İşsizler emekliler ve küçük esnaf için “Hayırlı 12”


Türkiye’de 10 milyon işsiz var mı?
-Var.
Türkiye’de 8 milyon emekli var mı?
-Var.
Türkiye’de bu ekonomik şartlarda çarkını döndüremeyen, borca batık, gününü krediyle kurtarmaya çalışan şöyle 2 milyon kadar da esnafımız var mı?
-Var.
Çekin bunların altına kalın bir çizgi, toplayın yukarıdan aşağıya;
Etti mi size 20 milyon!
Bırak fazlasını, çarp ortalama iki kişiyle;

En azından 40 milyon yetişkin nüfus.
Hepsinin de bu ekonomi düzeninde geçim sıkıntıları var mı?
-Var.
Bu gün belki şöyle böyle de, yarın ne olacakları belli mi?
-Hayır!
Peki size sorsalar, “Elinizde olsa bu gidişi düzeltmek ister miydiniz” deseler,
“Ah elime bir fırsat geçse” demez misiniz?
Olmaz demeyin…
Alın elinize kalemi, yapın hesabı;
72,5 milyonluk bu memlekette siz yarıdan fazlası değil misiniz?

***
Genç insanlar işsizlikten bunalıyor;
Başbakan çıkmış anlatıyor:
-Her üniversite mezununun iş bulması şart mıdır?

Emekli geçinemiyor, üç kuruşluk artış beş kuruşluk zamla eriyiveriyor.
Başbakan karar vermiş;
-Emekliye milli gelir artışından pay yok!.

Esnaf borçlu, kredimi nasıl kapatacağının derdinde
Başbakan 212 Hiper marketinin açılışındaki nutkunda diyor ki:
-“Bakkal dükkanı olayı bittiiiii!”

İşsiz yurttaşımız, emeklilerimiz, esnafımız ve siz ne diyorsunuz?
Bu gidişin nereye varacağı konusunda olumlu bir tespitiniz var mı?
Bu anlayışla yapılan düzenlemeler sizin hayrınıza yorulabilir mi?
Yoksa, “Ben politika ile ilgilenmiyorum, kendi aralarında ne yaparlarsa yapsınlar” mı diyorsunuz?
O zaman yumun gözünüzü, bekleyin bakalım bu gidişin daha neler getireceğini…

***

12 Eylül 2010 tarihi; işsizin, emeklinin, esnafın bu dolu dizgin sefalete doğru yolculuğuna itiraz edip “hayır” diyebileceği son fırsattır.
Herkese göre eleştirecek bir tarafı bulunsa bile, mevcut düzen, henüz geniş kitlelere bu mahkûmiyetlerine itiraz etme, bu gidişe oylarıyla dur diyebilme şansını tanımaktadır.

Bu şansı; üç buçuk günlük tatil, akraba ziyareti, bilet bulamama, yol yorgunluğu, ben mi düzelteceğim mazeretleriyle kullanmamak; kişilerin sadece kendilerinin değil, tüm işsizlerin, emeklilerin, esnafın kötü kaderini değiştirme şansına ilgisiz kalmak, onların bu sefalete doğru gidişine yol açan siyasete “ortak” olmaktır.
Siz böyle bir ortaklığı içinize sindirebilir misiniz?

***
Benim bir oyum ne işe yarar diyebilirsiniz.
Bu çağrı sadece sizin şahsınıza değil ki!
Herkese.
Şimdi milyonlarca insanın sizin gibi kendi vicdan muhasebesini yaptığını düşünün ve birlikte hareket edince ortaya çıkacak büyük itirazı hesaplayın.

Herkesin kendine ait birer oyu olsa da, o birer oylar; gidişattan memnun olmayan ve hayır demesi gereken geniş kitleler için, kaderlerini kökünden değiştirecek kadar kocaman bir güçtür.

Hep birlikte birer oy” ama o herkesin birer oyu bir araya gelince tüm toplumun kaderini değiştirebilecek bir kudret!
Hani Sayın Kılıçdaroğlu’nun her mitinginde dile getirdiği, Nazım Usta’nın ünlü dizeleri var ya:
Bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi…”
O tek tek oylarınız eğer tek başına düşünüldüğünde bazen insana yalnız başınaymış duygusu veren birer ağaçsa, bu gidişe itirazı olanların birleşerek bir “Hayır Ormanı” yaratması için karşınızda “kendiniz dışında” bir engel olabilir mi?

Önümüz bayram.
Belki kişisel olarak şanslısınızdır;
Sonraki günleriniz bile hep bayram gibi geçecek olabilir.
Ama, şarkıda olduğu gibi, keşke herkes için “hayat bayram olsa” iyi de,
bayramın hemen ertesinde; özellikle işsizlerimiz, emeklilerimiz, esnafımız ve bu kötü gidişten dolayı canı sıkıntıda olan tüm insanlarımız için, en azından fitrede, zekatta olduğu gibi çok önemli bir vicdani göreviniz olduğunu unutmayın.
Unutmayın ki, kötü gidişi görüp bana ne demek, olan bitene tarafsız kalmak bile bu gidişata rıza göstermektir.

Tüm okurlarıma bayramın da, bayram ertesinin de hayırlı olması dileği ile.