Elalemin  paraları ve elalemin dertleri üzerine laflama



Malum, Yunanistan battı.
Bizim basında çıkan haberlerden anlaşıldığına göre; Yunanistan’a yardımcı(!) olmak isteyen “Avrupa Birliği”, “Avrupa Merkez Bankası” ve “IMF” 130 Milyar avroluk yeni bir yardım paketini onaylamak için hükümetten harcamalarını 325 milyon avro kadar azaltılmasını istemiş.

Sizce Yunan ekonomisinin içine düştüğü bu durumun sorumlusu kimler olabilir?

Kimler yemiş bitirmiştir borca alınan paraları?
Emekliler mi?
İşçiler mi?
İşsizler mi?
Memurlar mı?
Hastalar mı?
Esnaf mı?
Sade vatandaş mı?

Şüphesiz bunlardan hiç biri değil.
Öyle olmadığı için de işin ceremesini onlar çekmemeli değil mi?
Hak hukuk var, adalet varsa; hatta orası demokrasinin beşiği ise, tabii ki bu sayılanların bir günahı olamaz değil mi?

Ama bakın fatura kimlere çıkıyor.

Alınan tedbirler şöyle:
-Katma Değer Vergisi artırıldı.
-Yunan Başbakanı
Lukas Papadimos yeni yardımın alınabilmesi için emekli maaşlarının azaltılmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
-Yeni kararnamelerle kamuda kadroluluk (sürekli memuriyet) kaldırılıyor.
-150.000 memur işten çıkarılıyor.
-İşçi ve memur maaşları yüzde elli azaltılıyor.
-Toplu iş sözleşmeleri iptal ediliyor.
-Gelir vergileri arttırılıyor
-Sosyal yardım kurumları birleştirilerek dar gelirlilere yapılan ödemeler kesiliyor
-Sosyal sigortalıların hastane hizmeti ve ilaç almadaki katkı payları artırılıyor.

***
Şimdi bir düşünelim bakalım; bu çöküşe neden olanlar yukarıda saydığımız sıradan vatandaşlar değilse, çöküşün neredeyse bütün yükünü onların üzerine yıkmanın haklı, adaletli bir yanı var mıdır?
Belki denecektir ki, paranın bol zamanında onlar da bunun ucundan nasiplenmediler mi?
Olabilir?
Ne yapsınlar peki?
Herhalde onlar da kendi hükümet büyükleri “ekonominin gayet iyi gittiğini, herkese en azından bu kesintilerden önceki kadar refah payı düştüğünü” söylediklerinde buna inanarak bolca borçlanmış, rahatça tüketmiş olmalıdırlar.
Acaba sırf “inandıklarından dolayı” şimdi bu duruma düşmeye müstahak mıdırlar?

***
Burada asıl eleştirilmesi gerekenler onlar değil, işin giderek bu noktaya geleceğini bilmelerine rağmen durumu güllük gülistanlık gösterenlerdir.
İşin başında olmalarına, kararları kendileri almalarına rağmen bu yola devam etmelerinin nedeni, elbette şimdi sırtına büyük yükler yüklenen emekliler, dar gelirliler ve ücretlilerin değil “sadece kendilerinin” ve “kendilerini destekleyenlerin” çıkarlarından vazgeçilememesidir.

Bu engellenebilir miydi?
Bu duruma neden olanlar açısından hayır.
Çünkü alınan borçlar, har vurup harman savurmalar bu ibretlik çöküşü hazırlarken elbette onların saltanatları devam ediyordu.
İş gittiği yere kadar gidecek ve -ha bugün ha yarın- nasıl olsa bir gün iktidar elden gidecek, fatura da başkalarına çıkacaktı.

Olacakları, olsa olsa şimdi bu çöküntünün altında kalanlar görebilir ve gidişe dur diyebilirlerdi.
Kim bilir,
Başlarındakiler mi çok marifetliydiler,
Akılları başka tarafa mı çelindi,
Takıntılarından mı kurtulamadılar,
Ya da durumu fark edebilenler çok mu cesaretsizdiler?

Neyse, bu da onlara ders olmuştur.
Bize ne ki!