Ekonomik yangını benzinle söndürmek isteyen kim?



Varsayın ki ülkede sayılamayacak kadar çeşitli malın yerli üretimi yetersiz ve halkın tüketimini karşılayamıyor.

Bu küresel piyasada da bunları size satmaya can atan bir sürü firma var.
Elma mı istediniz? Şiliden, muz Panamadan
Et mi istediniz? Arjantinden, Avustralyadan
Kimyasallar, ilaçlar Almanyadan
Elektrik süpürgesi, mermer, oyuncak, ıvır zıvır? Çinden,
Son bir yılda da bütün ihracatınız 134 milyar dolar olduğu halde, ithalata 240 milyar dolar ödüyorsunuz ve bu nedenle paranız bu işlere yılda 106 milyar dolarcık kadar yetmiyor.
O kadar yetmiyor ki, size borç vermiş olan yabancılar bile durumu görüp, “aman ha, batarsanız bizi de batırırsınız!” diye uyarıyor.

Bu durumda siz olsanız, hemen bir planlama yapıp üretimi arttırır, tüketimi dengelerim dersiniz değil mi?
Hayır diyemezsiniz.
Siz piyasa düzenine ve ekonomide küreselliğe sonuna kadar inanmış biriyseniz, partinizin iktidara gelme-getirilme sebebi buysa, kim ne derse desin yine aynı yola devam edersiniz.
Zaten yapacak olsaydınız iş buraya kadar gelmeden yapardınız.

O zaman ne yaparsınız?
Tabii ki yine aynı yabancı çevrelerin, “Aman ha batırmayın, bakın şöyle yapın” diyenlerin dediklerini.
Neyse, tahtaya vuralım da bu konular bizden uzak olsun.

***
Siz Yunanistan’ı düşünün.
370 Milyar avro (yaklaşık 505 milyar dolar) borçla battı.
Kimler üzüldü?
Tabii ki alacaklıları.
Kimler bunlar?
Yabancı bankalar ve finansal piyasalar.

Mesela?
Başta Fransız (56,7 milyar dolar), ardından Alman bankaları (34 milyar dolar)
Peki Yunanistan’a mal satanlara, Yunanistan’la iş yapanlara borç yok mu?
Onlara da var tabii ama onlar da parayı alamadığı için batınca zararı kime?
Yine bankalara.

Demek ki şu ana kadar okkanın altına giden para büyük ölçüde bankaların parası.
Dolayısıyla parayı kurtarmak için IMF ile birlikte paket üzerine paket hazırlayan-hazırlatan, hükümet değiştirten de onlar.

***
27 Ekim 2011 tarihli Anadolu Ajansı kaynaklı haberlerde buna ilişkin şöyle bir bilgi vardı:

Anlaşmaya göre, bankalar ve finans kuruluşları ellerindeki Yunan tahvillerinde yüzde 50 kaybı gönüllü olarak kabul etti. Böylece Yunanistan'ın borç yükü 100 milyar Euro azalarak, şu anda gayri safi yurtiçi hâsılaya (GSYH) oranı yüzde 160 olan borç seviyesi 2020 yılına kadar yüzde 120'ye düşecek… Yunanistan'la ilgili anlaşma için Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel bankacılarla müzakereleri bizzat yaptılar. Anlaşma sağlanana dek Sarkozy ile birlikte bankalar üzerinde büyük baskı kuran Merkel de aldıkları sonucun beklentilerin üzerinde olduğunu dile getirerek Yunan tahvillerinin yüzde 50 kırpılması hakkında "Yapabileceğimiz tek bir öneri vardı, o da kabul edildi." dedi.”

***
Gelelim yine yazının başındaki konumuza:
Bankaların parasını Yunan hükümetleri batırdı; tamam.
Batan battı, bir kısmını kurtarmak için “Haydi yarısından vazgeçtik, bari diğer yarısını öde dediler” ya…
Peki o paralar yeni görevlendirilen Yunan hükümeti aracılığıyla, ama nasıl ve sonuçta kimlerden geri alınacak?
İşte buradaki çözüm, ülkenin istikbalini de belirliyor.

Yunan halkını isyan ettiren pakette deniyor ki:
Bu yılsonuna kadar 30 bin, 2012 yılı sonuna kadar da 150 bin kamu çalışanı işten çıkarılacak, memur maaşlarının yüzde 40’ı kesilecek. Maaşlara vergi konacak ve üst sınır getirilecek, emlak vergileri arttırılacak.

Özetleyecek olursak, hükümet bir yandan giderlerini kısacak, diğer yandan Yunanlılara yeni vergiler yükleyecek.
Bu arada şimdiden
Yunanistan’da restoran, kafe ve benzeri işyerlerindeki katma değer vergisi yüzde 13’ten yüzde 23’e çıkarıldı.

***
Yukarıda, “Memleketiniz ürettiğinden fazlasını tüketiyor, sattığınızdan fazlasını alıyorsunuz dış ticaretiniz açık veriyor, borca batıyorsunuz, siz olsanız bu durumda işi nasıl düzeltirsiniz?” deyip düşünmenizi istemiştik ya, bakın Yunanistan’da uygulanan “çözüm” aynen şu:
Devletin küçültülmesi ve borçları ödeyebilmek için daha fazla vergi toplanması.

Ne dersiniz?
Küçülen devlet bu “tedbir”lerle şimdi daha da büyük bir zorunluluk haline gelen makro planlamaları yapıp, “ülkenin” üretimini arttırabilecek, gelirini giderine denk getirebilecek bir etkinliğe kavuşabilir mi?
Ücretlere ve kimi mal ve hizmetlere vergi konarak ekonomi daha canlı hale getirilebilir mi?

***
Malum; vergi artışı, milli ekonomiden kamu ekonomisine yani piyasadan devlete aktarılan ilave paydır.
Bu devlet payını arttırırsanız ve hele bir de bu yolla piyasadan çektiğiniz paraları götürür doğrudan yabancı bankalara verirseniz, ülke ekonomisinin üretim sermayesini de gücünü de bir o kadar küçültürsünüz.

Dolayısıyla, bize göre burada yapılan; bu tedbirlerle ülkenin ekonomisini daha da kötüye götürmek bahasına, “o yangında” uluslararası banka ve finans çevrelerinin parasını kurtarmak ama diğer yönüyle ekonomideki yangına açıkça “benzin dökmek”tir.

Yapılmasın mı?
Bu çok zor bir soru tabii, cevabının ne olacağı siyasetçinin ferasetine bağlı… ama böyle olunca da ne yazık ki bu reçeteyle komşunun beli, ardından batacak diğerleri gibi uzun yıllar boyunca düzelebilecek gibi görünmüyor.
Bu arada, birileri size “kurtuldu” müjdesi verirse kimin ve neyinin kurtulduğuna iyi dikkat edin.