|
Evin işi dururken başka işlerle uğraşmak
kime ne kazandırır?
Eğer
hava bu günlerdeki gibi sıcak ve ortalık karışıksa, uzunca bir köşe yazısı
için en iyi yöntem her halde lafa yine bir fıkrayla başlamak.
Biz de böyle başlayalım.
Adama sormuşlar; sizin evde kimin sözü geçiyor?
“Vallahi” demiş adam, “Bizim evde küçük işlere hanım bakar.
Bankadan maaşları çeker, harcamalarımızı yapar, cep harçlıklarımızı verir…
Büyük işler bana aittir. Ben öyle günlük işlere karışmam; daha çok;
küresel ısınma, enerji savaşları, Avrupa ve Amerika’daki ekonomik kriz
gibi daha önemli işlerle ilgilenirim”.
***
Gelelim fıkradan siyasete…
İyi kötü bu işlerle ilgili bir yurttaşsanız önce oturduğunuz kentte olan
bitenle mi, ilgilenirsiniz yoksa vahşi batının aç bıraktığı Afrikalılara
bayramda kumanya dağıtılması, Mısır’a, Libya’ya, Suriye’ye Amerikalılar
eliyle demokrasi getirme(!) çabalarını mı tartışırsınız?
***
Her İstanbullu için yaşamsal önemi olan İDO, otuz yıllığına kiraladığı
iskeleleriyle birlikte belediye tarafından ticarete terk edildi.
Gemilerin satın alınmasını bir belediyecilik ve kamu hizmeti sayanlar,
sıra bunların işletmesine gelince “bu iş özelleştirme kapsamındadır” deyip
onları özel sektöre devrettiler ama; ne yazık ki İstanbul için “genel”i
tartışmaktan geri kalmayanlar bu yaşamsal konuda “yerel”i pek de
düşünmedi.
Aynen fıkradaki gibi; Türkiye’yi idare etme konusunda her türlü gayreti
gösterdik de İstanbul’da burnumuzun dibinde ve 15 milyon insanımızın
günlük yaşamı ile ilgili bu konuya gereken ilgiyi her nasılsa
gösteremedik.
Şimdi köprü ve yollar için de ihale sürecine girildi.
Bakalım iki yakalı İstanbul’umuzun ve iki yakası bir araya gelemeyen
İstanbulluların günlük kullanımıyla ilgili bu işte kimler –daha büyük
memleket ve dünya meselelerini tartışmaya ara verip- ne kadar ilgi ya da
tepki gösterecekler?
***
Daha öncesinden de yazıp söylediğimiz gibi, İDO ile köprü ve
karayollarının özelleştirilmesi baştan aşağıya “yanlış”tır.
Bu yanlışı en önce görmesi gerekenler de başta “İstanbullular”dır.
Kamu hizmeti niteliğindeki bir işin ticarete konu edilmesi yanlıştır.
“Kamu” yani “halk”ın bir tekele müşteri olarak sunulması yapılmaması
gereken bir iştir.
Kamu’nun beş yıllığına seçtiği kişilerin toplu taşıma gibi bir temel
belediyecilik işini kendi iktidar süresinin altı katı, yani bundan sonraki
altı yerel seçimde iktidara getirilecek olanların yerine irade kullanıp
birilerinin ticaretine vermesi yanlıştır.
***
Gelin bir yanlıştan daha söz edelim de, şu anda diğer meselelerle
ilgilenilirken “ev”imizin es geçilen asıl konusu daha iyi anlaşılsın.
Hepimizin bildiği gibi, karayoluna alternatif olan deniz yolunda ücret
tarifeleri benzin ve mazot fiyatlarına göre “ayarlanır”.
Kartal’dan Yalova’ya, Yenikapı’dan Bandırma’ya gidecek olanların
karayolunu mu yoksa deniz yolunu mu tercih edeceği, genellikle yakılacak
benzin ve mazotun fiyatının vapur bilet ücretiyle kıyaslanmasından sonra
belirlenir.
Yolda yakılacak yakıt ucuz, vapur bileti pahalıysa karayolu;
Vapur bileti ucuz, yakıt pahalıysa deniz yolu tercih edilir.
Şimdi basit bir hesap:
İDO’yu ihale ettiğinizde örneğin litresi 4 TL olan benzine, -vergi
gelirine ihtiyacımız var- diye 0,5 TL zam yapıp fiyatını 4,5 TL’ye
çıkardığınızda karayoluyla seyahat artık yüzde 12,5 oranında pahalıya
gelir değil mi?
Türkiye’nin vergi gelirini arttırmak için yapılan benzin zammına şimdilik
evet diyelim de…
Peki,bu tasarrufunuzla denizyolları tekeline de aynı oranda zam yapma ve
devlet eliyle onun kazancını arttırma şansı vermiş olmaz mısınız?
***
Nereden nereye değil mi?
Siz devletin vergi geliri artsın diye benzine zam yapıyorsunuz, o zam,
yaklaşık aynı oranda denizyolları tekelinin kazancını arttırıyor.
Ne dersiniz?
Gelin şu işi biraz da karikatürize ederek düşünelim:
Diyelim ki devlet “krizdeyiz, olacak o kadar” dedi, ödenecek
verginin kutsallığından bahsetti ve benzinin fiyatını 10 TL’ye çıkardı.
Gideceğiniz yolda yaktığınız yakıtın bedeli de otomatik olarak 100 liradan
200 liraya çıkıverdi.
Bir düşünelim bakalım; gideceğiniz karayolunun alternatifi olan
denizyolunun tekeli zam öncesi size sattığı 120 liralık vapur biletini –bu
serbest piyasa düzeninde- şimdi kaç liraya satmaya hak kazanır?
Ya da şöyle soralım:
Devletin yaptığı zam, hiç kolu yorulmadan böyle bir firmanın kazancını ne
kadar katlar?
Ve siz… hem kendinizi, hem İstanbulluları düşünen biri olarak buna ne
kadar sessiz kalabilirsiniz?
|
|