|
Devletten bir kuruş para çıkmadan icraat
İktidar sık sık söylüyor:
“Bu yatırımı devlet kesesinden beş kuruş para çıkmadan yapacağız.”
Aman ne güzel, işi bedavaya getiriyoruz desenize!
-Hiç devletten beş kuruş para çıkmadan devlet yatırımı olur mu?
-Gördüğünüz gibi oluyor basbayağı işte.
-Nasıl yani?
-Anlatayım:
Diyelim ki memlekette önemli bir icraat olacak. Örneğin falan yerden filan
yere kadar uzunca bir yol yapılacak ya da feşmekân yere yeni bir havaalanı
açılacak. Bunu nasıl karşılarsınız? Halkımızın hem hoşuna gidecek hem
işine gelecek güzel bir yatırım değil mi?
İstemez misiniz?
-İstenmez mi, yapılsın tabii deriz. İyi de icraat dediğin şey parayla
olduğuna ve bizim bütçemizin geliri ile gideri bir türlü denk gelmediğine
göre nasıl olacak bu iş?
Haydi devletten bir kuruş çıkmayacak dediler ve inandık; peki o yolları,
binaları yapan makineleri getiren müteahhitler yani işi yapanların cebine
para girmeyecek mi?
Ya da işi yaptıran devletten çıkmayan para, yapan müteahhidin cebine nasıl
girecek?
-İşte bütün incelik burada.
Bir işi yaparken devletten para çıkmayacak demek, müteahhidin cebine para
girmeyecek demek değil ki!
-Ya nedir? Yatırımın parasını başkaları mı verecek?
Hah işte şimdi bir ip ucu yakaladın; tabii ki bir başkası verecek.
-Anladım, devlet vermeyecek ama kim o verecek olan başkası?
Kim olacak, “Millet”
-Enteresan…
Evet, enteresan ama doğru.
Bundan sonra sana birisi “devletten beş kuruş çıkmadan şunları yapıyoruz
derse, anla ki o bedel milletten fazlasıyla çıkacaktır.
Neden milletten fazlasıyla çıkıyor anlayamadım…
Söyleyeyim:
Devletten beş kuruş çıkmayacak denen işlerin teknik adı, “Yap İşlet
Devret” tir.
Yap İşlet Devret (YİD) modelindeki işlerde maliyetler her zaman devletin
doğrudan yaptığı yatırımlarından daha pahalıya gelir. Çünkü bunlardan
birinde çıkarır yatırımın bedelini ödersin, diğerinde adama “Sen şimdi git
bir yerlerden para bul, işi yap, sonra da gişeye otur, önümüzdeki otuz ya
da kırk yılda hem yaptığın işin bedelini al, hem kullandığın krediyi ve
faizini öde hem de üzerine para kazan” dersin.
Krediyi özel sektör alınca, geri ödeme riski yüksek olduğundan ve özel
sektörde teminat bulmada zorlanıldığı için kredi maliyeti yüksektir.
Bu günün dünyasında 20-30-49 yıl gibi sürelerde hayatın neler getireceği
belli olmadığından bankalar açısından paranın geri dönüşünde
belirsizlikler vardır. Belirsizlik yüksek olunca kredi faizi de yüksek
tutulur. Bu nedenlerle Yap İşlet Devret işinde devlet açsından “maliyet”,
özel sektör açısından “kazanç” her zaman yüksek olmak durumundadır.
-Amma da ince iş, bu modern bir işletmecilik modeli herhalde…
Hiç de değil, aslında bu işin ilk mucidi bizim Nasrettin Hoca’dır ama
kimse hatırlatmak istemez.
-Allah Allah neden?
O zaman fıkrayı anlatayım, sen nedenini oradan çıkar.
Alacaklısı bir gün Hoca’nın karşısına dikilip parasını istemiş.
Hoca ne yapsın, cepte para yok ama borcu inkar etmek de yakışmaz.
Adama, “sen merak etme” demiş.
“Bak şimdi şu gördüğün yolun kenarına çalılar diktim.
Koyun sürüleri oradan geçecek ve geçerken yünleri çalılara takılacak. Ben
de onları toplayıp hanıma yün eğirteceğim, yünleri iplik yapıp satınca
elime geçen paradan senin borcunu ödeyeceğim”
Bunun üzerine alacaklı gülmeye başlayınca Hoca, “Seni gidi köftehor”
demiş, alacağı sağlama bağlayınca nasıl da gülüyorsun gördün mü!”
***
Yap İşlet Devret modeli, işte böyle bir şeydir.
Bir taraftan bakarsanız devlet işi bedavaya getiriyor, aman ne güzel iş
dersiniz…
Diğer taraftan bakarsanız, devlet aradan çekilmiş, bu milleti “müşteri
olarak” 20-30-49 yıl gibi bir süreliğine bir işletmecinin eline teslim
etmektedir.
Türkiye’nin son yıllarda memuruna, emeklisine adam gibi para veremezken;
devlet dairesinde vatandaştan kırtasiye istemesine, okulunda tebeşir
parası toplatmasına kadar ihtiyacı varken bir sürü yatırımda adeta
kahramanlık göstererek “var mıydı bunlar sizin zamanınızda” demesinin,
hatta “çılgın” projelere niyetlenmesinin finansmanındaki modeli
budur.
Köprü mü yapacaksın? Ver işi birine, yapsın ve kasaya otursun, millet de
30 yıl boyunca her geçtiğinde parayı onun kumbarasına atsın.
Elektrik santrali mi yapacaksın? Ver birine, yapsın ve kasaya otursun,
millet kullandıkça hâsılatı 30 yıl boyunca işletmeciye yazılsın.
Akvaryum mu yapacaksın? Ver işi birine, yapsın ve kasaya otursun, millet
30 yıl boyunca balıklara baktıkça işletmeci kazansın…
Çılgın projelerin mi var? Ver birine imtiyazı, ver araziyi; dediğini
yapsın ama parasını çıkartmak için isterse 49 yıllığına dükkanı kendi
hesabına çalıştırsın.
-Peki işletmecinin çok kazanması şart mı? Devletimiz fiyatları fazla
bulunca milletin kesesine göre ayarlasın desek?
-Olur tabii, istersen ayarlayacağı tarihi de şimdiden kendin
hesaplayabilirsin: Mesela “Kabataş-Mahmutbey Metro Hattı”nı düşün: 50
yaşındaysan koy üzerine bir 30 yıl daha, sen seksenbir yaşına girdiğinde
bunlar milletin olacak ya, işte devlet o zaman her şeyi kendi eliyle
ayarlayacak, isterse bilet ücretlerini bile ucuzlatabilecek…
Bir milyar dolar maliyetli “Karayolu Boğaz Tünel Geçişi Projesi” de öyle.
Oradan geçişte de 31. Yılda işi devlet ele alacak ve isterse geçiş
ücretini ucuzlatabilecek. Eğer 1 milyar dolar harcayacak paramız olsaydı o
tünelden 30 yıl boyunca bedava bile geçebilirdik.
Başka…. Hava alanlarındaki otoparkların, oradaki pahalı dükkanların,
kullandığın elektriğin fiyatı hep düşecek ama henüz millet YİD
işletmecisine bunların paralarını ödeyemedi. … hele şu işletmecilerinin
kontratları bir bitsin, hele millet bunları ödesin, işletmeler tekrar
devletin malı haline gelsin işte o zaman…
-İyi ama ben o zamana kadar..
-İtiraz etme!… sen görmesen çocuğun görür.
|
|