Bu günlerde kaymakam mı olmalı
yoksa ormancı mı?


Gelin bir fıkrayla girelim konuya:
Kasabanın kaymakamı orman köylerinden birine gidip meydandaki kahveye oturmuş.
Kendini tanıtmış, köylüler hoş geldin demişler, hal hatır sormuşlar; çaylar, kahveler, ayranlar bir birini kovalayıp sohbet koyulaşırken birden ufuktan bir toz bulutu yükselmiş.

Gelen bir atlı…
Bunu gören köylüler kaymakamla sohbeti bırakıp birden telaşa kapılmışlar:
-Ormancı geliyor…  ormancı geliyor…!
Kimileri atlarına atlayıp ormancıyı karşılamaya hazırlanmış, kimileri bu konuğa ikram etmek için kuzuyu getirmeye…
Hâsılı inanılmaz bir karşılama hazırlığı.

Kahvedeki bu telaş dolayısıyla köylülerin çoğu oraya buraya koşuştururken bizim kaymakam bir anda masada köyün yaşlılarından biriyle baş başa kalmış.
İhtiyar köylü kaymakama bir taraftan bu telaşın nedenini açıklamaya çalışırken -adeta durumun inceliğini anlatmak istercesine- belki bir taraftan da merak ederek sormuş;
-Kaymakam bey, sen hangi okula kadar okudun?
Kaymakam, kendini yetiştiren fakültenin adını vermiş, gördüğü eğitimden söz etmiş ama belli ki köylü bundan bir şey anlamamış. Konuğunun ne dediğini tam kavrayamasa da sözünün devamını getirmiş:
-Yahu kaymakam bey demiş, sen bayağı zeki bir adama benziyorsun, anlaşılan epeyce dirsek de çürütmüşsün; keşke biraz daha okuyup da bu memlekete bizim ormancı gibi biri olsaydın senin için daha iyi olmaz mıydı!

Ormancılar da alınmasın, kaymakamlar da.
Fıkra bu; toplumun ürettiği, dilden dile dolaşan ve iyi kötü bir mesaj taşıdığı için de unutulup gitmeyen.
Dolayısıyla;  kimden söz ettiğine değil, anlatılmak istenene bakmak lazım.

***
Bunlarda mutabıksak yine kaymakam ve ormancı örneğinden devam edelim:
Burada sözü geçen köylü “halk”tır.
Kaymakam “devlet”i temsil eder.
Halk, devleti temsil edenlere kuşkusuz belirli bir saygıyla yaklaşır ama günlük yaşamında işi daha çok ormancı ile olduğu için, köyünde ona daha fazla ilgi gösterir.

Bunun nedeni onların yaşamdaki “iç-içe”liği midir?
Günlük yaşamda zaman zaman devletin kurallarını çiğnemek zorunda kaldığı için ormancı ile iyi geçinmek zorunda olması mıdır?
İşin o tarafının yorumunu herkesin kendisine bırakıyorum.

***
Bununla birlikte -tartışmaya açık olarak- şu değerlendirmeyi de yapmakta yarar görüyorum:
Toplumu oluşturan bireyler yani halk, günlük yaşamında; kendisinden, devletin kurallarına uymasını bekleyenlerle kendisinin günlük yaşamında etkili olanlar arasında bir alanda sürekli gider gelir.
Halk, kamunun kuralları iyi öğretiliyor ve iyi uygulanıyorsa kamuya; iyi öğretilmiyor ve kötü uygulanıyorsa kara kaplı kitaplarda yazılanlara değil de günlük yaşamını belirleyen görevlilere daha fazla ilgi gösterir.

Kim olursa olsun, hayatını nasıl kazanıyor olursa olsun; eğer toplum belirli bir ideolojiyle eğitilmişse, verilen bu ideoloji doğru insanlar tarafından uygulanıyorsa, o toplumda kamu kurallarına saygı, kamu yöneticilerine itibar daha yüksektir.

İdeolojisi olmayan, “gemisini kurtaran kaptan” felsefesinin hâkim olduğu, hele hele insanların her şeyden önce hayata tutunmak zorunluluğu içinde olduğu toplumlarda ise dikkate alınacak ve itibar edilecek olan tek şey, o insanların günlük yaşamlarındaki ihtiyaçlarını karşılayabilecek olan uygulamalar ve hayatlarındaki “uygulamacılar”dır.
Orman köyünde ormancıdır,
Pazar yerinde belediye zabıtasıdır.
Taksicilikte trafik polisidir

***
Muhalefet partilerinin, uygulamanın başında olan iktidar partileri ile rekabet edebilmeleri ve onu bir gün alt edebilmelerinin tek yolu kuvvetli bir ideolojiye sahip olmaları ve bu ideolojiyi halkına iyi anlatabilmeleridir.
İktidarların özellikle seçim dönemlerine yaklaşırken sundukları yardım(!)lara rağmen bu insanların kendilerine sunulanlara karşı çıkabilmelerinin, ihtiyaçlarına rağmen bunu reddederek olması gerekeni yapmaları için izlenecek tek yol, onların ideolojik yapılarının daha ufukta seçimler yok iken kuvvetlendirilmeye başlanmasıdır.

***
Bir karşı düşünce olarak tabii ki; “Toplumcu düşünce her zaman sadaka ya da göz yumma politikasından daha sağlıklıdır. Yani bir parti toplumcu bir programa sahip olduğunda mutlaka o toplum için daha yararlı projeler üretir ve dolayısıyla halka daha yakın olur ” denebilir.
Doğrudur; ama ancak iktidarda olunursa.
Peki, ya bunun için önce iktidar olmak gerekiyorsa ne yapmalı?

Bunun yolu:
İktidar partisinden daha çok “yardım”da bulunmak mı?
-Hayır, bu konuda iktidarla yarışmak mümkün değildir, kaynaklar iktidardadır!
İktidar partisinden daha çok vaadde bulunmak mı?
-Yine hayır, iktidarlar vaadlerinde her zaman daha inandırıcıdır. Ayrıca her zaman muhalefetten bir fazlasını vaat edebilirler.

O halde geriye ne kalıyor?
Daha henüz para ve yardım(!) dağıtma dönemi başlamadan; sağlam bir ideoloji ile yola çıkmak; bu ideolojiye ters düşmeyen yöneticileri iş başına getirmek ve onlar birlikte sürekli halkın eğitimi… eğitimi… ve yine eğitimi…