Pahalı Metrobus ve Homo ekonomikus
Aman
yanlış anlaşılmasın.
Bilindiği gibi “Metrobüs” memlekette en alası yapılan ve Avrupa ülkelerine
satılılan ama, gidip yine de Avrupadan ve en pahalısından üstelik ihalesiz
olarak alınan bildiğimiz otobüstür.
“Homo ekonomikus” ise, 19. yüzyılın sonlarına doğru yaşamış klasik
iktisatçıların ileri sürdüğü ve onlara göre insanları diğer yaratıklardan
ayıran “ekonomik davranma” özelliğidir.
Yani bilimsel bir söz.
İleri sürüldüğüne ve de genellikle sanıldığına göre insanlar kendi ekonomik
çıkarlarını düşünerek hareket ederler.
İşte yukarıda belirttiğim o Metrobüs denen Avrupalı mühendis ve işçiler
eliyle üretilen türden otobüsün bilet ücretlerine şimdi üçte bir oranında
zam gelince kıyamet koptu ya...
Anlaşılan bir kısım homoekonomikus da epeyce şoke oldu!
Bu tepkiyi görünce aklıma hemen insanların, klasik iktisatçıların yaptığı
tanımda kabul edildiği gibi, ekonomi konularında ne kadar da hassas ve kendi
çıkarlarını ne kadar da kolladıkları tezi geldi.
Öyle ya, bilet başına yarım lira zam, gidiş dönüşte bir lira ortalamaya
vurursak ayın yirmi beş gününde tam yirmi beş lira daha fazla yol parası
demek.
Bu günlerde ayda yirmi beş lira taksitle beyaz eşya bile satıldığına göre
durum gerçekten insanlarımızın bütçelerini sarsacak veya çıkarlarına
dokunacak..
Bu acı gerçekle karşılaşan insanımız da tabii ki ağzını açacak…
Al sana tam bir homo ekonomikus davranışı.
Yalnız benim anlamadığım, bu otobüslerin tanesine eski parayla üç trilyon
verilirken halkımızın neden tepki vermediği.
Efendim bunlar şöförsüz de gidermiş de, biz şöförlü kullanmayı tercih
etmişiz…
Efendim bunlar için yere mıknatıs döşenirse kendi yollarını kendileri
bulurmuş…
Efendim bunlar perona yengeç gibi yan yan bile yanaşırmış…
İyi güzel de, ey benim ekonomik düşünen sevgili İstanbullu hemşehrim senin
işe giderken ya da gelirken balık istifi seyahatin sırasında kendine
oturacak bir koltuk bulman mı önemliydi, yoksa isterse şöförsüz de gidebilen
arabaya binmen mi?
Çok istiyorsan gider bizim Bursa’nın öz malı, kendi işçimizin emeği, şöförü
alt katta olan çift katlı otobüslerimizin üst katına oturur aynı şöförsüz
gitme keyfini yine de alırdın…
Sen nasıl oluyor da hem bir taraftan koca koca klasik iktisatçılarca homo
ekonomikus sayılacak, hem de metrobus denince “parası önemli değil” deyip
satışa geleceksin doğrusu tam anlayamadım.
Acaba sen o günlerde bu otobüslere ödenen o paraların zengin belediye
başkanının kendi cebinden çıkacağını mı sanmıştın?
Yoksa seçimlerde ana sütün gibi ak “oy”unu, oyundur diye hiçbir şey
düşünmeden hatta sırf birilerine kızdığın için öylesine mi vermiştin?
Metrobüse saçılan paraların o seçimin sıcaklığı geçtikten sonra ayda
“yirmibeş - yirmi beş” taksitle yine senin cebinden çıkacağını neden
düşünmedin ki?
O zaman ne demiştin, şimdi ne diyorsun.. Doğrusu bunu anlamak mümkün değil.
Dua et de o yirmibeşlik taksitlerin fazla uzun sürmesin.
Bak hesap ne kadar basit.
Biliyorsun, belediye başkanları seçim zamanı ne vaad ederlerse etsinler bunu
kendi keselerinden değil, senin benim kesemden çıkacak paralarla
yapacaklardır.
Dikkat etmen gereken, sana o gün gösterilen cici şeyler değil, senin
kesenden çıkacak paraları onun nasıl idare edeceğidir.
Hele “Üzümünü ye, bağını sorma ihalesiz mihalesiz almamdan sana ne” “bunları
yıkıcı muhalefetten mi öğreniyorsun “derse daha da pipiriklen. Çünkü ihale
denen şey boşuna icad edilmemiştir, iyi kötü yolsuzluğa çaredir.
Bunları zamanında yapmadığın için şimdi ne yazık ki bunu önceden düşünenler
de dahil hep birlikte parasını denkleştirmek zorundayız.
Bilirim biraz unutkansındır.
Aradan birkaç gün geçince nerede yanlış yaptığını unutur aynısına bir daha
evet dersin.
O tabii ki senin bileceğin iş, ama bak şimdiden bir şey daha söyleyeyim
yakında yine böyle büyük bir alışveriş olacak.
Bu arada memlekette bazı otobüs firmaları ya batacak ya biraz daha işçi
çıkaracak.
Eğer sana yine “sen üzümünü ye, nereden ve kaça alırsak alırız” derlerse
Yaz bir kenara, üzerinden en fazla dört ay geçecek, yine bilete zam gelecek…
Bak şimdiden söylemesi, bunu bir daha yazmayacağım.
Hayatının giderek neden güçleştiğini, nerede yanlış yaptığını merak edersen
döner şu yazımı bir kere daha okursun.
|