Ne demiştin niçin caydın sözünden?


Bestesini Selahaddin Pınar’ın yaptığı “Karakedi” şarkısını bilirsiniz:
 Ne demiştin, niçin caydın sözünden?
 Hevesin bir an mıydı, yeminin yalan mıydı?
    Ah vefasız, anlıyorum gözünden
    O bakış bir an mıydı, o gülüş yalan mıydı?
 Hangi kara kedi ayırdı bizi
 Senin hercai seni, hani sevmiştin beni..

Bu yazı yazılırken, Hükümetin 300 farklı dalda yeni bir “af” çıkaracağı konusundaki açıklaması henüz yapılmamıştı. Büyük olasılıkla siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda gazeteler, radyolar ve televizyonlar bu “bayram müjdesi”nin(!) tüm detaylarını vermeye, bu konudaki “uzman” açıklamalarını yayınlamaya başlamış olacaklar.

Sevinelim mi?
Sevinelim tabii, bu memlekette 300 konuda birden af gerekiyorsa, milyonlarca yurttaşımızı bu bayram gününde sevindiren “icraat”a karşı çıkarsak herhalde onlar bizi hiç bir zaman affetmeyebilirler.

Şimdi adını hatırlayamadığım ama o sahnesini hiç unutmadığım bir tiyatro eserinde mafya babası şunu söylüyordu:
İnsanın af çıktığında sevinecek bir suçu bile olmaması ne kötü değil mi!”
***
Doğrudur, kimi insanlar bu 300 kaleme kadar uzayan listedeki konularda görevini yerine getirmişse, haklı haksız demeden, param vardı yoktu demeden gidip kamunun kendisinden istediklerini tıkır tıkır ödemişse, böyle bir “af” çıktığında diğerlerinin sevincine bakıp en azından biraz burulmaz mı?
Tüh keşke ben de ödemeseydim, şimdi o paralarla en azından şunu yapar, bunu satın alırdım demez mi?

Der tabii.
Hatta belki bizim de hatırlatmamızla Hükümete, kanunlara, düzene bir sitemde de bulunur:
“Ne demiştin, niçin caydın sözünden
 Hevesin bir an mıydı, yeminin yalan mıydı?”

Gerçekten de her af, kanunun ve kanunları uygulayanların her dediğine inanan, onun söylediği sözünden caymayacağını düşünüp yurttaşlık görevini yerine tam olarak getirenleri biraz üzer.
Çünkü her af bu yönüyle yurttaşlar arasında bir adaletsizlik yaratır.
İyi de; ya bu düzen, bu ödeyeceksin!, cezanı çekeceksin! denen kurallar, bu uygulamalar çok mu adaletlidir ki kendisinden istenen görevleri yerine getirmeyen, ödeyeceksin denen paraları ödemeyen insanlar diğerlerine karşı haksızlık etmiş sayılsınlar?
Bu iş biraz çelişkili gibi görünmüyor mu?
Düzende bir “hercailik” yok mu?
***
Ne yazık ki, şarkıdaki “Hevesin bir an mıydı, yeminin yalan mıydı?” sözlerinde dile getirildiği gibi, Türkiye’nin kamu düzeninde bir çarpıklık var. Eğer 300 ayrı dalda kanunlar “ödeyeceksin” diyor da milyonlarca insan ödeyemiyorsa, bu ne onların affedilecek bir suçları olduğundan, ne de paraya olan tamahkârlıklarındandır.

Açıklamalara göre bu işten 50 milyar lira bekleniyormuş.
Bölün bu parayı 72,5 milyon yurttaşımıza!
Ne çıktı?
Genç, ihtiyar, dul, yetim, engelli, bebek, işli, ,işsiz; adam başına eski parayla yaklaşık 690 milyon lira. Beş kişilik aile için yaklaşık ve ortalama (690X5=) 3,5 milyar lira!

Tabii bu rakamlar “af” dolayısıyla cezaları kaldırılmış olan kısmı. Ya bir de kesilmiş cezalarını üzerine eklesek neye varır hiç düşündünüz mü?
Siz bu memlekette her bir kişi ya da aile başına bu kadar “affı gerektiren” suç işleneceğine inanabiliyor musunuz?
Bu kurallar hep doğrudur da bu millet mi bu kadar yanlıştır?
***
Açıkçası, bu ülkenin yönetimi ve kuralları, 300 kalemde yani yaşamın hemen her konusunda halkını ancak 50 milyar lira daha ödemesi koşuluyla görevini yapmış, yasalara uyan, borcuna sadık insanlar olarak sayacaksa, ama insanlar bu paraları kolay kolay ödeyemiyorlarsa kimse kusura bakmasın; bu düzen yürümemektedir.
Yürümeyen düzenle demokratik rejimlerde insanlar da daha fazla yürüyemez.
Yürümeyen düzenin artık bir yolunu bulup birlikte yürünür hale getirilmesi lazımdır.

Ödenemeyecek vergi indirilmelidir,
Ödenemeyen elektrik parası indirilmelidir,
Ödenemeyen emlak vergisi, vs.. indirilmelidir.
Ödenemeyecek olan her şey ödettirilmeye çalışılmamalıdır.
***
Peki ödenebilir hale getireceğiz diye her şeyi indirirsek nasıl yürüyecek bu düzen diyebilirsiniz?
Eğer böyle yürüsün deniyorsa yürümeyecek.
Çünkü bu aftan da anlaşılacağı üzere yürüyen değil yürümeyen bir düzen var ortada.
Kimse yurttaşını adam başı 690 TL borçlandırarak, onun eziyetini çektirerek “ben bu işi en iyi yapıyorum; onu da ben yaptım, bunu da ben yaptım, benden önce ne yapıldı ki?” diyememelidir!
Bu düzen düzen değil; düzensizliktir
Adeta yap-boz.
Yapılanlar da ortada.
Bozulanlar da ortada…
***
Bu bayram herkesin sevinmesi tabii ki dileğimdir; hatta bu 50 milyarlık tabloyu yaratanların ilan ettiği “af”tan yararlanacak olan yurttaşların sevinmeleri de.
Ama unutmayalım ki, şimdiki sevinç yıllardır çekilen eziyetin sistemi tıkar hale gelmesi nedeniyle bir miktar önünün açılmak istenmesi dolayısıyladır.
Bir garip sevinçtir.
Bu düzen böyle sürdüğü takdirde daha çok “af”lar göreceğimizi, bayramlarını yapacağımızı unutmayalım; atasözümüzdeki gibi, önce eşeği kaybettirip de sıkışınca yeniden bulduranların yaptıklarına gerçek bir bayram geldi sanıp bedavadan sevinmeyelim.
Biz böyle de seviniriz derseniz, bayramınız bol olsun.
İleride daha böyle çok “af” bayramları göreceğiz demektir.
Bu kadar muhalefetten sonra:
Şimdi bir gerçek bayramda, bu kurban bayramı dolayısıyla herkesi  kutluyorum.