Acaba geriye dönmüş ileri mi gidiyoruz?


Biz bu “trene” milletçe 2002 yılı Kasım ayının üçüncü gününde bindik.
Genel seçimlerde oyların yüzde 34,28’ini alan Adalet ve Kalkınma Partisi, 363 milletvekili çıkararak tek başına iktidar oldu.
İyi,  güzel.
Necip milletimiz bazen partilere böyle umulmadık güzellikler de yapıyor.
Artık koalisyonlara mı kızdı, Refah Partisi’nin “yenilikçi” kanadının boylu poslu liderini görür görmez çok mu beğendi bilemiyorum.
Tuttu, şimdiki kadroyu büyük yetkilerle işin başına getirdi.

O zamanlar yıl 2002 idi, bu gün 2010
Aradan sekiz sene geçti.
Şu anda çoğu kimse, lokomotifin başına geçirdiği kişinin bizi götürdüğü taraf hakkında biraz “karışık” duygulara sahip.
Acaba “Tam adamını bulduk; bize de böylesi gerekir” deyip aynen yola devam mı?
Yoksa “Bindik alamete, gidiyoruz kıyamete” mi? diyorlar.
Veya, trenden inecekler de ilk istasyonu mu bekliyorlar?
İşte orası belirsizliklerle dolu.
***
Bir kısım medyanın yazdıklarına ve yine bir kısım resmi açıklamaya bakılırsa milletçe adeta “kanatlandık uçuyoruz”.
Örneğin milli gelirde:
Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri yıldan yıla düzenli olarak artıyor:

2002.........3.259 $
2003……..4.548 $
2004……..5.802 $
2005……..7.056 $
2006……..7.643 $
2007……..9.221 $
2008…...10.285 $
2009……..8.456 $

Bu, aynı zamanda “refah artışı” anlamına da gelen tablo doğru mu?

Bir kere vatandaş sayısında tam anlaşamadık.
Dolayısıyla vatandaş başına düşen milli gelir hesabında, vatandaşın sayısı bir öyle bir böyle kabul edildiğinde, matematik olarak gerçeği yakalamamıza imkan yok.
Çünkü Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün (NVİGM)  verilerine göre, 2006 yılı itibariyle ülke nüfusu 74.530.959 idi.
2007 yılı sonundaki nüfusumuz TÜİK tarafından 70,586,256 olarak açıklandı.
Aynı Genel Müdürlük (NVİGM)  şimdi nüfusun, 2009 yılı sonu itibariyle 72 milyon 561 bin 312 kişiye ulaştığını bildiriyor..

Geçelim…
Ama her halükarda hükümetimizin milli gelirin giderek “yükselen eğilim” gösterdiğini öne sürdüğünü düşünebiliriz.
Yani hükümete göre; sekiz senelik zaman içinde memleket kalkınıyor, yurttaş zenginleşiyor…

İyi de, tam tersini gösteren şu aşağıdakilere ne demeli?
Bakınız, Türkiye’deki kabaca 72,5 milyon vatandaşımızın adam başına düşen milli geliri “hesaben” yukarıdaki gibi artarken ne hikmetse, insanlar senetli borçlarını bile ödeyememeye başlamış.

T.C. Merkez Bankası verilerine göre protestolu senetler şöyle:

Yılı……………. Adet……………...………..  tutarı

2002….….…...498.748……………… ..816.175.307
2003……...…...480.231………………..907.941.008
2004………   ...589.892…………..…..1.652.306.166
2005…..….…...920.641………….…..2.803.142.115
2006………...1.177.910……….……..4.054.905.470
2007………...1.470.758……………...5.732.371.127
2008………...1.574.031……………...6.760.227.926
2009………...1.599.957………  …….7.771.278.563

Yine AKP iktidarı boyunca kişi başına milli gelir artarken “nedense”, sanayici ve esnaf ceza yemek pahasına çeklerini ödememeye başlamış!

TC Merkez Bankası verilerine göre arkası yazılan çek sayısı aşağıdaki gibi:

2002…………….742.968
2003……..….….831.302
2004……..……..893.939
2005………….1.006.557
2006………….1.144.740
2007………….1.324.664
2008………….1.537.194
2009………….1.910.650

Hatta bu milli gelir artışı nasıl bir etki yaratıyorsa, giderek, halkımızı aldığı kredileri, kart borçlarını da ödeyemez hale getirmiş:
 
TC Merkez Bankası verilerine göre ferdi kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için takibata uğrayan kişi sayıları da şöyle:

Yıllar……................….Ferdi kredi borçlusu……...........….Kredi kartı borçlusu

2005
……..… ..….3.791………………………..…..43.239
2006
……..….….12.132…………………………..107.860
2007
……..….….30.727…………………………..129.505
2008
……..…….140.995………………….…..…..321.941
2009
……..…….353.555………………..….……..549.257

Şimdi yukarıdaki tablolara bakıp bir düşünelim;
Acaba memleket ekonomisi kalkınıyor, insanların refahı artıyor derken bu çelişkilerin mantıklı bir açıklaması olabilir mi?

Yoksa memlekette giderek borca batan esnaf ve ahali başka, günden güne “kimi kişi” başına daha fazla milli gelir düşerek “kalkınanlar” başkaları mı?
Hazır memlekette referandum bahanesiyle tartışmalar açılmışken, değişikliklerin ne kadar da halkın lehine olacağını ileri süren iktidar partisi acaba bu “kalkınırken borca batanlar” çelişkisinin cevabını verebilir mi dersiniz?