birer seçim şirketi olurlar?
İnsanlar kendi aralarında konuşurlar:
Tavlacı: üst üste iki “parti”yi de ben kazandım…
İşportacı: iyi bir “parti” malı yakaladık
Delikanlı: bu akşam müthiş bir “parti”ye davetliyim
Nakliyeci: daha malın birinci “parti”sini taşıyabildik…
Mağazacı: ben bu dükkana “parti” malı sokmam…
Sunucu: karşıdan “parti”ler halinde geliyorlar…
Siyasetçi: en şanslı “parti” bizim parti
Günlük dilimizde öyle kelimeler vardır ki, onları her gün çok yerde
kullandığımız halde taşıdıkları anlamı üzerinde pek fazla düşünmemişizdir.
Bunlardan biri de “parti” kelimesidir.
Nedir
“Parti”?
Yukarıdaki kullanım şekillerine bakılırsa çok çeşitli anlamları var değil
mi?
Kimine göre oyun, kimine göre mal, kimine göre kelepir, kimine göre bir grup
insan, kimine göre de siyaset yapılan yer.
Türk Dil Kurumu, siyaset anlamındaki partiyi “Ortak düşünce ve görüşteki
kişilerin oluşturdukları siyasal topluluk” diye tanımlıyor.
Peki bu kadar çeşitli anlamlara gelen, herkesçe farklı şeyleri anlatmak
üzere kullanılan şu “parti” sözcüğü acaba birilerinin kafasında da “Seçim
şirketi” anlamına geliyor olabilir mi acaba?
Bir düşünelim bakalım?
Siyasette bir partinin gerçek anlamda siyasi parti olabilmesi için gerekli
olan özellikler; onun yerel ya da genel yönetimler için bir “programı”
bulunması, bunun yanında kendi programını kavramış ve bu programa inanmış
yani parti felsefesi yönünde “görüş sahibi” kadroları olmasıdır.
İster yerel, isterse genel yönetimlerde; özellikle iktidara alternatif
olacak bir partinin, oy verenleri için demeyelim ama oy isteyen adaylarının
mutlaka bu niteliklere sahip olması gereklidir.
Adaylar bu niteliklerde olmasa da oy alınmaz mı?
“Kerhen” denilen biçimiyle alınır elbette ama bu oylar “beğeni”den değil,
olsa olsa “karşı partiye tepki”den dolayı gelir ve tabii ki sayısı
sınırlıdır.
Partiler kimi zaman bunları umursamaz, önemsemez ya da karar vericiler için
bu sınırlı oylar da kendi kişisel iktidarlarına yeterli görüldüğü için
geriye kalan adayları konusunda “kimi koysak seçilir” anlayışıyla hareket
ederler.
Böyle bir durumda “yanlış aday”ın aslında “alınabilecek bir kısım oy”ları
almaya yetmeyeceği, dolayısıyla bu tercihin basbayağı “oy kaybetmeyi kabul
ederek” yapıldığı bir gerçek değil midir?
Burada kaybeden taraf “parti” olduğuna göre; kazanan taraf, partiyi seçim
işlerinde bir araç olarak kullanmış olanlar olmazlar mı?
Diyelim ki seçmenin iktidar partisine tepkisi o kadar fazla ki, “en olmadık
kişilerle” yola çıktınız ama iktidar partisine olan tepkinin şiddetinden
dolayı seçimi bile kazandınız.
Bu tabloda, sizin elinizdekiler “beş benzemez” demektir.
“Beş benzemez” nedir bilir misiniz?
Elinizdeki beş iskambil kâğıdının hiç birinin birbiriyle ilişkisinin
olmamasıdır. Yani o kâğıtlarla oynayacağınız oyunda yapacağınız fazla bir
şey yok demektir. Birbirlerine hiç benzemeyen birilerini iktidara
getirirsiniz ama kendi programınızı uygulayamazsınız.
Böylesi durumlarda siyaset mekanizmanız belirli bir amacı gerçekleştirmek
için kurulmuş olan partiye değil, sadece belirli kişilere çalışmış
olacaktır.
***
Siyaset anlamındaki “Parti”nin tanımında birinci ölçü “fikir”dir.
Siyaseti, “birilerinin ülke yönetiminde söz sahibi olma" gayreti” olarak
tanımladığımızda, buna bağlı olarak “parti” sözcüğü de farklı bir anlam
kazanıyor.
Madem siyaset ülkenin şöyle ya da böyle yönetilmesine ilişkin bir uğraş; o
zaman, siyasetçilerin kafalarında da bu ülkenin şöyle ya da böyle
yönetilmesi konusunda bir “fikir”lerinin olması gerekmiyor mu?
Öyle ya, siyasete katılmanın özü memleketin nasıl yönetileceği tartışmasında
bir fikrin savunulması olduğuna göre, bu konularda pek fikri olmayanın
siyaset sahnesinde olmasındaki amacı ne olabilir?
Haydi kendisi bir nedenle istemiş olsun, partisi acaba fikri olmayan birini
neden seçmiş olabilir?
Tutun ki seçti, hatta iktidar da oldu, o parti icraat dediğimiz
uygulamalarını kimlerin hangi fikirleriyle değerlendirecektir?
İkinci ölçü “fikir ortaklığı”dır
Sözlükler, siyasi partileri “ortak düşüncedeki” insanların oluşturduğu
siyasal topluluklar olarak tanımlıyor.
Aynı partide bir araya gelenler aynı düşüncede değillerse ne olacak?
Diyelim ki dileyen herkesi parti çatısına aldık.
Bir biçimde inanılmaz büyüklükte üye sayısına ulaşıldı.
Bu insanlar eğer belirli bir siyasi görüşü benimsedikleri için bir araya
gelmemişlerse, dünyaları ve çıkarları farklı olduğu için daha ilk dönemeçte
birbirlerinden kopmayacaklar mıdır?
Haydi, onlar inanmasalar da bir araya geldiler diyelim, peki partinin iyi ve
kötü günlerde onları bir arada tutması imkânı var mıdır?
***
Şu
parti işini bir de “profesyonel” politikacılara sorsak acaba nasıl cevaplar
alabiliriz?
-Sayın politikacı, siz parti denince ne anlıyorsunuz?
-Vatana ve millete hizmet etme fırsatı bulduğumuz yer tabii.
Ya siyaset?
-Partimize ve memlekete hizmettir…
-Peki ama sizi bu güne kadar bir kere bile Meclis kürsüsünde gören, dişe
dokunur bir etkinliğinizi duyan yok, siz bu hizmeti nasıl
gerçekleştiriyorsunuz?
- ……!
Sayın politikacı, son günlerde halkımızın merak ettiği bir konu var, siz ne
diyorsunuz?
-Ben mi?, onu parti büyüklerimize sorun; onlar daha iyi bilirler.
-İyi ama siz buraya büyüklerinizin değil, milletin vekili olarak gelmediniz
mi, şimdi bir şey söylemeniz lazım…
-Ben bilemem, büyüklerim ne derse onu yaparım..
-……?
Sayın politikacı, siz politikaya neden bu partiden girdiniz?
-Öbür partiler başarılı olamadı, burasını daha şanslı gördüm.
-İyi ama sizin düşünceleriniz buradakilerden biraz farklı değil miydi?
-Olsun, mesele memlekete hizmetse hangisinden olsa girilir…
Sayın politikacı duyduğumuza göre siz bu görüşe karşıymışsınız?
-Olsun, bir partide her görüşten insan olabilir; bizim meselemiz bu partiyi
iktidara getirmek.
-İyi ama bu partinin programı öyle değil ki?
-Olsun, ben uyarım.
Sayın
politikacı, duyduğumuza göre siz bu seçimlere girerken müthiş bir servet
harcamışsınız…
-Doğrudur, siyaset masraflı bir iştir, fedakârlık etmeden olmaz. Sen bu
işleri bedava mı oluyor sanıyorsun?
-İyi ama… Paranızı kendi ideallerinize, amacınıza uygun bir partiye
harcasaydınız daha inandırıcı olmaz mıydınız?
-……….!
-Sayın politikacı, siz geçen referandumda bu partinin “hayır” dediklerine
karşı bayrak açmıştınız, şimdi bakıyorum da…
-Sana ne kardeşim, bana bunun hesabını soracak olanlar sormuyorsa sen neci
oluyorsun?
***
Ne dersiniz?
Üzerine daha çok şeyler söylenebilecek bu konuda, -bütün üyeleri için
demeyelim ama-, kimileri için partiler açıkça birer “seçim şirketi” olmazlar
mı?
Bülent SOYLAN
|
|