"Demos” buysa “demos kratos” da
böyle olmak durumunda değil mi?


Belki siz de demokrasimizin durumunu beğenmiyorsunuzdur.
Hatta tuttuğunuz partinin seçimlerde aldığı oy oranını da.
Ama belirli koşullar altında her zaman belirli sonuçlar alınacağını, bu işlerde durup dururken bir sürpriz olamayacağını neden başından kabul edemiyoruz ki?

Televizyonda Pakize Suda’nın yaptığı röportajları “ibretle” izliyor olmalısınız.
Sayın Suda, belki de siyasi beklentilerimizin neden bir türlü gerçekleşemediğini, kolay kolay da gerçekleşemeyeceğini defalarca gözümüze sokan çok yararlı bir program yapıyor.
Hatta adım adım bir Türkiye belgeseli ortaya çıkarıyor.
Bunun için kendi hesabıma ona teşekkür ediyorum.

Pakize Hanım “Türkiye Konuşuyor” adlı programında yoldan geçen sade vatandaşından milletvekiline kadar hemen herkese mikrofonu uzatıyor ve soruyor:

Mevsimler nasıl oluşur?
-Bilemeyeceğim!
-Bilmemek ayıp değil ya!

Türkiye hangi yarım kürede?
-Orta Asya’da!
-Güney yarım kürede!

Bir kaç tane Ortadoğu ülkesi sayabilir misiniz?
- Amerika,
-Afrika,
-Kahire,
-Macaristan…

Arap baharı ne demek?
-Acılı bir baharat olsa gerek!

Kıbrıs nerede?
-Karadeniz’de,
-Güneydoğu Anadolu’da

Türkiye’nin en uzun nehri hangisi?
-Nil Nehri!

Bu örnekler uzayıp gidiyor.
Hepsini saymak akla zarar.

Ne de olsa insan “umutla” yaşıyor derler ya...
İyi kötü memleket meselelerine akıl yürütenler bu tabloyla karşı karşıya gelince doğal olarak küçücük umutlarını da yitiriyorlarsa buna biz de bir ölçüde sebep olmayalım.

Belki sırf umutların solmaması için örnekleri burada kesmekte yarar var.
Ne yapalım ki demokrasinin “demos”u yani halkımız bu.
Dolayısıyla durum belli:
Mahsun Kırmızıgül’ün söylediği “Alem buysa kral benim” şarkısında olduğu gibi, “demos” buysa, halkın iradesi demek olan “demos kratos” yani bizim demokrasimizin sonucu da böyle olacaktır.
Neden diyeceksiniz değil mi?

Bırakın Pakize Suda’nın sorularını bir kenara, referandumda ciddi ciddi ne soruldu?
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa ….”
Evet mi hayır mı?
Yukarıda Pakize Suda’ya verilen cevapların da sahibi olan halkımız şunu söyledi:
-%58 evet, % 42 hayır

Ya seçimlerde ne sordunuz?
“Türkiye’yi en iyi kim idare eder?”
-% 49,9 AKP, %25,9 CHP, %12,9 MHP, %6,58 Bağımsızlar (BDP)

***

Diyelim ki dünya batıdan doğuya doğru büyük bir ekonomik krize doğru hızla ilerliyor; Avrupa bile sallantıdayken bu kurtlar sofrasında gemisini kurtaran kaptan.

Diyelim ki giderek Ortadoğu cehenneminin içine giriyoruz, herkes ihaleyi birbirinin üzerine yıkmaya, ama bu arada da oradaki pastayı kapmaya çalışıyor.

Diyelim ki ülke bir iç savaş tehlikesi ile karşı karşıya, bir yanlış üç doğruyu değil bir memleketi götürebilecek kadar riskli.
Daha fazlasını söylemeyelim…

“Demos”a yine soracağız değil mi?
“Bu durumlarda ne yapmalı?”

Pakize Suda’nın “Türkiye konuşuyor” belgeseli ortadayken alınacak cevap kimseyi yanıltmasın:
-Bahçelerde zerdali, gel bize bazı bazı…

***

Peki nasıl oldu da insanlar bu kadar “a-politik” oldu, ülke sorunlarından uzaklaştı, kendi memleketini bile bilemez hale geldi?

Bu ülkenin, bu milletin ve en azından çocuklarımızın geleceği için, içinde birazcık endişesi olanlar insanlarımızın biraz daha iyi yetiştirilebilmesi, doğru ile eğriyi ayırd edebilmesi için acaba ne yapmalı?

Bunun cevabını arayanlar ve en yine azından Pakize Suda’nın sorularını doğru olarak cevaplandırabilenler, bir çıkış noktası aramak için “beri gelsin” hep birlikte bir şeyler yapmaya çalışalım diyorum.