|
Yeni anayasa yoksul vatandaş için bir
şeyler getirecek mi?
Türkiye’de kaç
yurttaşımızın aç, kaç yurttaşımızın yoksul olduğunu takip eden resmi
kurumun adı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’tir.
TÜİK’in en son 2009 yılı için hazırlayıp 2011 ocağında açıkladığı verilere
göre bizim yurttaşlarımızın % 18,08’i yani 12 milyon 751 bin kişisi gıda
ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Sayı az buz değil.
Ne dersiniz?
Yapılması düşünülen “İnsan odaklı” yeni anayasa acaba; yoksulluk
sınırı altında bulunan “odaktaki insan”larımıza, dişe dokunur bir yarar
getirebilecek mi?
Her iki kişiden birisi seçimlerde ben bu anayasayı değiştireceğim
iddiasının sahibi şimdiki iktidar için oy verdiğine göre; herhalde kabaca
memleketin yarısı, yapılacak “insan odaklı” anayasanın fakir fukara için
de hayırlara vesile olacağı konusunda oldukça umutludur.
***
Artık hepimiz ezberledik ya; bizim anayasamızın dördüncü maddesinde, ilk
üç maddenin -değil değiştirilmek- bunlar için değişiklik önerisinde
bile bulunulamayacağı yazılıdır.
Bu “değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek” olan maddelerden ikincisinde
aynen şöyle yazar:
“Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
Devletidir.”
denir.
Ne dersiniz, sizce “toplumun huzuru”nu düşünen, “insan haklarına saygılı”
ve “sosyal” olmayı değiştirilemez hükümlerden sayan bir anayasanın, bu
toplumun en azından yüzde 18’ini ya da beşte birini oluşturan alt gelir
gruplarının beklentileri açısından baktığımızda; daha fazla “insan odaklı”
olabilmesi için bir engel var mıdır?
Örneğin yoksulluk sınırı içinde debelenen ve kendisinden oy isteyen
siyasilerden neredeyse karnının doymasından başka bir talebi bulunmayan
insanlarımızın durumunu düzeltmek için anayasaya ille “bundan daha da
insan odaklı” yeni bir hüküm koymak gerekli midir?
Bu hüküm konmazsa o insanların refaha kavuşturulması konusunda önünde
“anayasal engeller”in olduğuna mı hükmetmek gerekir?
***
Yoksulluğun sınırı ve yoksullar konusundaki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
in en son araştırması 2009 yılına ait ve Ocak 2011’de yayınlanmış ya; peki
bu istatistiklerinin neden bu kadar geriden geldiğini nasıl yorumlamak
gerekir bilemiyorum.
Bakın diğer taraftan işin asıl sahibi olan sendikalar kendi çalışmalarını
devletten nasıl da daha hızlı güncelliyorlar.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) in en son 27 Haziran
2011 tarihli açıklamasına göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli
ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken gıda harcaması tutarı
(açlık sınırı) 878,18 lira. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut
(kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar
için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı)
ise 2.860,53 liraya ulaşmış.
Herkes baksın
emeklinin, çalışan işçinin, memurun, işsizin eline geçene sonra da
söylesin bakalım: Acaba anayasamızın
“toplumun huzurunu”, “insan haklarına saygılı” ve “sosyal” olmayı
değiştirilemez hükümleri neden hala bu insanlarımızı yoksulluk sınırı
altında dolanmaktan kurtaramamış, anayasamıza daha başka hangi değişmez ve
değiştirilmesi bile teklif edilemez “insan odaklı” hükümleri koymak
gerekecek?
***
Lafı hiç dolandırmadan söylemek gerekirse, “insan odaklı” olma iddiasında
olan bir düzende ilk yapılması gereken şey, o ülke insanının “yoksulluk
sınırı altı” gibi bir yerden çıkarılması, onun ve dolayısıyla bütün
toplumun huzurunun sağlanmasıdır.
Bu olur mu, olamaz
mı? Yapılır mı, yapılamaz mı? Sorusuna cevap arayanlara şunu düşünmelerini
öneririz:
Küreselliği ve piyasa ekonomiciliğini yani “bizim için yerli yabancı fark
etmez, dünyanın bütün pazarlamacılarına açığız” “bu piyasa ekonomisinde
kim ne isterse yapabilir” “bırakalım yapsınlar, bırakalım geçsinler” denen
“liberal” politikalar hiçbir zaman bizim anlattığımız anlamda yani alt
gelir gruplarını koruyan, sosyal adaletçi siyasetler uygulamazlar.
Uygulasalardı, şimdi “dünyanın 16. Büyük ekonomisiyiz, dünyanın en hızlı
büyüyen ekonomisiyiz” diyenler bizim yoksulluk sınırı altındaki
insanlarımızı da günden güne yoksulluktan kurtulan ve ekonomisi az da olsa
büyüyen kişileri haline getirmez miydi?
Bir düşünün bakalım, siz şimdi yoksulluk sınırı altında yaşayan
insanlarımızın dünyanın en büyük 16. Ekonomisinin, dünyanın en hızlı
büyüyen ekonomisinin fertleri olarak görebiliyor musunuz?
Şimdiki anayasanın değişmez maddeleri
“toplumun huzuru”, “insan haklarına saygı” ve “sosyal” devlet derken bir
türlü yapılmayanlar, acaba odağı yeniden ayarlanacak olan yeni anayasa ile
bu engelleri aşacak ve toplumun her iki kişisinden birinin beklentisi diye
de yorumlanabilecek bu değişikliklerle yoksullarımıza dişe dokunur bir
yarar sağlayabilecek midir?
Yoksa…
Yoksa yoksuldan yana olma konusunda kimse iktidarların elini tutmadığına
göre, asıl mesele anayasalarda yazılanlar değil de iktidarların kimden
yana olduğu, yani uygulamada hangi “odak”ları gözettiği ve taşıdığı asıl
niyetleri midir?
|
|