Her aileye 600 lira aslında neyi ateşledi?
CHP’nin, her aileye ve özellikle evin kadınına en az 600 lira vereceğiz
kampanyası toplumda büyük bir ilgi gördü. Anketlerden elde edilen
bilgilere göre; bırakın diğer muhalefet partilerini, AKP ile gönül bağı
olan yurttaşlar bile bu kampanyanın yanında olduklarını ifade ediyorlar.
Ankete göre:
Tüm seçmenin yüzde 57’si,
AKP’ye oy vereceğini söyleyen seçmenin yüzde 38’i,
BDP’li seçmenin yüzde 63’ü
MHP’li seçmenin yüzde 53’ü
Kararsızların yüzde 40’ı bu projeyi beğeniyor ve destekliyor.
Bu güçlü rüzgârın CHP’yi önümüzdeki seçimde mutlaka ileriye taşıyacağı
açık bir gerçektir.
Biz “katkının boyutu ne olabilir” sorusunun cevabını şimdilik siyasi
yorumculara bırakalım ve bu olayın daha bu günden sonuç vermiş bir başka
yönünü ele alalım.
***
Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir.
Anayasamızın 5. Maddesinde
Devletin temel amaç ve görevleri:
“…
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel
hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
denir.
Sosyal devlet, içinde milyonlarcası açlık sınırının altında yaşayan
yurttaşımızın da bulunduğu toplumumuzda kimsenin aç bırakılamayacağını
haydi haydi içeren bir anayasal düzenlemedir.
Buraya kadar güzel.
Ama bu hüküm, en azından 1982 Anayasası kabul edildiğinden beri
yürürlükteydi; peki şu anda hala yatağa aç giren insanlar bunu sorsa
onlara ne diyeceğiz?
Neredeyse on milyon dolayındaki insanın o hukuku nerede?.
Peki Anayasa’daki bu hükmün uygulamada hiçbir kıymet-i harbiyesi yok
muydu?
***
Anayasalar, bir ülkedeki kanunların “ana”sıdır ama kanunlar kadar uygulama
keskinliği yani yaptırımı olan metinler değillerdir. Bir bakıma, ait
olduğu toplumun hangi biçimde yönetilmesi gerektiğini gösteren temel
metinlerdir.
Yani
“ideal durum”u resmederler.
Acaba anayasaya kadar yazdığımız bu “ideal” şu anda karnı aç olan
insanlarımızın karnını doyurabilir, hayatlarını kurtarabilir mi?
Onlar için bir güvence sayılır mı?
Hayır, bu haliyle kurtaramaz.
Bir güvence de sayılamaz.
Nitekim yine anayasamızın 2001 yılında değişen 65. Maddesi hükmünde şöyle
der:
“Devlet,
sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu
görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.”
“Mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde”
Şimdi gelin hep beraber düşünelim bu “mali kaynakların yeterliliği
ölçüsü” meselesini:
“Tok açın halinden anlamaz” diye bir söz duymuşsunuzdur.
Bir tarafta 10 milyonu aşkın insanımız ve onların gece yatağa aç girdiği
gerçeği, bir tarafta Anayasamızın 5. Maddesinde yer alan sosyal devlet
kuralı, bir tarafta da “Biz bu dünyanın 17. Büyük ekonomisi olduk, kişi
başına milli gelirimiz 13 bin dolara yükseldi” türünden muhabbetler.
İyi de; bir tarafta Anayasa sosyal devleti kabul ediyor, diğer tarafta
insanlar aç yatıyor, bu arada memleket acaip kalkınıyor da neden 10 milyon
kişinin karnı doymuyor?
Onların karınları, kendilerine hak veren Anayasa kitabının o sayfalarını
yeseler bile doyabilir mi?
Demek ki ülkenin anayasasında da yazsa, o toplum vicdanı harekete
geçmedikçe bir sonuç almak mümkün değil.
CHP’nin bu kampanyasının, işte tam da bu konuda çok önemli bir işlevi
olmuştur:
Toplumun vicdanı harekete geçirilmiştir.
Anayasa yazsa bile bir türlü siyasetin gündemine gelemeyen bir konu, çok
kısa bir sürede “Bu ülkede hiç kimse yatağa aç girmeyecek” sloganı ile tüm
toplumun vicdanını etkilemiş ve ülkede gündeme oturmuştur.
Bu işte CHP’nin kazancını tabii ki önümüzdeki seçimler
sonuçlanmadan görüp ölçemeyeceğiz; ama şimdiden kesinleşmiş bir gerçek var
ki, bu toplumun geleneğinde olan bir haslet “komşusu aç yatarken yatağa
tok giren bizden değildir” anlayışı yeniden diriltilmiştir.
Toplumda asıl “ateşlenen” ve kazanılan budur.
Artık seçimde kim kazanırsa kazansın, toplumdaki diriliş, bu konuyu
Anayasa’nın “malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde”
şeklindeki “tavsiyeleri” arasından çıkarıp bir sosyal devlet olan Türkiye
Cumhuriyeti’nin yasal düzenlemesi haline getirecektir.
Kampanya daha ilk andan bu toplumda “daha sosyal bir devlet olmak”
gerektiğini vicdanlara ve kafalara kazımıştır.
Bundan böyle kimse “malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde”mazeretine
sığınamayacaktır.
CHP’nin üçüncü oku bununla hedefini tam on ikiden vurmuştur.
|