Benzin zammı, köprü parası ve
vergi adaletsizliği



Yıl 1975
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı yazılı sınavına giriyoruz.
Vergi konusunda şunu sormuşlardı:

“Yeni bir vergi koyacak olsanız; benzine vergi zammı mı yaparsınız, otomobillerden alınan vergileri mi artırırsınız yoksa yol vergisi mi koyarsınız? Gerekçeleriyle birlikte düşüncenizi yazınız”

Makul bir gerekçe göstererek yanıtlamış olmalıyım ki sonuçta bu mesleğe kabul edildim.
Şimdi her benzin zammı ya da otomobil vergisi konusu açıldığında bana 35 yıl önce sorulan bu soruyu hatırlar ve konuyu aynı mantıkla yorumlamaya çalışırım.

***

Şimdi hep birlikte düşünelim bakalım:
Hükümetin bütçesi açık veriyor…
Memlekette benzine ikide bir zam yapılıyor.
Alınan vergi, fiyatın yüzde 65’i.
Otomobillerin yıllık vergileri motor hacimleri üzerinden ve düşük ölçüde alınıyor, bazı yollar ve köprü geçişleri paralı.

Bu durumda ne yapmalı?
Yapılanları nasıl yorumlamalı?
Bu tablo kime yarıyor, kime zarar veriyor?

1.Hükümetiniz için vergi gereksinimi yarına bırakılmayacak kadar ciddi, yan etkileri düşünülemeyecek kadar acil ise başka yolu yok; benzine ve yol vergilerine zam yaparsınız.
Bu gün Resmi gazetede yayınlar, yarın paraları tahsil etmeye başlarsınız.

Böyle yapınca sakıncası nedir?
Yeni vergi yükünü, başta orta gelir grubundakiler olmak üzere otomobil kullanan tüm tüketicilerin üzerine yıkarsınız. Benzin üzerindeki yüksek vergi, üst gelir gruplarından da alınır ama onlar benzinin yüksek vergisinden diğerleri kadar etkilenmezler. Asıl yükü içinde ücretlinin, memurun, esnafın da bulunduğu orta gelir grubu çeker. Alt gelir grupları otomobil kullanacak kadar gelire sahip olmadıkları için genelde onlar toplu taşımaya gelecek zamlar dolayısıyla biraz gecikmeli ve daha az etkilenirler.

2.Benzin zammının en yakın alternatifi köprü ve paralı yollara yapılan zamlardır. Ancak yurdun her yerinde geçişleri paralı yapılacak köprü yoktur, şehir dışına çıkmayan araçlardan da para alamazsınız. Bu nedenle yol ve köprü üzerinden alınan vergi ya da ücretlerin vergi yükü taşıma konusunda adaletsizlik yaratmaması için bunlardan alınacak paraların düşük tutulması ve adeta “inşa ve işletme maliyetini karşılayacak düzeylerde tutulması gerekir.

Örneğin evi ile işyeri boğazın iki yakasında olan biri, aynı yakada oturup çalışana göre her gün 3 liradan yılda (365X3=)1095 TL fazla vergi öder.
Bu rakam 1600 cc motor hacmindeki bir otomobilin yıllık vergisinin iki katından da fazladır.

3.Otomobil sahiplerinden alınan yıllık vergi (MTV), sahip olunan otomobilin değeriyle pek ilgisi olmayan, servet değeri arttıkça yükü düşen bir vergidir. Yine örneğin 1600 cc’lik motora sahip her otomobil için aynı miktarda uygulanır. Otomobiliniz çok pahalı da olsa, çok ucuz bir model de olsa ödenecek vergi aynıdır.
Anayasamızın “vergi mali güce göre alınır” demesine rağmen, bu vergide bir servet sahibi ile bir orta hallinin sırtına vurulan vergi yükü aynıdır.

Başka bir açıklamasını duymadığımıza göre, bu verginin vergicilik açısından bu kadar yanlış ve taraflı olmasının nedenini, hükümetlerin otomobil satıcıları karşısındaki hassasiyetleri(!) ile açıklamak yanlış olmasa gerekir.

Bir 1600 cc’lik motor hacmine sahip otomobilin değeri 25 bin lira iken 1-3 yaşlarında 648 TL yıllık vergi alınır.
Buradaki vergi oranı (648/25.000=)0,0259’dur.
Yani yaklaşık yüzde iki buçuktur.
Oysa 100 bin liralık bir otomobilde bu oran (648/100.000=) 0,006 yani binde 6’dır.
Hesaplamadan da anlaşılacağı üzere, vergi düzeni açıkça pahalı otomobil kullananları daha az vergilendirerek servet açısından vergilendirmede göz göre göre bir çarpıklığa evet demektedir.

***

Şimdi genel bir değerlendirme yapalım:

Benzin fiyatının içinde 0,65 oranında vergi vardır.
1600 cc’lik bir otomobil sahibi haftada bir 150 TL’lik benzin kullandığında, yılda (150x52x0,65=) 5.070 TL vergi ödemektedir.
Bu otomobil ucuz da olsa pahalı da olsa sahibinin benzin üzerinden ödediği vergi aynıdır ve herkesin mali gücüne göre vergilendirme ilkesine de sosyal adalete de aykırıdır.
Bu nedenle akaryakıt üzerinden vergilendirmeyi abartmak adaletsizliği yükseltmektir.

Köprü ve yol üzerinden alınan vergiler, bu yatırım ve hizmetin maliyetini aştığı zaman onu kullanana adaletsiz bir yük getirir.
Köprü ve yol kullanımının zorunluluğu aşırı vergilendirme için kullanılmamalıdır.
Yukarıda hesapladığımız gibi, sadece kullanıcı başına 1095 lira köprü geçiş ücreti bile köprünün maliyetini çıkartmanın da üzerinde bir maliyettir.

Köprüyü kullananların ödeyeceği vergi, onun maliyeti ve işletme masrafı ile sınırlı olmalıdır. Bunun üzerindeki ödemeler, devletin böyle bir malvarlığı (köprü) sahibi olma maliyetini sadece bir kısım yurttaş üzerine yıkması anlamına gelir. Oysa kamu malvarlığı arttırılacaksa bunun yükünün başta üst gelir grupları olmak üzere genele yani tüm yurttaşlara yüklenmesi gerekir.

***

Özellikle bizim gibi gelir dağılımının çarpık, zenginliğin de fakirliğin de iki ayrı koldan hızla yükseldiği memleketlerde yapılacak vergilendirme tüketim değil, “servet” ağırlıklı olmalıdır.
Hem yeni vergi almak, hem vergi adaletsizliğine yol açmamak isteniyorsa bize göre yapılacak olan, akaryakıt ve köprü yol vergilerinin gün be gün azaltılıp otomobil kullanım vergilerinin yani yıllık MTV’nin yükseltilmesi gerekir.
Böylece herkes kullandığı otomobilin değeri üzerinden ve gücüne göre vergilendirilmiş olur.

Nihayet şunu söyleyelim:
Akaryakıttan alınan vergiler konusunda daha başka tartışmalar da açılabilir ama şurası çok açıktır ki bu vergiler adaletsizdir.
Devlet, vergi yükünü üst gelir gruplarından alıp orta ve alt gelir gruplarına yıkmaya devam etmektedir.
Zamların gerekçesi petrol maliyetleri olsa bile yapılacak iş, fiyat içindeki vergileri indirerek hem tüketici fiyatlarıyla bu kadar sık oynamamak, hem adaletsizliği azaltmak olmalıdır.