|
Kriz bir gün göbekten geçecekse
sosyal demokratlar ne yapmalı?
Kriz bu.
Nereden ve ne zaman geçeceği kestirilebilir mi?
Hele hiçbir bürokrat ve kamu kurumu size bilgi vermiyorsa, gerçek durumu
ancak yandaş medyanın yoğun propagandasına rağmen anlamaya çalışıyorsanız…
Durum malum, o kriz adamın göbeğini deler geçer de; “yok canım kime
değmiş ki” derler.
Bu nedenle hem uyanık olup gerçekte nereden ve ne zaman geçeceğini
hesaplamak, hem de geçerken açtığı deliğin nasıl kapatılabileceğini iyi
hesaplamakta yarar var.
*
Kim ne derse desin; “piyasa ekonomisi” denen şey genelde, “saldım
çayıra, mevlam kayıra” düzeni ve felsefesidir.
Rüzgarı arkadan alıyorsanız yönetmesi kolaydır.
Çubuğunuzu yakar oturur, o kurtlar sofrasında kimin kimi yediğini karşıdan
seyreder, işinize gelirse birilerine biraz daha güçlensin diye arkadan gaz
bile verebilirsiniz.
Hele bir de tuzunuz kuruysa ve Roma imparatorlarının gladyatörleri
tribünden seyretmesi gibi işin tadına kapılır, kendiniz bile bu duruma
hayret eder “Allah verdikçe veriyor” deyip bunun daha kallavisi
olan “küresel piyasa ekonomisi”ni kabullenirseniz, doğal olarak
küresel güçleri de arkanıza alırsınız.
İşte o dönemlerde ekonomiyi idare etmek, aynen vitesten atıp arabayı bayır
aşağı sürmeye benzer.
Hiçbir şey bilmeseniz de “piyasa” ve “küresel piyasa”nın aktörleri sizi
alır “götürür”.
Çok çok, hafif bir tümseğe gelir de arada hızınız kesilirse “Sat bir
şeyler, soranlara özelleştiriyorum de” derler, aynen denileni yapar
tempoyu yine korursunuz.
Hani mirasyedilerin hesapsız kitapsız harcayıp da sıkışınca atadan kalma
tarlaları, evi satması gibi bir şey…
Şimdiki devlet babanın 88’lik devlet dededen kalma malları satması ile
herhangi birinin mirasyediliği arasında “kolaycılık ve sermayeden yeme”
kolaycılığı konusunda sizce işin özünde bir fark var mıdır?
*
Başbakan Yardımcımız Sayın Babacan 8 Eylül 2011 günü katıldığı bir
televizyon programında kriz konusunda yeni açıklamalarda bulunuyor:
O açıklamanın satır başları şöyle:
-Küresel resesyon (durgunluk) beklentileri vardır.
-Sağlam bir kamu maliyesi duruşu benimsemeliyiz.
-Şu anda 3-4 ay öncesine göre ikinci dip ihtimali daha yüksek görünüyor.
-Dünyada ciddi bir belirsizlik var.
-Genel tablo pek iç açıcı değil.
-Yüzde 5’in “daha” altında bir büyüme tahmin ediyoruz.
-2012
öyle bir yıl olacak ki, herhangi bir ülke için yüzde 3-4 büyüme gıpta
edilecek bir rakam olabilecek.
-Daha önemli risk alanı
durgunluk, hatta tam
tersine 2009 yılında yaşadığımız gibi bir “negatif
büyüme”. Yani konsantre olmamız gereken risk alanını, o alan olarak
görüyoruz.
*
Yukarıdaki sözlerden de anlaşıldığına göre 2012’den itibaren “negatif
büyüme” yani bu pek anlaşılmasın diye “tersten” söylenen lafın
“harbisi” olan “küçülme” ile karşı karşıya gelebiliriz.
Nedir küçülme?
-İhracatın daha da düşmesi,
-Fabrikaların kapanması, üretimin durması,
-İstihdamın düşüp işsizliğin artması,
-Piyasada yaprak kımıldamaması,
-Kredi ve borçların ödenememesi,
-İnsanların tüketim ve dolayısıyla yaşam kalitesinin düşmesi,
-Geleceğe umutsuz bakış ve memnuniyetsizlik.
-Açlık ve sefalet değil mi?
*
Görüyoruz ki, iktidarın ekonomi ile ilgili Başbakan Yardımcısı böyle ciddi
bir olasılıktan söz edip hükümetinin “bütün bu olumsuz tablolara karşı
hazırlıklı olduğunu ve zamanında tedbir aldıklarını” alenen söylüyor.
Acaba böyle zor zamanlarda “direksiyona geçmesi” beklenen sosyal
demokratlar, devrilen arabanın bu memleketin yollarında tekrar
yürütülebilmesi için, pek de “liberal düzenci” olamayacak, hele
hele “küresel serbest piyasacı” hiç olamayacak bir modeli “tedbiren”
ve şimdiden hazırlamak, zamanı gelir gelmez piyasaya sürmek üzere “en kısa
zamanda” bir kenara koymak zorunda değil midir?
Haydi “model hazır” dedik;
O modeli kavramış ve gerektiğinde uygulayacak gerçek sosyal demokrat
kadrolar da acaba hazır mıdır?
|
|