Bir bayram sabahında Barbaros Heykelinin gölgesinde


Beşiktaş’taki Barbaros heykelini bilirsiniz.
Heykelin arka tarafında, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı” adlı şiirinden şu dizeler yer alır:

“Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor
Adalardan mı? Tunustan mı, Cezayirden mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor
O mübarek gemiler hangi seferden geliyor?”

Tarih 1 Temmuz 2009
Yahya Kemal’in sözünü ettiği gibi bir bayram sabahı:
Deniz Ticaret Odası’nda Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlaması yapılıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, burada yaptığı konuşmada, Kabotaj Kanunu’nun Türk denizciliğinin en önemli dönüm noktası olduğunu belirterek, şöyle söylüyor;
İstanbulluların, tam bağımsızlığımızın bir simgesi olan Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı tebrik ediyorum. Elbette, güçlü devlet olmanın yolu denizlerden geçer. Bir devletin ticaretinin güçlü olabilmesi için mutlaka deniz taşımacılığının da güçlü olması gerekir.
Servet denizde, sağlık denizde, istiklal denizde, tek kelime ile hayat denizdedir.
Elbette bugün Türkiye’yi Türkiye yapan, jeopolitik olarak değerine değer katan, onun etrafını saran, onu dünyanın dört köşesine bağlayan denizlerdir.”

Amenna…

Bayram günü bunları söyleyen Topbaş, ardından İDO’yu satalım da acaba nasıl satalım diye yunan sermayeli bir danışman şirketle anlaşıyor.
Gazeteciler danışman şirketin yöneticisine soruyor:
-İyi ama kabotaj sorunu yok mu?
Danışman şirketin yöneticisinin cevabı tam piyasa işi:
-Kabotaj Kanunu alıcının sorunu, o artık bir konsorsiyum bularak gereğini yapacaktır.

Peki bu işten dolayı Kabotaj Bayramı nutku atan, ama buna rağmen İDO’yu satan Topbaş’ın sorunu yok mu?
Danışmanı “o alıcının sorunu” dediğine göre yok sanıldığı anlaşılıyor.
Aslında var: Tarih karşısında var, siyaseten var, İstanbul halkına karşı var.
Peki hesabını kim soracak?

Bakın 815 Sayılı Kabotaj Kanunu’nun 2.Maddesi ne diyor:
Nehirler ve göller ve Marmara havzasiyle boğazlarda bilûmum kara sulariyle kara sularına dahil bulunan körfez, liman, koy ve sairede vapur, romorkör, istimbot, motörbot, mavna, salapurya, sandal, kayık velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik merakibi kebire ve sagire ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limyo, sefaini tahlisiye ve emsali ile şamandıra, sal gibi sâbit ve sâbih vesait bulundurmak ve bunlarla seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına munhasırdır.

Ne demek Türkiye tebası?
“Türkiye tebaası” sözüne yine TBMM açıklık getiriyor:
25 Şubat 1928 tarihli ve 403 Sayılı Tefsir Kararı'nda (Düstur Tertip 3 Cilt 9 Sf.231)  “..Seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretiyle ticaret hakkının sadece Türk tebaasına hasredildiği hususunda Kabotaj Kanununun 2 inci maddesinde açıklık bulunduğu noktasından hareket edilerek söz konusu pay sahipleri ve ortakların tümünün Türk olması gerektiği….”
*
Danıştay’ımızın 13. Dairesi de 2007/6674 Sayılı kararında “Anılan Kanun'un 2. maddesinde, Türkiye'nin bütün kıyıları, karasuları, limanları, gölleri, nehirleri ve benzeri yerlerinde, her türlü gemi ile ticaret yapma hakkı; …Türk yurttaşlarına özgülenmiştir”
deniyor.
*
Prof.Dr. Rona AYBAY, “Türk Hukukunda Gemilerin Uyrukluğu” adlı makalesinde (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi Cilt: 47 Sayı: 1 )  “Kanunun 2. maddesinde düzenlenen ‘geniş anlamda kabotaj ayrıcalığı’ ile, Türkiye'nin bütün kıyıları, karasuları, limanları, gölleri, nehirleri ve benzeri yerlerinde, her türlü gemi (vapur, römorkör, mavna, sandal ve motorlu yelkenli ve kürekli her türlü benzeri araç) ile ticaret yapma hakkı Türk yurttaşlarına özgülenmiştir…” demektedir.

*
Demek ki, TBMM’ye göre de, Danıştay’a göre de, ticaret hukukumuzun duayenlerine göre de bir yabancı uyruklunun Türkiye karasuları içinde deniz taşımacılığı yoluyla ticaret yapma hakkı yok.
Oysa İDO’yu alan konsorsiyumun %30 ortağı yabancı.

Peki bu durumda ne olacak?
Cevabı yine aynı yasada var:
“Bu Kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde  belirtilen  yalnızca  Türk vatandaşlarına  tanınan  hakları  kullanan  yabancılara beş yüz Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir ve gemi ve sair deniz taşıtları seferden alıkonulur.”

Sizce gerçekten alıkonulur mu dersiniz?
Acaba el konularak Kabotaj Kanunu’nun gereği yapılır mı ?
Bilemiyorum, onu da siz tahmin edin; çünkü 815 Sayılı Yasa’ya göre böyle bir idari tedbire liman başkanlığı tarafından karar veriliyor.
Karar verse yolcular iskelede kalacak, vermese Kabotaj hukuku göz göre göre çiğnenecek.
Bu arada bilginiz olsun:
Yasada sözü edilen Liman Başkanlığı Denizcilik Müsteşarlığı’na, o da doğrudan Başbakanlığa bağlı.
*
Barbaros’tan bu güne kadar denizciliğimize emek vermiş denizci geçmişimize, Lozan’da yedi düvele karşı bunun mücadelesini verip kabotaj hakkımızı kazandıran siyasetçi geçmişimize rahmet olsun, hayattaki denizcilerimizin, İstanbul halkının ve tüm Türkiye Tabaasının 1 Temmuz 2011 günü idrak edeceğimiz Kabotaj bayramımız şimdiden hepimize kutlu olsun.

Tabii o gün Barbaros’un heykelinin gölgesinde günün mana ve önemini anlatıp hepimizin gözlerini yaşartarak bayramını kutlayacak olanlarınki de…