|
Hani koca mağazada bir elbise bulamazsınız ya…
Elbise
alacaksınız.
Gider büyükçe bir mağazaya girersiniz.
Kadın giyim girişte,
Çocuk giyim üst katta,
Erkek giyim alt katta.
Sonra erkek giyimin içinde reyonlar vardır.
Sezon malları.
Kampanyalı (!) mallar.
İç giyim, dış giyim
Spor giyim, klasik giyim.
Büyük bedenler, orta ve küçük bedenler,
Açık renkler, koyu renkler
Ucuz mallar, pahalı mallar.
Falan filan…
Giyer giyer çıkarırsınız, muhtemelen birkaç yerin hiç birinde beğenmez
döner gidersiniz.
Arkanızdan söylenense şudur:
Adam koca mağazada kendisine bir elbise beğenemedi.
***
Böyle ve çok yüzeysel olarak düşünürseniz, piyasa ekonomisinde bir temel
kural vardır:
Satıcılar mallarını piyasaya “arz” ederler (sunarlar), müşteriler de
bunları “talep” ederler.
Piyasa denen “harika” ortam da bu iki tarafı buluşturur ve arz ile talep
buluşunca alım-satım gerçekleşir.
Yani yukarıdaki elbiseci örneği üzerinden gidecek olursak, elbiseci
dükkanına elbise almak için giren her müşteri, bunları satmak için can
atan mağazacı ile anlaşır ve müşteri ellerini kollarını sallayarak girdiği
dükkandan koltuğunun altında bir paketle çıkar.
İyi de siz gerçek hayatta neden yüzlerce hatta binlerce elbise bulunan bir
mağazadan genelde eli boş çıkarsınız?
Mağazanın elbise “arz”ı ile müşterinin elbise “taleb”i neden her zaman
kesişmez?
Ekonominin bu en temel kuralı büyük bir yanlış mıdır?
Hayır.
Demek ki bu “genel kural”ın derinliklerinde, her zaman göz önünde
tutulması gereken başka ayrıntılar da vardır. Buradan sonra
okuyacaklarınız da aynı hesap.
***
Bir haber okudum.
Adam tavukçu.
İhtisası, tavuğun en ekonomik yemlemeyle nasıl beslenip en uygun zamanda
kesimlik hale getirileceği; ayağından tüyüne kadar neresinden ne kadar
istifade edileceği konusudur.
Haklı da.
Bu sektör bıçak sırtında.
Tavuğu biraz fazla besledin ya da ömrünü bir gün uzattın mı zarardasın.
Bütün dikkatini bu işe toplamak zorundasın.
Yoksa bu piyasa koşullarında kimse gözünün yaşına bakmaz; gidersin.
Buraya kadar mutabıkız da, bu işlerinin erbabı kalkar, basının önüne
geçer, nedendir bilinmez, CHP’nin her aileye 600 liralık yardım vaadine
karşı
çıkıp, “60 kişi ile anlaştık, sadece 19’u geldi. Yeşil kartlarını
kaybetmek istemiyorlar. Bir de CHP’nin her aileye 600 liralık yardımı
çıktı. Herkese para veriliyor. Vatandaş çalışmayı sevmiyor. Eğer böyle
devam ederse Nijerya’dan işçi getirip çalıştıracağız” derse, acaba bu
sözlerinde ne kadar hikmet ya da hangi maksat aranmalıdır?
Acaba, memlekette TÜİK ifadelerine göre 3 milyon işsiz var iken kendisi
“gelin bizim işe girin” dediğinde herkes başka bir şey düşünmeden rap rap
“İşte talep işte istihdam!” “Gidelim derhal emeğimizi arz edelim” der mi?
Bir düşünelim bakalım.
1.Bir kere ekonomide, arzın da talebin de “detayı” önemlidir.
İnsanlar hem alırken hem satarken, bir tavuktan farklı davranışlar
gösterirler.
İş ararlarken en azından “medeni” koşullarda çalışmak ve “medeni
ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde” ücret almak isterler.
Dolayısıyla her iş arayanın ya da umudunu kaybetmiş her işsizin öncelikle
“kendi beklediği ücreti ve iş koşullarını ” karşılayabilecek eleman
taleplerini bekleme tavırları ve hakları vardır. Biraz teknik ama, ekonomi
bilimindeki Şedül (Schedule) anlamında arz ve talep konusu bunu inceler.
2.TÜİK’in ifade ettiği 3 milyon işçi, sizin kümeslerin ya da
kesimhanelerin bulunduğu yerde ikamet etmediği gibi, oralı da olsa, iş
arayanların tümünün mesleki seçim ve ihtisasları tavuk kesmek ya da yolmak
değildir.
Basına yansımıştır, İngiltere’de bir müslüman tezgahtar “ben inancım
gereği içki şişesine dokunmam” dediği zaman “sen aslında tezgahtarlık
işini beğenmiyorsun, seni işten çıkarıyoruz” denmemiştir.
3.Verilecek ücretlere talebin olmadığı yerlerde “Eğer böyle devam ederse
Nijerya’dan işçi getirip çalıştıracağız” düşüncesi, bu işlerdeki ücret
düzeyinin ancak açlıktan kavrulan Afrika ülkeleri düzeyinde
“düşünüldüğünü” göstermektedir.
Gönlünüzden geçen buysa yandı gülüm sizin çalıştırdıklarınız ve bundan
sonra çalıştırdıklarınız.
Bazı işlere ancak Nijeryalılar talip olabilecekse, ki memlekette bu tür
istihdam da olmuyor değildir, bu tablonun açıklaması muhalefetten değil,
dokuz yıldır Türkiye ekonomisini yönetenlerden sorulmalıdır.
Nijerya, çok talihsiz bir örnektir.
4.Bu günlerde “Herkese para veriliyor; vatandaş çalışmayı sevmiyor”
deniyorsa, bu şikâyetin ulaştırılması gereken merci, her halde CHP değil;
şimdi sözü edilen parayı vermekte olan, ama asıl yapması gereken şeyi;
yani üretimi ve dolayısıyla istihdamı arttıramayan iktidar partisidir.
CHP’nin yapmak istediği şey, bu insanca yaşamaya “yetmeyen” Nijerya
emsalli ve “insan haysiyetine uymayan bir biçimde yapılan” uygulamanın
“ıslahı”dır.
Ayrıca, şimdiki uygulamayı yapan iktidar yapacağının sınırına gelmiştir,
bu saatten sonra üzerine başka şeyler de yapacağını söyleyemez ama CHP’nin
600 TL vaadi, geniş ve sosyal demokrat ekonomi planı içinde yapılacakların
sadece bir “parçası” olarak kabul edilmelidir.
***
Bıçak sırtında giden böylesi sektörlerde, bu işten ekmek yiyenlerin
mesleki ihtisasları kendileri için elbette önemli birikimlerdir. Ama bu
sektörün konusu ile insanların tercihleri, birbirlerinden çok farklı
şeylerdir.
İkisini aynı mantıkla anlamaya ve anlatmaya soyunursanız yanlış
yaparsınız.
Hele ki girdiğiniz siyaset alanında bu yanlış daha da hayatidir.
Sizde bir yanlış belki bir kümesi götürünce tedbir alabilir, diğerlerini
kurtarabilirsiniz ama siyasette bir yanlış söz, yapmak istediğiniz bütün
siyasetinizi batırır.
|
|