|
Emeğin hakkını
vermek ya da yemek
Geçtiğimiz günlerde DİSK’e
bağlı Emekli-Sen’in İstanbul Şubelerinin bir eylemindeydik.
Yaşları ilerlemiş ama gönülleri hala genç emekçiler haklarını savunmak
için pankartlarıyla Unkapanı’na Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl
Müdürlüğü’ne geldiler.
Burada yaptıkları basın açıklamasından sonra isteklerini bildiren bir
dilekçeyi kurum yetkililerine verdiler. Önce alınmak istenmeyen dilekçe,
“olmazsa kapıya yapıştırır gideriz, bu da bizim tebligatımız olur” diye
tartışıldığı sırada içerideki tavır değişti ve dilekçeleri kabul edildi.
Yönetimi konusunda ne kadar eleştirirsek eleştirelim, Türkiye büyük bir
ekonomidir. Daha da büyük olabilir miydi evet, daha da dinamik olabilir
miydi evet, daha da bağımsız, olabilir miydi, evet.
Her neyse, ama sonuçta birileri yönetti, birileri emek verdi ve bu güne
geldik.
Şimdi bir düşünelim bakalım,
öyle ya da böyle, bu güne kimin emeği ile geldik?
Bu emeği vererek bu günkü ekonomiyi yaratanlar kimler?
Adı üzerinde; işçisi, memuru ve esnafıyla bu ülkenin “emek”lileri değil
mi?
Emek verip de “emek”li olmayan olamayacağına göre, bu gün ortaya çıkan
tablonun yaratıcıları işte o günde Unkapanı’na yürüyüş kolu halinde gelen
ve “bizim bu paylaşıma itirazımız var” diye bayrak kaldıran
insanlarımızdır.
Neye itirazları var?
İslami referanslarla kapı kapı propaganda yapıp sonra bu ekonominin
yaratılmasına emeği ile doğrudan katkıda bulunanların emeğin ve emeklinin
hakkını yemesine…
Öyle ya, hem hadislerde
“İşçinin hak ettiği verilmeden kazanılan şey haksız kazançtır. İslâmiyet
haksız kazancı kesinlikle yasaklamıştır. "işçinin ücretini teri kurumadan
veriniz." dendiğini bileceksiniz, anlatacaksınız; hem genel anlamda bu
ekonominin yaratıcısı yani bu ekonomiye emek verenlerin hakları söz konusu
olduğunda onlara dirsek çevireceksiniz.
“Efendim, bu kanunun şu maddesinin falan fıkrası ile filan genelgenin
amir hükmüne istinaden ancak bu kadar…”
Peki kim yazmış bunları?
Bu hükümet değil mi?
Sefalet ücretlerini vermek için bunları yazmaya yeten eliniz acaba bu
emeklilere insanca yaşamaları için yazarken istediğiniz gibi kalem
oynatamıyor mu?
Dünyanın 15. Büyük ekonomisi olduk diyen kim?
Kimin nasırlı elleriyle, kimin çürümüş dirseğiyle geldik diyorsunuz
buraya?
Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği had safhadadır.
Bunun anlamı, Türkiye’de elde edilen gelirin bu memleketin insanları
arasında adaletli dağıtılmadığıdır.
Özellikle aktif iş gücü olmaktan çıkmış, yaşı ilerlemiş olduğu için
kendisini devletine emanet etmiş yurttaşların yani emeklilerimizin tek
dileği olan insan haysiyetine yakışır bir gelir talebinin göz ardı
edildiğidir.
Belki denebilir ki “efendim ülke ekonomisi yurttaşlarımız arasında ancak
böyle bir dağılıma imkan veriyor, olanı öyle değil de sizin istediğiniz
gibi dağıtırsak sermaye birikmez, yatırım olmaz, sermayedar ben niye
yatırım yapayım” der.
İyi de, siz bu ekonomide yaratılan ulusal geliri sadece bu ülkenin
insanlarına mı dağıtıyorsunuz?
Kim sattı Telekom’u yabancılara? Telekom’un rekor karları şimdi yurt
dışında kime gidiyor?
Kim satmak istiyor para basan İDO’yu yabancılara bu çok karlı bir iştir
diye methederek?
Kim sattı koca Tekel’i?
Kim ümit satarak para kazanan Milli Piyangoyu birilerine satmaya
hazırlanıyor.
Öyle bir dağıtım ki, bırakın içeridekileri, bırakın bu değerleri yaratıp
ortaya çıkanların alın terinin karşılığını, önemli bir kısmını da
“küreselleştik” deyip yabancılara dağıtmıyorlar mı?
Türk parasının değerini yüksek, dövizi düşük tutup bütün bir ekonomiyi
yabancı mallarla doldurmuyorlar mı? Bu malların işçiliğini yabancılar
yapıyorsa ödediğimiz paralar kimlere işçilik olarak gidiyor? Türkiye’nin
emekçileri boş otururken kimlerin emeğine karşılık oluyor?
Türkiye’nin bütün emekçileri ile birlikte emeklilerinin de yapacağı bir
tek şey var:
Sadece ufak bir el hareketiyle seçimlerde bu emeğe saygısı olmayan, kendi
yurttaşının emeğinin değerlendirilmesine niyeti olmayan iktidarı alaşağı
etmek.
Unkapanı’nda yapılan yürüyüş yetmez.
Bu eylemler olsa olsa bir büyük yürüyüşün ısınma turlarıdır.
Önümüzdeki asıl gösteri, Türkiye’nin 8,5 milyon emeklisinin asıl yürüyüşü,
kendinden yana olan siyasi anlayışı iktidara getirecek yürüyüştür, emekten
yana olan partiyle iktidara yürümektir.
Yolunuz açık olsun bu memleketin ekonomisine emek vermiş insanları.
Hayatınız boyunca bu ülkeye çok emek verdiniz, hele şu işi de bir yapın.
Emeğin hakkını alacak, insanca yaşamaya imkan verecek günleri getirecek
iktidar yürüyüşünüzde hep beraber olacağız.
|
|