Zarf, mazruf ve bağlı kafalar


Devir hızla değişiyor.
Yazıya tam, eskiler “Zarfı bırak, mazrufa bak” derler diye başlayacaktım ki, önce “mazruf”un ne anlama geldiğini söylemem gerektiğini düşündüm.
Ne garip, belki kısa bir süre sonra birilerinin söze başlarken “zarf”ın bile ne anlama geldiğini anlatması gerekebilecek.

Her şey hızla değişiyor…
Bildiğimiz “Mektup” gözlerimizin önünde tarih olurken, onun zarfının günlük dilimizde yaşaması beklenebilir mi?

“Elektronik posta çağı”nın genci on yıl sonra soracak:
“Mektubu anladım da, onu gönderirken neden zarf diye bir şeye ihtiyaç var, onu pek çıkaramadım, yazdıklarımız zaten internetten gitmiyor mu?” diyecek.

Bu kadar hızlı değişim çok mu kötü?
Değil tabii.
İnsanlığa yararlı olan, insanlığı mutlu edecek, ileriye doğru taşıyacak olan her şeye “kabul” diyoruz.
İtirazımız, dünya ve insanlık gelişirken birilerinin yerinde saydırılmasınadır.

***
Bostan kuyularının “dolap beygirleri”ni bilir misiniz?
Elektriğin ve motor gücünün olmadığı zamanda ve yerlerde bostanları sulamak için kuyudan su çekmeye yarayan düzenekler vardır. 
“Dolap” ya da“Çark” denen büyük teker döndükçe kuyudan su çekilir.
İşte o çarkı gözleri bağlı bir at döndürür.

Gözü bağlıdır; çünkü gün boyu, hatta hayatının her günü boyunca olduğu yerde döner durur.
O böyle döner dururken başı dönmesin diye gözü bir bezle kapatılır.
Zavallı, kapalı gözle dönerken hep ileriye doğru gittiğini düşünür herhalde.
Yürür ha yürür…
Ama bir yere gidemez.

Dolap beygirinin gözünü kapatmak, ona kendisinin olduğu yerde döndüğünü fark ettirmemek açıkça bir haksızlık mıdır yoksa bostandaki çarkın dönmesi için en uygun çözüm mü bilemiyorum.
Ama bostancının istediği suların güldür güldür akması ile, gözleri bağlı at ve çark arasındaki düzen budur.

***
Mazruf”, “zarflanmış” anlamına gelen arapçadan geçme bir kelimedir.
Yani “zarfın içindeki şey” anlamında.
Zarfın içindeki mektup… kapatılmış kutunun içindeki eşya… kafanın içindeki beyin hep “mazruf”tur.
Eskilerin “Zarf değil, mazruf önemli” sözüyle “bir şeyin kabı değil içindekiler önemli” denmek istenir.
Genellikle kafa ve akıl kastedilir.

Zarflar, mazrufun içini göstermezler.
Onu tecrid ederler.
Yani dış dünya ile bağlantısını keserler.
Zarfın işlevi budur.

Bu anlamda, bostandaki dolabı çeviren atın her gün olduğu yerde dönmesini kendisine hissettirmeyen göz bağı da “zarf”tır.
Kendisine dünyayı göstermeyen…

Zarf sadece bostan beygirinin gözündeki bağ mı?
Acaba biz insanların gözlerini bağlayan, kafalarının dış dünya ile bağlantısını kesen, çağın değişimini göstermeden olduğu yerde saydıran, saydığını fark ettirmeyen başka zarflar da yok mu?
Tabii ki var.

Yetişmiş, dünyayı algılamaya hazır bir beynin üzerinde böyle bir örtü varsa, o nedenle olduğu yerde dönüp durduğunu fark edemiyorsa, o beyin zarflanmış sayılmaz mı?
Beyni bir biçimde dış dünyaya kapatılmış olan kişi “mazruf” durumuna düşmez mi?

Ne yazık ki, paranın saltanatı üzerine kurulmuş düzenlerde her şey sadece para kazanmak için yapıldığından, bir tür beyin örtme denebilecek bu tür “zarflamalar” da her şeyin mubah olduğu “piyasa ekonomisi” içinde olağan işlerden sayılır.
Çok laf edilir ama kimse kimsenin düzenini dert etmez.
Yeter ki kendi işine gelsin.
Dünyanın düzenidir bu denir.

Çünkü birileri birilerini istismar ederken bir biçimde beyinleri zarflamak gereklidir. Başka türlü; göz göre göre sömürüye, istismara, denileni yapmaya razı etmek mümkün değildir.
Kafalar, gözleri sıkıca bağlanmadıkça bostandaki dolap beygirinin kaderine razı olmazlar.
Kendilerine yapılana karşı çıkabilirler.
Neme lazım!
En iyisi sağlama “bağlamak” denir.

***
Bu sağlıklı bir dünya düzeni olarak kabul edilebilir mi?
Dünya giderek küresel sermayenin kontrolüne girerken, amacı sadece yeni pazarlar açmak ve para kazanmak olan o küresel sermaye, gittiği yerlerdeki direnci kırmak için, pasifleştirmek için her zaman zarflanmış kafalar istiyorsa ne yapmalı?

Ya yerli ortaklarına ne demeli?
“Küresel sermaye bizi pek beğeniyor, takdir ediyor” diyenler acaba en iyi zarfçılar mıdır?
Küresel sermayenin her beğendiği, halkın da lehine ve beğenmesi gerekenler midir?
Karşı çıkması gereken kafalar günümüzde nasıl zarflanırlar?
Zarflanma kişi hürriyetlerindendir denirse inanalım mı?
Mazruf kafalar bu günkü dünyayı anlayabilir mi?

Ne dersiniz, mazruf bir gün kendiliğinden zarfını delip gözünü açabilir, aslında hiç ilerlemediğini, olduğu yerde dönerek sadece birilerinin bostanını suladığını fark edebilir mi?
Dünya bir gün çıkarlarını bir tarafa bırakıp bu zarflanmaya hayır diyebilecek mi?