|
Norveç'in "Ku Klux Klan"cısı ve Türkler
Bilmeyenler için kısaca hatırlatalım;
Ku Klux Klan, 1865 yılında, Amerika’nın Tennessee eyaletinde zencileri
taciz eden, yakıp yıkan ırkçı bir örgüt. Eylemleri sırasında başlarına
sadece göz kısmı açık olan kukuletalı bir cüppe giyiyorlar.
Amaçları zencileri adam yerine koymamak, hep köle muamelesi yapmak.
Ku Klux Klan örgütü kurulduktan bir süre sonra kapatılıyor ama zaman zaman
birilerinin aynı tarzda ortaya çıktığını görmüyor da değiliz.
Geçtiğimiz günlerde Norveç’te 93 kişinin ölümüyle sonlanan olayı duyunca,
“hah yine aynı şey, bu da Norveçli Ku Klux Klancı” dedim.
Basından edindiğimiz bilgilere göre, çoğu kişi bunun kişisel bir tepki
olmadığı düşüncesinde. Eylemin baş aktörü ya da “operatörü”
diyebileceğimiz Anders Behring Breivik, internet sitesinde yayınladığı
yazılarında kendisini Hristiyan, muhafazakar ve milliyetçi olarak
tanımlıyor, 1500 sayfa dolayındaki dokümanlarında bazı batılı liderleri
suçlayan aşırı sağcı, dinci ve İslam karşıtı analizler yapıyor.
Terörün kitleleri uyandırma aracı olduğunu savunuyor.
Bu eyleminin kendisine göre ne kadar haklı olduğunu kitlelere anlatabilmek
için de duruşmaların açık yapılmasını istemiş; ancak polisin talebi
üzerine Mahkeme başkanı, kapalı olacağını söylemiş.
Bu konuda hemen herkesin mutabık olduğu şey, Anders Behring Breivik adlı
gencin bunu uzun süre tasarlayarak yaptığı ve bu yaptığına da inanmakta
olması.
Verilen bilgilere göre Breivik deli falan değil. Kendi ifadesiyle bu işi
bir görev bilinciyle yapmış. Hatta bunun neden doğru bir iş olduğunu, bu
terör eylemiyle kitlelerin neden uyanması gerektiğini de bu vesile ile
anlatmak, bir bakıma işine devam etmek istiyor.
Gelelim Norveç’e.
4.937.000 nüfuslu sakin bir ülke. Adam başına milli geliri 53.000 dolar.
Bu gelir Avrupalı ülkelerin hepsinden daha yüksek olduğu için halkı bir
türlü AB’ye katılmak istemiyor. Bu güne kadar yapılan iki referandumda da
“hayır” çıkmış. Kısacası “dokunmayın bize” diyor.
İşte bu yapıdaki Norveç’te nüfus Avrupa genelinde olduğu gibi yaşlı.
Norveç’te yaşayan ve siyaset yapan bir Türk’ün tespitine göre şu ara
ülkenin 140.000 kalifiye elemana ihtiyacı var. Nitekim 2008 yılında
Türkiye’ye gelen Norveç Çalışma ve Sosyal Kapsama Bakanı Bjarne Hakon
Hanssen, bizim çalışma bakanımızı ziyaretinde, ülkesinde faaliyet gösteren
şirketlerin işgücü temininde büyük sıkıntı yaşadığını söylüyor ve 100.000
elemana ihtiyacımız var diyor; bu arada, katı olan göç yasalarını
yumuşatacaklarını ilave ediyor.
İşte
bu “göçe davet” işinin; milliyetçi, muhafazakar ve Hıristiyan olan ve bu
arada kişi başına gelirde Avrupa’dan da zengin bir ülkedeki insanlar
üzerinde ne kadar rahatsızlık yarattığını düşünebiliyor musunuz?
Haydi gelin bunu anlamak için kendi üzerimizden küçük bir hesap ve
kıyaslama yapalım:
140 bin kişilik eleman açığının yabancı 4.937.000 kişilik nüfusa oranı,
yüzde 2,83’tür.
Bu oranın ne kadar bir şey olduğunu anlayabilmek için de gelin kendi
nüfusumuza uygulayalım:
Türkiye’nin 2010 sonu itibariyle nüfusu 73.722.988 kişidir.
Çarpın bunu yüzde 2,83 ile.
Tam 2 milyon doksan bin 585 kişi eder.
Bir düşünün, Şimdi Türkiye’ye kolay kolay yerli halkla kaynaşamayacak
farklı dinden ve dilden 2.090.585 yabancı işçi getirilecek olsa halkın
nispeten muhafazakar kesiminin tepkisi ne olur?
Daha da gerçekçisini söyleyelim mi?
Norveç, bir süre önce yabancı işçilerin eşlerini hemen getirmesine izin
veriyormuş, vazgeçmişler.
Şimdilerde 1,5 yıl kadar beklemek gerekiyormuş.
Bunu yumuşatacağız diyorlar.
Tutun ki 2 milyon kişiyi işçi diye aldılar. Bir eş ve bizim en az üç çocuk
standardımız dolayısıyla toplam göç yine bizim memleket hesabıyla çıktı mı
10 milyona!
Böyle bir durum; keyfi yerinde, hayatın tadını çıkaran, muhafazakar bir
ülkede tepki doğurup yeni Ku Klux Klancı eğilimler yaratmaz mı?
Yarattıktan sonra o kitleden birinin eline “kitleleri uyandırmak için” alt
tarafı bir de silah vermez mi?
***
Avrupa ekonomileri, piyasalarını bir yandan ucuz işgücüne sahip ve
dolayısıyla maliyetleri düşük Çin’e, Hindistan’a kaptırmanın hüznünü
yaşarken bir taraftan da yaşlı nüfusunun yerini yabancı işçilerle kapatmak
zorundadır.
Bu ekonomik ihtiyaç, günlük yaşamda muhafazakar ve henüz bu ulusal
zaaflarının farkına varamayan, yeni çözümleri hazmedemeyen halkın
tepkisine yol açmaktadır.
AB’ye bile tahammül edemeyen Norveçlinin hedefine en karşıtları
sayılabilecek Müslümanları ve Türkleri koyması, onların ülkeye gelmesine
sıcak bakan insanlarını kendi deyimiyle “terörle uyandırmaya” kalkması
bundandır.
Mesele Hıristiyanlık ise, Avrupa’da Norveç, İsviçre, İzlanda ve
Lihtenştayn kırmızı mumlu davetiyelerle çağırıldıkları halde kendi
Hıristiyan birlikleri olduğunu kabul ettikleri AB’ye girme konusunda acaba
neden tereddüt ederler?
Mesele
Anders Behring Breivik’in söylediği gibi gerçekten bir
Müslümanlık-Hıristiyanlık meselesi midir?
Yoksa ekonomide giderek kaybederken ya da mevcut refahlarından uzaklaşma
endişesiyle birilerini suçlamayı, onları iş hayatından dışlamayı çözüm
olarak görmek mi?
Dünyanın değişen ekonomik koşulları maalesef daha pek çok Ku Klux
Klanlarla yeni
Anders Behring Breivik’lere gebe. Dileriz kapalı kapılar ardında yapılacak
duruşmalardan sonra hem Norveç’te hem Avrupa’da bu konuda da bazı sağlıklı
sonuçlar çıkartılır.
|
|